HAMAİL SOYGUNCULUĞU !
02 Eylül 2023 00:09:50
Sözcü gazetesinin dünkü (Cuma) sayısında okudum:
Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde A.A ismindeki bir “şeyh”(kendisin öyle tanımlıyormuş), günde ortalama 300 kişiye muska yazıyormuş. Dua için 250 lira, muska için de 500 lira alıyormuş. “Şeyh” A.A.’nın dikenli tellerle korunan evinin önünde her gün muska yazdırmak isteyenler kuyruk oluşturuyormuş. Bir hesaba göre günde ortalama 1 milyon lira kazanıyormuş şeyh hazretleri !...
Muskacıya kimse yan dönüp bakamıyormuş !
Burasını anlıyorum !..
Şeyh’in muska yazdıranlara fatura verip vermediği haberde yok. Eğer vermiyorsa hiç değilse diyorum Şimşek’in ekibi oralarda gözükmemeli mi ? Sonuçta kdv ve ötv’lerle eli halkın cebinde ! Biraz da muskacının cebine el uzatsa nasıl olur ?!..
**
Muskanın öteki adı hamail’dir. Muska ve muskacılık, nerdeyse insanlık tarihi kadar eski. İlk insanlar izah edemedikleri doğa olaylarını gizli güçlere bağlıyorlardı. Hastalıkların da onlardan geldiğine inanıyorlardı…
Putçuluk (totemizm) ruhçuluk (animizm) çok tanrıcılık (paganizm) vb. kavram ve olgular, ilkel insanın kendi yarattığı kavramlar ve olgulardır.
Kendi eliyle yaptığı puta tapan ilkellik bugün de yok mu ?
Çokları, islamda muskacılığın olmadığını zanneder. Oysa muska/muskacılık islamda da var; ama koşullu:
İslam bilginleri muskaya (ki çoğunlukla üçgen biçimindedir ve meşin, teneke, gümüş ve altınla kaplanır) ancak şifa için ve içine kuran ayetleri, sûreler, hadisler, dualar yazılması koşuluyla izin veriyor. Bunun dışında kalan büyü/tılsıma kökenli simge, harf ve isimlerin yazıldığı hamailleri yasaklıyor. Özellikle şifayı tanrı dışında arayan ve/veya sevgi, nefret gibi duyguları manipule etmek için yazılan muskalar,islama göre şifa ve duygular tanrıdan geldiği için, “şirk” sayılıyor; yani, tanrıya ortak koşmak…
Diyarbakırlı sahte şeyhin muskalarının içinde ne yazdığı bilinmiyor; herhalde merak edilip açılmasın diye demir kaplanıyormuş…
Bu satırları yazarken muskayla ilgili bir öykü/fıkra geldi aklıma:
Bir köy ağasının oğlu hastalanmış, sararıp solmuş biçare. Ağanın çevresindekiler, çocuğun kısa sürede şifa bulması için yakın köylerin birinde oturan ve kendisini “şeyh” diye tanıtan açıkgöze muska yazdırmasını önermişler. Ağa, şeyhin huzuruna varmış. Hizmetkarlarının getirdiği kuzuyu hediye etmiş, derdini anlatmış. Şeyh, sakalını sıvazlayıp kolay demiş; yarın gel muskanı al…
O gece şeyh ve avanesi kuzuyu tandırda pişirip yemişler.
Ağa ertesi gün şeyhin yeniden huzuruna varmış ve istenen parayı da vererek muskayı almış, evine dönüp çocuğun boynuna takmış…
Ne acıdır ki haftası geçmeden çocuk ölmüş…
Ağa fena halde üzülmüş ve sinirlenmiş. Çocuğun muska yüzünden ölmüş olabileceğini kulağına fısıldayan bir münafıkın sözüne uymuş. Çocuğun boynundaki teneke kaplı muskayı açıp içinden çıkan kağıdı okumuş. Şöyle yazıyormuş kağıtta:
“Hayran oldum etine/Muska yazdım itine/İyi olsa da olmasa da şeyime !..”
**
Güzelim ülkemizde bir şeyler oluyor. Türkiye’nin demografik yapısı arap göçmenlerle değişiyor. Eğitim sistemi yenileniyor. Arapça ikinci dil olma yolunda. Tarikat ve cemaatler pıtırak gibi çoğalıyor. Medreseler, kuran kursları milli eğitimin önüne geçmek üzere. Bürokrasiden gelen konser, müzik ve içki yasakları ile farklı bir Türkiye profili çizilmeye çalışılıyor…
Bırakın ötekileri, cumhuriyeti kuran CHP’nin önde gelenleri bile bunlara karşı sessiz, hatta iktidarla başörtüsü konusunda aşık atıyor !
Doktorlar yoksulluk sınırının altında maaş alırken, sahte şeyhin günde 1 milyon liraya para dememesi bu gelişmelerin tipik bir tezahürüdür.
Sahi nereye gidiyoruz ?..
ETİKETLER : Yazdır