MİZAH-İZAH VAR/ İZAN VE MİZAN YOK
25 Mayis 2021 12:02:28
Eski Defter Yoklamak
(Gördüğüm lüzum üzerine)
60’lı yılların başına dönüyorum. İktisat öğrenimi görüyorum. Planlı kalkınma dönemine girmişiz. DP, iktidara geldiğinde ilkeyi koymuştu: “1955-1956 yılları arasında Türkiye ile ABD arasında imzalanan “tarım anlaşmaları” Türk tarımının gelişmesini önlemiş ve ABD tarım ürünlerine Türkiye’de her yıl genişleyen pazar açmayı amaçlamıştır.”
Oysa Atatürk’ün Tarım Devrimi, İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi, Halkevleri ve Köy Enstitüleri projeleri ile Türkiye’de modern tarım ve hayvancılık gelişmeye başlamıştır. Çok kısa bir süre önce dışarıdan alınan birçok tarım ürünü Türkiye’de Türk köylüsü tarafından üretilip yurt dışına satılmaya başlanmıştır. Türkiye, Atatürk’ün akıllı projeleriyle şekillenen, çağdaş, ulusal ve bağımsız tarım ve hayvancılık politikaları sonunda çok kısa bir sürede kendi kendine yetebilen bir ülke haline gelmiştir. Kendi kendine yeten Türkiye, ülkeleri borçlandırıp kendine bağımlı kılan emperyalizmi rahatsız etmiştir.
*
DP hükümetleri, CHP’nin devletçilik politikasıyla birlikte köy ekonomisini ve ziraat sahasını önemsiz gördüğünü belirterek nüfusun yüzde 80’inin köylerde yaşadığı memleketimizde milli ekonominin temelinin ziraat olduğunu söylemiştir. Milli ekonominin temeli ziraat olarak görülünce kalkınmadaki bütün öncelik ziraat sahasına yönlendirilmiştir. Bu öncelikte demokrat partinin oy aldığı köylü kesime önem vermesinin payı büyük olmuştur.
Ziraatla ilgili olarak alınan bütün bu tedbirlerin başlıca hedefi çiftçilerin üretim gücünün arttırılarak, satın alma gücünün ve hayat standardının yükseltilmesi olmuştur. Türkiye’de süratle üretimi arttırma imkânının olduğu alan tarımdır. Nüfusun yüzde 80’inden fazlasını oluşturan tarımsal nüfus GSMH’nın sadece yüzde 45’ini elde etmekteydi. Tarımsal nüfus en yoksul grup olarak görülmüş ve hedefler o yönde belirlenmiştir. Ziraatın iktisadi kalkınmanın ana meselesi olarak görülüp her türlü teknik vasıtalarla donatılması, zirai kredilerin arttırılması ve çiftçiler için uygun fiyat politikası uygulanması 1954 yılı sonunda zirai ekim sahalarını (1950 yılına göre) yaklaşık yüzde 34 oranında artırmıştır.
1946’da çok partili hayata geçilmesi ve 1950’de DP’nin iktidara gelmesi ile birlikte Türkiye iktisat politikalarında önemli gelişmeler olmuştur. Bu gelişmelerden en büyüğü liberal anlayış ve özel girişimin günümüz iktisat politikalarını dahi etkiyecek düzeyde o dönemde yerleşmiş olmasıdır. DP dönemindeki liberal anlayış daha sonra gelen birçok hükümetin yönetim anlayışında etkili olmuştur. Nitekim günümüzde birçok siyasi parti hala ‘’Biz Demokrat Parti ve Demokrat Parti anlayışının devamıyız.” demektedirler.
*
Makineli tarım ve sulu ziraat OECD ülkeleri arasında kendi kendine yeten 7 ülkesinden biri olmuş ve bugüne gelindiğinde başlıktaki durum ortaya çıkmıştır. İktidarlar giderek, çeşitli nedenlerle tarımı ihmal etmişler; traktör üretim ve satışları azalmış; mazot, gübre diğer, girdilerin yüksek maliyeti; destekleme alımlarının çiftçiyi değil tüccarı zenginleştirmeye uygun hale getirilmesi, zirai birliklerin zayıflatılması, kooperatiflerin üretim ve satıştan çekilmeleri sonucu ve dış alımların destek ve ilgi görmesi gibi nedenlerle tarımın aleyhine işlemiştir. Örneğin; gazete haberlerinin ekonomi sayfalarında Haziran sonu itibariyle traktör satışlarında geçen yılın aynı ayına göre satış oranlarında düştüğü yazıldı.
*
Günümüze gelince; son çeyrek yüzyılda ülkeyi yöneten iktidarlar, genel geçer politikalara sarılınca; ülkeler arasında mübadele sistemlerine başvurarak ithalata öncelik vererek bir tarım ülkesi olduğumuz gerçeğinden uzaklaştılar. Enflasyon, girdi çıktı maliyetlerinin yüksek oluşu, pazardaki daralma –tarımda 30 Milyon hektarlık alanın kullanılmadığı –gibi gerçeğiyle, üretim-pazarlama–ulaşım giderlerinin maliyeti karşılamaması gibi nedenlerle üreticiler perişan durumdadır. Bunda son birkaç yılda pandeminin de etkisiyle tarımla ilgili haberler gidişatın daha da zorlaşacağını göstermektedir.
Bir an önce dış ülkelerdeki tarım yönetimlerini -yöntemlerini örnek alıp ülkemizin fabrika ayarlarına dönerek ekonomi yeniden canlandırılmalıdır.
(*) Ekonomistsin; niye o konularda yazmıyorsun eleştirileri gelmişti. Aslında ne yazarsam yazayım, mutlaka ekonomi vardır içinde. İktisatta şöyle bir kural vardır: “İktisat bir tüle benzer kaldırıldığında bütün gerçekler ortaya çıkar.” Bütün mesele bunun fark edilip edilememesi sorunudur.
ETİKETLER : Yazdır