
MANZARA
18 Nisan 2025 00:23:58
Karşı taraftaki çatlaklara sızmaya çalışmak kadim bir siyaset taktiğidir.
CHP öyle yaptı. Bahçeli’nin, İmamoğlu doğru-dürüst yargılanmalı anlamına gelen açıklamasını Cumhur İttifakı’ndaki bir çatlak olarak algıladı ve oraya sızdı.
Gerçekten bir çatlak mıydı bu ?
Tam değil, ama en azından AKP’liler için ezber bozan bir çıkıştı. Nitekim yandaş medya, Bahçeli’nin İmamoğlu’yla ilgili açıklamasına yer vermedi.
CHP lideri Özel’in son Beylikdüzü eylemindeki Bahçeli’ye yönelik çağrısı siyasi bir kırılmaya yolaçar mı, emin değilim. Ama, yine de iktidar karşıtı retoriğin kalıcı olmaya aday bir sloganı oldu bu.
Ne istiyordu Özel, Bahçeli’den ?
Halk önünde şeffaf yargılama !
Kim böyle bir şeye karşı çıkabilir ki ?
Özel’in çağrısına Bahçeli ne yanıt verir, ayrıca yanıt verir mi, emin değilim. Belki önemsemeyecektir, belki sert tepki gösterecektir...
Gerçerken şunun da altını çizmek istiyorum. Bahçeli’nin son yaptığı açıklamaların bazıları çok net, ama bazıları farklı değerlendirmelere açık nitelikte. Örneğin CHP’ye kayyım metaforu böyleydi...
Siyaset çevrelerinde uzunca bir süredir şöyle bir tartışma da var. Deniliyor ki Cumhur İttifakı’nın yönetiminde Bahçeli faktörü ağır basıyor...
Buna örnek olarak PKK/Kandil operasyonunu öne çıkaranlar var. Hastalanıncaya kadar operasyonu/süreci Bahçeli götürdü, o oyundan kopunca devreye Erdoğan girmek zorunda kaldı. Erdoğan İmralı Heyeti görüşmesinin süreci bir adım ileriye taşıması bekleniyordu. Pek öyle olmadı gibi. Bu kez top Adalet Bakanlığına plaselendi, bir pazarlık labirentine sokuldu gibi...
Şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız bugün:
Kandil/PKK ellerini havaya kaldırmış kendisini teslim alacak birilerini bekliyor, ama o birilerinin acelesi yok !
Öcalan, yenindeki son kâğıdı oynayan bir kumarbazın yalnızlığı ve tedirginliği içinde. Verebileceği son şeyini verdi, ama karşı taraf ağırdan alıyor !..
DEM ise, sürecin pazarlık kavşağına bir türlü varamamış olmasının şaşkınlığı ve moral kırıklığı içinde...
Öcalan/DEM ve Kandil açısından pek yenilir yutulur bir tablo değil bu. Argomuzda “madara olmak” diye bir deyim vardır, mevcut duruma fena halde cuk oturuyor...
DEM’liler bu yalnızlığın, bir anlamda refüze edilmelerinin acısını anayasa değişikliği pazarlığında çıkarırken mı, bilemem...
**
Erdoğan’ın gelecek seçimde cumhurbaşkanlığına aday olabilmesi için anayasanın ilgili maddelerinin değişmesi gerekiyor.
Daha önce de yazdım: Erdoğan bir şekilde cumhurbaşkanlığına aday olabilmeli yeniden
AKP’nin oyu yüzde 30’da çakılıp kaldı. Ama Erdoğan’ın oyu partisinden fazla. Bu Erdoğan’ın partisini aşan bir desteğe sahip olduğunu gösteriyor. Aynı şey İmamoğlu ile Mansur Yavaş için de geçerli.
Başkanlık sisteminde, parlamentoculuğun aksine, tekil bir yönetim formu öne çıkar. Tekil yönetim aslında bir simgedir; bir siyasi akımın tek kişide vücut bulması olayıdır.
Erdoğan sandıkta yenilmeden onun temsil ettiği siyasi akım da yenilmiş olmaz. Yeni bir Türkiye’nin kapısı aralanamaz. Buradan bakarsak, Erdoğan’ın aday olacağı bir seçimin bir test de olacağı söylenebilir. Tarihsel bir fırsat da denebilir yahut...
ETİKETLER : Yazdır