ADALETSİZLİK SİSTEMDE !
05 Aralik 2024 00:57:12
Kapitalizm adaletsiz bir toplumsal sistemdir. Kötü yönetilirse daha da adaletsiz hâle gelir.
Buradan bakıldığında bu sisteme sahip ülkelerde (nerdeyse dünyanın tümünde) adaletsizlik içinde adaleti aramak gibi bir paradoks yaşanır hep.
Bu hem tarihsel ve hem de toplumsal bir ironidir. Çünkü sistem; eşitlik, özgürlük, adalet vaadiyle çıkmıştı sahneye.
Yakında asgari ücret saptama turları başlayacak. Kurula bakıyoruz, işçi temsilcileri azınlıkta. Asgari ücreti patronlar ile siyasi iktidarın temsilcileri saptayacak yani. Kurulun oluşumu adaletli değil.
Bu yapı, aslında önyargılı bir yapı değil. Patron da biliyor ki işçilerin yeniden üretim için belirli bir fiziksel ve mental güce sahip olmaları gerekir. Bu asgari düzeyde sağlanmazsa yeniden üretim süreci sık sık sekteye uğrayabilir. Bu yüzden patron bir gözü açık yaklaşır soruna.. İktidar da sonuçta o koltukta işçilerin de verdiği oylarla oturuyor, ilk seçimde de onların oylarına ihtiyacı var. Onu bağlayan, sistemi sürdürme kaygısı olur bu yüzden. İnsani ihtiyaçları değil, verebileceğini hesaplayarak yaklaşıp olaya.
Kuruldaki herkes iyiniyetli. Ama, sistemin adaletsizliği kurulun matematiğinin yanısıra sosyalliğini de belirler sonuçta.
Bu kez de öyle olacak. Asgari ücret gerçek geçim endekslerinin altında bağlanacak.
TÜİK’e kızıyoruz…Aslında bu tavrımız gerçekçi değil. TÜİK bir devlet kuruluşu. Onun görevi öncelikle devletin ve onu bir bütün olarak yöneten siyasal iktidarın olanaklarına koşullu.
Aslında sorun TÜİK’in verilerinde değil, o verileri TÜİK’e ürettiren sistemin çarpıklığında/adaletsizliğinde.
Sistemin kötü yönetilmesi, sistemin doğasındaki adaletsizliğin daha ağır sonuçlarla karşımıza çıkmasını sağlıyor. Örneğin gelir dağılımındaki adaletsizlik ! Son verilere göre, milli gelirin yarısını toplumun yüzde 20’si tüketiyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, kaçınılmaz olarak her alanda karşımıza çıkıyor.
**
TÜİK verilerine göre 16 milyonluk bir kitle oluşturan SGK emeklilerine yüzde 17 oranında Ocak zammı verilecekmiş…Bu, 16 milyonluk emekli kitlesinin 2025 te de açlık sınırının altında yaşamını sürdüreceği anlamına geliyor.
İnsan onuruna yakışan bir tablo değildir bu. Bu tabloyu hayır TÜİK yaratmıyor, TÜİK’i de yaratan sistem yaratıyor ! TÜİK bir neden değil, sonuç.
Açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşayan insanların çoğunlukta olduğu bir toplum iyiniyet de üretemez, demokrasi de üretemez. İnsanı yüceltmeyen bir toplumsal yapı kaçınılmaz olarak kirlilik üretir. Öyle de olmuyor mu ?..
Dünyanın kapitalizme ya da neoliberalizme alternatif olabilecek daha adaletli bir toplumsal sisteme ihtiyacı var.
ETİKETLER : Yazdır