
SORULARLA BAZI SORUNLAR İÇİN BİR DEĞİNME?
01 Aralik 2011 18:06:37
Millet iradesini ortaya koydu, ve-killerini seçti. 12 Haziran’dan bu yana, tam tamına (bugün itibariyle) 160 gün geçti. Tutuklu vekiller niye Meclis’e gön-derilmiyorlar? Bu siyasi bir hınç mıdır, yoksa (Meclis’ten istenilen “vekilimizdir” yazısı Mahkemeye gönderildiği halde ) niye salıverilmediler?
Sabahat Tuncel niçin ve nasıl tah-liye edilmişti? Meclis vekiline niye sahip çıkamıyor?
Ziya Paşa’nın terkib-i bendinde kasdettikleri bugün bizi yönetenler diye-bilir miyiz? : “Onlar ki lafla dünyaya verir-ler nizamat / Her tülü teseyyüp bulunur hanelerinde”…
“Sapla saman birbirine karıştı“, “Elmalarla armutları karıştırıyorlar” gibi nitelemeler, deyimler hal-i pür melalimizi, iktidarı anlatmaya ve anlamaya yetiyor mu?
Meclis Başkanı Çiçek, Hukuk Fakül-telerinin yeni anayasa çalışmasına katkı vermek istemeyişleri için:” Böyle ünive-rsite olur mu?” diye soruyor…
AKP’nin kendi yandaşı profesör-lere parayla yaptırdığı tasarı varken, ne gerek var katkı almaya; nasıl olsa sizin is-tediğiniz tasarı kabul edilmeyecek mi?
Başbakan’ın İstanbul tutkusunun nedenleri giderek belirginleşiyor. Ama, bütün işleri Ankara’da hallediyor. Hasan Cemal’e göre, sorduğu soru yanıtını bulu-yor: “Sayın Başbakan Ankaralılaştınız mı?”
“Bu hayra âlamet değil!” diye de eklemiş… 25 kuruşa simit kalmamış, özgürlüklerin de bir sınırı varmış, Başba-kan’a göre.
“Bedelli askerlik var mı?” Bu soruya daha altı yedi ay önceye kadar hep “Hayır”la başlayan o yanıtı verdi Başbakan... Bugün ise; ilk kez Demirel’in açık ettiği Türk siya-setinin o altın kuralına ihanet edilemeyece-ğini gösterdi... “Dün dündür, bugün bugündür” üne o da uydu! Dün yaptığı açıklamada, “bedelli askerlik” konusundaki çalışmaların sonuna gelindiğini belirterek, “Ve inanıyorum ki şöyle bu hafta içinde olmazsa bile önümüzdeki hafta bu işi tamamlayıp hemen adımı atacağız ve bedelli askerlik ile ilgili inşallah ya-sayı çıkar-mış olacağız” dedi... (Mustafa Mutlu-Vatan yorumu bu) Benim sorum da şu: Meclis kimin Meclis’i? Milli irade AKP’nin elinde değil mi? Buna by pass denmezse ne denir?
Lafı uzatma diyorsunuz .Haklısı-nız. Boru değil bu, borazan meselesi asıl konu. Ya da, zenginin malı züğürdün çe-nesini yorar gibi bir şey yaptığımız. Ker-van yürüyor: Durmak yok…Yola devam…
Nereye? Gitti gider, gittiği yere kadar…
AKLIM HAVSALAM ALMIYOR…
Öyle şeylere tanık oluyorum /olu-yoruz ki, aklım havsalam almıyor. İsyan-lardayım…
• Bedelli bedelli diye yırtındılar, çıkardılar. Eskilere hiç benze-miyor: Parayı veren düdüğü çalacak, ne postal giyecek, ne kışla görecek. Paralı terhis bunun adı. Zorunlu askerlik kalksın, parası olan askerlikten kaçsın. İleri demokrasinin nimeti bu olsun…
• Dersim Dersim, benim bile döndü tersim: İleri demokra-side, eski yaraları kaşıyarak, barış, uzlaşma yerine kin ve nefret saçma politikası siyase-timizin geçmişinde de görül-müştü. Ama hiçbir dönemde böylesi bir saldırıyla muha-lefeti itibarsızlaştırma gayre-tinde olmamıştı hiçbir Lider, hiçbir iktidar. Tayyip Bey bunu da öğretti. Şimdi koro halinde yüzleşin tarihinizle diyorlar. O zaman demezler mi, siz de Si-vas’la, K.Maraş’la, Çorum’la, Kayseri’yle, Kızılcahamam’la yüzleşin(!). Şimdi 28 Şubat’ın hesabını soracaklarmış. Özel Yetkili Savcı çalışmaya başla-mış…
• KHK’lerle Meclisi by-pass et-mek, Muhalefet vekilini yaka paça kürsüden atmak (burası ne Taylanda, ne de Güney Kore Mecliai. Bu yöntemlerin ileri değil, totaliter demokrasi olduğunu, kerameti kendinden menkul sav ve vehimlerle Avrupa’yı, Arapları, Ortado-ğu’yu dizayn etme anlayış ve hevesi bize yakışmıyor. Cum-huriyet, erdemler ve barış üzerine kurulmuş soylu bir re-jimdir. Türk ulusu da kabile, ümmet değildir…
• Dün Meclisi oturumların izleyip gördükten, bugün Tayyip Bey İl Başkanları toplantısında konu-şurken bunları düşündüm. Dü-şündüm de hüzünlendim:
Bu ülke böyle yönetilmeliydi. 80 Yıllık Cumhuriyeti, 8 yıllık iktidarla başarısız gödüklerini söyleyerek tarihi koşulları ve gerçekleri böylesine tahrif ederek, geçmiş iktidarlar gibi hırsız mı olaydık diyebilmek cesareti nereden geliyor?
Derdimiz çoktur, hangisine yanalım dersiniz? Sen yanmasan, ben yansam, karanlıklar nasıl ulaşır aydınlığa diyerek galiba…
ETİKETLER : Yazdır