
“DIŞ GÜÇLER” FAİZİ ARTTIRDI !
23 Haziran 2023 17:00:37
Türkiye’deki bütün kötülüklerin sorumlusu kimdi ?
“Dış güçler !”
Ekonomik krizin suçlusu da onlardı; krizin yolaçtığı yokluğun yoksulluğun suçlusu da…
Terör de onların işiydi, Millet İttifakı da…Tüm muhalefet onlara hizmet ediyordu…
Peki kimdi "dış güçler" ?
İsim verilmiyor da ama, belliydi:
ABD, İngiltere ve AB ülkeleri…
Kısaca Batı !
Batı’nın desteği ile onun kucağında yıllar da Türkiye’yi yönettiklerini unutmuşlardı.
Şimdi Batı Avrasya gelgitinin ikircisinin çekim alanındalar. Dış borçlanmanın ekseni de Batı’dan arap körfezine, biraz da Rusya’ya kaydı.
Nass (iki S ile yazılıyor) ekonomisi bu zemine oturtulmuştu.
Yürütemediler, rasyonel değildi çünkü…
Ne yapacaklardı ? Nass modeli iflas etmişti ! Elde kala kala “dış güçler” kalmıştı. Dümenin yekenini “dış güçler”e bırakıp kenara çekildiler. “Dış güçler”in yaptığı ilk iş de politika faizini arttırmak oldu. Su alma aşamasındaki geminin rotası neoliberalizme ya da düzenlenmiş serbest piyasa ekonomisine uyarladılar.
Ekonominin dizginleri “dış güçler”in elinde yeniden. Yahut, emperyalizmin ! Bu, sosyal planda, ekonomik iktidarın AKP döneminde palazlanan muhafazakar burjuvaziden şeküler elit burjuvaziye geçtiği anlamına geliyor.
Çünkü, neoliberal klasik modelin bütün boyutlarıyla hayata geçmesi, yeni sürdürülebilir olması için bir dizi yapısal reformun da yapılması gerekiyor.
Politika, ekonominin yoğunlaşmış ifadesidir. Yani (aslında eski) ekonomi modeli çok geçmeyecek AKP’nin politikalarına neoliberal atıflar şeklinde yansıyacak.
Gerçi Erdoğan hâlâ “tek adam”; ama iktidarını yeniden “dış güçler”le paylaşma konumunda bugün.
Bu aslında iyi bir şey değil. Deneylerimizle biliriz, “dış güçler” (siz emperyalizm olarak okuyun) gelişmekte olan ülkelerin baş belası olmuştur hep. Türkiye, ta Osmanlı’dan bu yana bunun çok acısını çekti.
Erdoğan’ın ekonominin dizginlerini yeniden “dış güçler”e emanet etmesi dış-borç-kolik ekonomiye yeniden dönüldüğü anlamına geliyor. Bunu önümüzdeki dönemde politik gelişmeler izleyecektir.
Erdoğan körfez sermayesine güveniyor; ama, onların da Batı’dan bağımsız ve onlara karşı bir tavırlarının olmadığı da biliniyor.
İMAMOĞLU NE YAPMAK İSTİYOR ?
Şu artık iyice netleşti:
Kılıçdaroğlu gitmek istemiyor. Tüm teşkilat elinde olduğuna göre kimse de onu gönderemez.
Bunu İmamoğlu da biliyor. Onun şu anki konumu, Muharrem İnce’nin CHP’deki son dönemine benziyor !..
İmamoğlu’nun parti kurallarını bir yana koyarak değişimin önderliğine soyunması, aslında CHP’nin anahtarını bana verin anlamına geliyor. Kılıçdaroğlu bir süre daha genel başkan olarak kalacak, ama değişimin önderi pozisyonunda CHP’yi perde arkasından İmamoğlu yönetecek. Bu süreçte Kılıdaroğlu’na biçilen rol, bir tür danışmanlık olacak.
Şurası tamam:
CHP’nin köklü bir değişime ihtiyacı var. Bu ihtiyacı gidermek için İmamoğlu’nun önderliğe soyunması da yanlış değil. Ancak, Kılıçdaroğlu’na rağmen bunun gerçekleşmesi zor. Kılıçdaroğlu ya bu göreve kendisi soyunacak ya da ikna edilip çekilecek. Aksi bir durum hem değişim ihtiyacının kadük kalmasına yolaçar, hem de CHP iki büyük fraksiyona ayrılır.
İmamoğlu CHP’ye değişim sürecinde önderlik yapma stratejisini Kılıçdaroğlu faktörünü dikkate alarak güncellemelidir.
Değişim büyük şiar ! Tüm parti arkasında durursa başarılı olabilir ancak…
ETİKETLER : Yazdır







