AÇILIM İFLAS ETTİ!
19 Agustos 2011 14:35:34
AKP’nin açılım politikası, mutlaka denenmesi gereken bir politikaydı.. O yoldan geçmek gerekiyordu.
Bizim entel-liboşların “ ileri demokrasi”nin vazgeçilemez bir parçası saydığı “Kürtlere Özerklik” tezi, gerçekçi değildi. Ama, dedik ya, denenmesi, bu politikanın yanlışlığının ortaya çıkması, bu politikayı yaşamın reddetmesi gerekiyordu.
Yaşam, Kürt şovenlerinin terörü bir şantaj aracı olarak kullandığı dayatma politikasını iki açıdan reddetti:
Bir: Terörle müzakere olmaz! Terörle müzakere, devletin bölünmesine yolaçacak gelişmeleri de beraberinde taşır.
( Nitekim öyle oldu. ABD’nin manipülasyonuyla tezgâhlanan Kürt Açılımı’nın, yarardan çok zarar getirdiği net şekilde belli oldu. )
İkincisi, terörü altetmenin yolu, tek tek terörist avlayarak gerçekleştirilemez; bataklığı kurutma gerekir!..
Bizim ısrarla üzerinde durduğumuz bu öneriyi AKP nihayet kabul etmek zorunda kaldı. Kandil’i hedefleyen sınırötesi operasyon bunu gösteriyor.
Şu var ki, benim yine de bazı tereddütlerim; kafamda oluşan bazı sorular var:
ABD, operasyonların sürmesini engeller mi?
PKK kamplarını bombalamak sorunu kökünden çözer mi?
ABD’nin sınırötesi operasyonlara sürgit “ evet “ demesi beklenemez. Çünkü, ülkemizi bölmek için PKK’yı bir piyon olarak kullanan zaten ABD’dir!..
İkincisi, PKK kamplarını bombalamakla terörü tümüyle yok edemezsiniz. Yaralarını sararlar ve devam ederler. PKK sorununu kökünden çözmenin yolu, komşularla da işbirliği yaparak, terör örgütünün lojistik ikmal yollarını kesmektir. PKK ancak o zaman dağılır.
Peki bu yolun denenmesine ABD “ evet “ der mi?
Sanmıyorum.
Bu açıdan, PKK’yı bertaraf etmenin ve bölünme tehlikesini tümüyle ortadan kaldırmanın yolu, ABD’ye karşı milli bir politika izlemekten geçiyor.
Türkiye’nin tüm belalardan kurtulması için, milli ve demokratik nitelikte bir devrime gereksinmesi var.
ABD’ye selam çakarak PKK ile mücadele edilemez!..
Yine de, Kandil’e operasyon düzenlenmesi bir açıdan hayırlara vesile olmuştur:
Açılım iflas etti!..
HEDEFTE OYAK VAR
AKP iktidarının Kemalist orduyu çökertme operasyonu sürüyor.
Rejim değişikliği için bu şart çünkü! Atatürkçü ordu dimdik ayakta iken, ABD’nin ve AB’nin Türkiye için tezgâhlandığı ılımlı İslam projesinin yaşama geçirilmesi sözkonusu olamaz.
Atatürkçü rejime sahip çıkmanın, yandaş-yalaka takımı arasındaki adının, jakobenlik, darbecilik olmasının nedeni budur.
TSK’ya karşı girişilen psikolojik savaşın ekonomik alanda da sürdürülmesi beklenebilir. Sanıyorum, iktidarın hedefleri arasında; portföyünde demir-çelik sanayimizin iki devini barındıran Ordu Yardımlaşma Kurumu ( OYAK ) da vardır.
Soruna objektif olarak yaklaşıldığında, OYAK’a ve onun kuruluşlarına yönelik her türlü yaptırım, öncelikle AKP’nin işine yarar.
Ben, yerel yönetim ile Erdemir arasındaki çekişmeye bu açıdan yaklaşıyorum. Kuşbakışı!..
Bu benim, şöyle böyle elli yıla yaklaşan gazetecilik ve gazete-yazarlığı serüvenimin temel yöntemidir.
Olayı bütünüyle yakaladıktan sonra, bu kez de sınıfsal açıdan bir çözüm üretmeye çalışırım.
Bu açıdan baktığımızda, CHP’li yerel yönetimin Erdemir’e yönelik yaptırımlarını doğru bulmuyorum. Eğer ortada bazı anlaşmazlıklar varsa, diyalog yoluyla bunlar çözülebilir.
Erdemir’e verilecek zarar, sadece milli sanayimize değil, emekçilere de zarar vermek anlamına gelir.
Yeri gelmişken, Erdemir yönetimin süregelen suskunluğuna, geniş kitlelerle temastan kaçınan içe-kapanıklığına, bir anlamda elitizmine de bir anlam veremediğimi belirtmek istiyorum.
Erdemir bunu aşmalıdır. Örneğin periyodik olarak basın bülteni yayınlamalı, gerektiğinde basın toplantıları düzenlemeli, karşılaştığı yaptırımların nedenlerini kamuoyuna açıklamalıdır.
Kamuoyunun karşısına çıkmaktan, sorunları tartışmaktan korkmamak gerekir. Unutmayalım ki, Erdemir bir yerde Ereğli de demektir.
Bir yanağına tokat yedikten sonra ötekini çeviren Mesih politikası, peygamberlere özgü bir politikadır.
Köpekbalıklarının kol gezdiği ekonomik ve politik denizlerde rahat kulaç atmanın yolu, gerektiğinde caydırıcı önlemler almaktan çekinmemekle mümkün olabilir ancak.
ETİKETLER : Yazdır