ÇEŞNİLİ SOHBET
18 Ekim 2023 00:19:24
Şu sıralar daktilomla sorunum var: Sorun şaryoda. Sık sık takılıp beni çileden çıkartıyor. Hızlı çalışırken bir bakıyorum, aynı harfin üzerine 7-8 harf daha vurmuşum. Takıntıyla uğraşırken kafamda tasarladığım cümle uçup gidiyor, bu yüzden son paragrafı yeniden okumak zorunda kalıyorum, bazen de tüm yazdıklarımı…
Şu an kullandığım daktilom, son 15 yıldaki dördüncü makinem. Bundan önceki üçü, kitaplığımın üzerinde son uykularını uyuyor. Bunlardan birisini geçenlerde Sina’ya verdim, kitaplığında aksesuar olarak kullanıyor…
Şurada burada hâlâ ikinci el daktilolar satılmıyor değil, satılıyor; ama, daktilo tamircisi bulmak çok zor. Ayrıca klevye farkı sorunu da var. Zehra’nın şu sıralar daktilo tamircisi bulmak için bilgisayarın başında canı çıkıyor…
Daktilo şeridi bulmak da sorun haline geldi artık. Yurtiçindeki şeritler çoktan tükendi, dışardan getiriliyor. Onların çoğu da daktilo/şerit piyasasının dinazorları ! Üç günde mürekkebi soluyor, plastik şerit yağlı kağıda dönüyor. O güzelim bez şeritler tümüyle yok oldu artık…
Son iki yazımı elle yazdım. Sağ elim yazı yazmayı unutmuş, sık sık tekledim, yazım da kötü olduğu için bazen aceleyle yazdıklarımı ben de okuyamıyorum. Zehra, inanılmaz bir beceriyle yazılarımı bilgisayar ortamına taşıyor, paylaşıyor yine de…
Mahir’in (Çayan) harika bir kaligrafisi vardı ve ona özgüydü:
Harfleri iriydi ve elyazısı ile düzyazı arasında bir stile sahipti. Mahir solaktı, ama yazılarını sağ eliyle yazardı. Güç isteyen işleri sol eliyle yapardı. Ne zaman elde yazılmış bir metin geçse elime Mahir’in o inanılmaz güzellikteki kaligrafisi gelir aklıma.
Onun son yazısı, bir savunma taslağı olarak Maltepe askeri cezaevinde gelmişti bana. Taslak 50 sayfa tutarındaydı, çok zor koşullarında kaleme aldığı halde kaligrafisi göz kamaştırıyordu yine de. Daha sonra Maltepe’de buluşmuş, Ulaş’ın (Bardakçı) da katılımıyla yeniden yazmıştık savunmayı…
Nerden nereye geldik !..Gevezelik işte…
**
Ben bu satırları yazarak TV’lerde İsrail’in Gazze’ye kara harekatı yapıp yapmayacağı sorusu değişik biçimlerde işleniyordu.
Bu sorunun tam yanıtı aslında Biden’da. Son anda yön kaybı yaşamaz veya programı unutmazsa, bugün İsrail’e gidecek, orada Siyonist liderlerle durum değerlendirmesi yapacak; gerçekte ise ABD derin devletinin kararını dikte edecek onlara..Daha sonra Ürdün’e geçip kral hazretlerine “uslu çocuk olun” diyecek…
ABD, sanıyorum, Filistin’in Doğu Akdeniz’le tümüyle ilişkisini kesecek bir plan peşinde. Gazze’nin İşgali anlamına da geliyor bu.
Ancak Gazze’ye yapılacak bir kara harekâtı öncelikle Lübnan’da yeni bir cephe daha açılmasını zorunlu kılacak. Çünkü sanıyorum Hizbullah bu durumda sahaya inecek. İran’ın da savaşın bir şekilde müdahil olması olasılığı da güçlü ayrıca. Çünkü İran, HAMAS’ı gözden çıkartmaya razı olmaz gibi geliyor bana.
Daha akla yakın olasılık ise, Gazze’yi bir harabeye çevirip HAMAS’ın altyapısını yok etmek ve örgütü dağıtmak…Aslında HAMAS gibi örgütleri yok etmek olası değildir. Çünkü öncelikle belirli bir ideale bağlı siyasi örgütlerdir onlar, çete değillerdir.
İsrail eğer Gazze’yi işgal ederse, savaş ortadoğu’ya yayılır. Bundan zararlı çıkacak olan da petrol denizindeki çıkarları sarsılacak olan Batı olur. Özellikle Avrupa ülkeleri…Sanıyorum İsrail böyle bir çılgınlık yapmayacak.
(Şaryo yine takıldı, sanırım yazıyı burada noktalamam gerekiyor. Çünkü düzeleceğe benzemiyor. Elle yazıya dönmek’se canımı sıkıyor…)
Şöyle bağlayacağım (elle yazıyorum):
Türkiye’yi yönetenler Filistin sorununun çözümü için iki devletli bir formül önerdiler.
Bence başka çözüm de yok şu an. Ama, İsrail’in daha önce işgal ettiği topraklardan çekilmesi koşuluyla…
ETİKETLER : Yazdır