GAZETE
09 Agustos 2011 12:40:45
Gazeteciliğin şöyle böyle beşyüz yıllık bir geçmişi var.
İlk gazete, İtalya’nın Venedik kentinde “ haber ve dedikodu bülteni “ olarak yayınlandı. Bülten, “ gazetta “ adını taşıyordu. “ Gazete “ sözcüğü “ gazetta “ dan türetilmiştir.
Gazeteler, haberleşme gereksinmesinden doğdu. Ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal haberler verme, çeşitli konularda toplumu bilgilendirme, gazetelerin varoluş nedenidir.
Gazete deyince akla ilkten haberlerin gelmesinin nedeni budur.
Gazeteci deyince akla ilkten haberciler veya muhabirler gelir..
Aradan geçen beşyüz yıl içinde gazetelerin işlevi değişmedi. Gazeteler bugün de ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel haberler veriyor, toplumu değişik alanlarda bilgilendiriyor; yorumları değerlendirmeleri ile topluma ışık tutuyor, yol gösteriyor.
Peki kimin adına veya kimden yana?
İlk gazeteler, feodalizmin ayak sürümeye başladığı, kapitalizmin bitinin yavaş yavaş kanlandığı bir tarihsel dönemde ortaya çıktı.
Gazeteciliğin 16.yüzyılın ortalarında en sıçramalı gelişmesini İngiltere’de göstermesi rastlantı değildi. Toplumu alttan vurmaya başlayan sermeye düzenin daha geniş kitlelere ulaşma gereksinmesi, gazeteciliğin serpilip gelişmesine yol açtı.
Gazeteler, ilkel toplumu göremedi, köleci toplum biçimini de göremedi, ama ondan sonraki üç tarihsel dönemi yaşayıp bugünlere geldi.
Soruyu yineleyelim:
Gazeteler kimin çıkarlarını korur?
Çokça söylendiği gibi ulusun-halkın çıkarlarını mı?
Hayır.
Bir genelleme yapmak gerekirse, gazeteler, kurulu düzeni ve onun iktidardaki temsilcilerini korur, onlardan talimat alır, onlar tarafından beslenir…
İstisnalar tabii vardır. Bu, toplumsal gelişim/değişim yasası gereği bir sonraki toplumsal düzeni şimdiden savunan, bu yüzden kurulu düzene, onun siyasal temsilcilerine, onların çeşitli alandaki politikalarına muhalefet eden bir pozisyonda kendisini ele verir.
Günümüz Türkiyesine bakıyoruz. “ Ulusal “ gazetelerimizin yüzde 95’i siyasal iktidarın ve onun 19.yüzyılın sonlarından itibaren çürüyen, kokuşan liberalizminin, demokrasi anlayışının savunucusu durumundalar.
Gericiliğe dümtek tutuyorlar. Bu, “ yeni “lik olarak halka kakalanıyor.
Yerel gazetelerin büyük çoğunluğu da aynı yolun yolcusu!
Peki, bunun pratikteki göstergeleri nedir ve kendisini nasıl ele verir?
Gazeteler ve gazetecilik, işlevsel bakımdan ne durumda?
Bu sorunların yanıtını da yarın vermeye çalışacağız.
ETİKETLER : Yazdır