izler,izlenimler: 10 GÜNDÜR..
20 Eylül 2012 03:51:18
On günlük dinlencedeydim. İşim okuyup yazmaktı, onu da alıp gittim. Nereye mi; önemli değil: Hatta zaman da belirtmeyeyim: Üç aşağı beş yukarı, hemen hemen aynı nedenlerle, aynı amaçlarla, aynı tezgâhlarla, aynı siya-set cambazlarıyla, aynı kafalarla, bize yaşatılanların yalnızca aktörleri ve kişilikleri farklı.
Otelde Türk TV’lerinin altı tanesi vardı, 8 kanal yabancılara sesleniyordu… Yabancı kanallar bizim şehit haberlerine
pek ilgi göstermediler. Bizimkiler ise çoğu zaman iktidara koltuk çıktılar. Koltuklarda oturanlar da Tayyip Bey’e destek
çıktılar. Bütün günler aynen böyleydi…
İlk gün, ilk günlük notları yazmaya başladım. Genç biri geldi hizmetlilerden: “ “Günlük tutuyorsunuz değil mi?”
diye sordu.Evet, dedim.“Ama benim günlüğüm niye yok ? “soru-suyla irkildim. Nasıl yani dedim. Ben de sordum: En son hangi okulu bitirdin? “Lise” dedi. Nerelisin ? ..“Güney-doğulu”… Sonradan eşim söyledi, Şırnaklı imiş. 10 şehit olayı nedeniyle o da sıkıntıda, utançta dedim kendi kendime.
Öğretmeninizin günlük konusunda bilgisi olmalıydı, size önermeliydi. Demek ki, müfredatçı biriymiş. Ama sen
istersen yazabilirsin, dedim . “Vakit yok ki ! 15-16 saat çalışıyoruz. Yorgunluk fırsat vermiyor.” dedi. İçim burkuldu.
Asgari ücret bile değilmiş aldığı... Demem şu ki, ne yazacak ki günlüğe de, tutsun.
Yine de yaz dedim, mümkünü yok dercesine salladı kafasını…
Cumhuriyet Gazetesi Ege Eki’nde, Başkan Kocadon’un 3 aydan sonra ilk kez mahkemeye çıkacağını yazıyordu
haberci. Bu sabah okudum. Tahliye edilmiş. Caddelerde: “ Yapacak daha çok işimiz var ” fotoğraflı afişleri vardı.
AKP’ye geçmediğinin bedelini ödedi bu başkan.
Yabancı Turist sayısı geçmiş senelere göre azalmış sanki.
Adamların elinde cep telefonu değil, ülkesinin gazeteleri, okuduğu kitaplar vardı. Bizim yerli turistlerin ise üçüncü eli sanki cep telefonu: İşini de getirmiş gelirken. Ya talimatlar yağdırıyor, ya da oyun oynuyordu telefonda. Elin Gâvur’u, Morning diye (kadını erkeği) selamlıyor; bizimkilerin pozundan geçilmiyordu.Hadi orada neyse ! Ankara’da apart-manlarda daire komşuları bile selamsız sabahsızlar, ona ne diyelim ki !
Afyon’daki Patlamada (2’si hemşehrimiz, gencecik fidan) 25 askerin göz göre göre şehit olması bile, iktidarı esnetmedi.
Gaf üstüne gaf yapan bakanlar, şehitleri bırakıp Suriye’yle yatıp kalkan Başbakanın Kerbelâ benzetmesi;
goygoycu Hüseyin Çelik’in “ böyle eğitim verilmez” çıkışı, bu olayın Hindistan’da-Pakistan’da da yaşandığının vurgulanması, Şam’da Namaz Kılma sevdası nefretleri kat be kat artırdı. Bu hengâmede 2023 iddiasının yinelenip Tayyip Bey’i Çankaya’ya hazırlama işi, yerel seçim uzlaşmalarının facianın nedenini, oluşmasını ve beraberinde gelen soruların yanıtsız kalması ölmüşüz de ağlayanımız yok dedirtti bana da.
Maliye Bakanı ,“Bütçe disiplininden kopmamak zorunda olduğumuzu” söyleyerek yeni (daha çok dolaylı) vergilerin,
zamların bahanesini haber veriyor.
Sanayi Bakanı, Enerji Bakanı mangalda kül bırakmıyor. Ekonominin kel alaka istatistiklerle kamufle edilen daralması, Tarımda kuraklık teh-likesi, işsizlik nedeninin çalışmak istemeyenler olduğu gibi bahane ve açıklamalar halkın gözünden akıllıca kaçırılıyor.
Altın ve Borsa’nın yükselmesi yabancı yatırımcıların oyunu olduğu önemsenmiyor.
Sorunlar yumağı ülkem:
Analar ağlıyor, babalar vatan sağ olsun diyor. Hayat durmuyor, zaman ileri biz geri geri gidiyoruz. Bu kötü gidişe kim, nasıl ve ne zaman dur diyebilir?
ETİKETLER : Yazdır