
ENTEGRASYON EHVEN-İ ŞER’DİR !
23 Aralik 2025 22:00:25
PKK’yı Suriye’ye iç-savaşı döneminde ABD taşıdı. PKK, El-Kaide/EL Nusra kökenli HTŞ ve diğer Esad muhalefeti Köktendinci terör örgütleriyle birlikte Esad yönetimine karşı savaştı.
Bu süreçte Kandil’in içi boşaltıldı, işe yarayan kadrolar Suriye PKK’sına katıldı.
Esad’ın devrilmesinden sonra SDG/YPG isimleri altında etkinlik gösteren PKK, Kuzeydoğu sınırımızdaki geniş bir petrol ve su havzasını eline geçirdi. Bu arazi içinde ABD üsleri de vardı.
Esad’ın devrilmesinden sonra ABD ile ABD’nin Ortadoğu bekçisi İsrail’in önüne şöyle bir soru geldi:
Esad’ın yerine kimi geçirelim ?
Esad yönetimi demografik yapı içinde yüzde 12’lik bir paya sahip olan Şii Araplara dayanıyordu.
Onlar olmazdı elbette.
Güneydeki Dürzi’lerin payı yüzde 4 idi.
Onlar da olmazdı.
Alevi Kürtler ile Hristiyanlar sayısal gücü de düşüktü.
Onlar zaten devre dışıydı.
Nüfus içindeki en büyük paya yüzde 77-80 ile Sünni araplar sahipti.
Nüfus, soy ve mezhepsel bakımdan en ideal kesim sunni araplardı.
ABD, diğer köktendinci muhalif örgütler içinde HTŞ terör örgütünü ve onun lideri Colani’yi seçti. HTŞ Nakşi/Sunniydi, 30-35 bin silahlı militanı ile öne çıkıyordu. Ayrıca mezhepsel özelliği bakımından Selefi IŞİD’e de karşıydı.
Colani cumhurbaşkanı ilan edildi.
Sarığı-cüppeyi çıkartıp kravat ve takım elbiseyle “medeni” bir profil kazandı, bu arada sakalı da epeyce kesildi. Prada , Gucci gibi pahalı markalarla donatıldı. Adını da değiştirip El Şara oldu.
Sonra ne olacaktı peki ?
ABD ile İsrail kafa-kafaya verdi yeni bir yönetim modeli peşindeler. Kafalarında kesinlikle bir ulus devlet modeli yok, federatif projeler peşindeler.
Şu ankı parselasyon şöyle:
Güney’i İsrail ile Dürzi’ler tutuyor. Kuzey doğu’da SDG-YPG İle ABD var.
Rus ve Fransız grupları da belirli coğrafyalarda gözlemci…
Türkiye’nin tezi, sık sık açıklandığı gibi, Suriye’nin bütünlüğü… Bunun gerçekleşmesi için öncelikle SDG’nin merkezi yönetimle geçen 10 Mart’ta yaptığı entegrasyon anlaşmasının hayata geçmesini istiyoruz.
SDG buna direniyor, bulunduğu bölgenin özerk bir bölge haline getirilmesini istiyor.
SDG’nin 70 bini terörist, 30 bini de polis (!) olmak yüzere 100 bin kişilik bir gücü ile arkasında ABD ve İsrail’i var.
Bu yüzden 10 Mart mutabakatı hayata geçemiyor. ABD ile İsrail de halen bu sorunu kafalarında çözebilmiş değiller. Ama, Tom Barrack’ın da açıkladığı gibi Suriye’nin bir ulus devlete dönüşmesine karşılar, parçalı bir Suriye’den yanalar
SDG’nin 100 bin kişilik terörist ordusunun merkezi orduyla entegre olması Türkiye için en elverişli çözüm gibi. Ancak şunu da unutmamak gerekiyor. Entegrasyon olursa hem PKK bir devlet gücüne dönüşüp meşruiyet kazanacak ve hem de Suriye ordusu içinde ağırlıklı bir konuma kavuşacak.
Bu bir ehven-i şer’dir bana göre. Yahut kötünün iyisi ! Ama, şöyle bir aforizma da vardır. Ehveni-şer, şerlerin en kötüsüdür !
Buradan bakıldığındaki bu konudaki en doğru çözüm Suriye PKK’sının dağıtılması ve bu şekilde tasfiye edilmesidir.
Örgütsel kimliğini koruyarak Suriye ordusuna entegre olacak bir SDG her zaman sorun olmaya devam edecektir…
ETİKETLER : Yazdır







