CUMHURİYET?E DOĞRU- 2011/ 2
21 Ekim 2011 03:56:38
Büyük Atatürk, Büyük Nutuk’unu sona erdirirken şunları söylemişti :
“Saygıdeğer baylar, sizi, günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonu tarihe mal olmuş bir dönemin öyküsüdür. Bunda, ulusum için ve yarınki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebilmiş isem kendimi mutlu sayacağım.Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum.
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK - 20 Ekim 1927”
“ CUMHURİYET,Benim en büyük eserimdir “ M.Kemal Atatürk
Atatürk daha neler demişti? Anımsayalım :
“Kimsesizlerin kimsesi”olarak nitele-mişti Cunhuriyeti.
“Erdemler rejimi”ydi Cumhuriyet.
Cumhuriyet, bizden : “ Fikri hür, irfa-nı hür, vicdanı hür kuşaklar yetiştir-me”mizi isterdi.
Cumhuriyet;“ Bu yeni nesil, irfan ordusunun (öğretmenlerinin) omuzları üzerinde yükselirdi.”
Onun cumhuriyeti, “on yılda on beş milyon” yaratmıştı . “Demir ağlarla örmüş-tü anayurdu dört baştan.”
En büyük amaç : “Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak”tı.
Böyleydi bize yaşatılan, anlatılan, öğretilen Cumhuriyet. 87 yıl önce bu ideallerle yola çıkmıştık.
Üç gün sonra, 88.yılı Cumhuriyet’in…
Bizi yönetenler geçmiş bayramlarda iletiler yayınladılar art arda. Ne mi dediler ? ‘29 Ekim’lerde yayınladıklarını, örneğin 23 Nisan’da, 30 Ağustos’lardakini 19 Ma-yıs’larda aynen yinelemişler…
Cumhuriyetin 80 yılda yaptıklarını (diğer bir anlatımla yapama-dıklarını, sekiz yılda yapmışlar) ona buna satarak adına özelleştirme dediler…
Cumhuriyet mitingleri yaptık, tehlikenin farkına varamadık. Numaralar verildi Cumhuriyetimize. Yetinmedik, cumhuriyetin kurucusu ordumuzu, bekçisi gençliğimizi etkisizleştirdik (kamplara böl-dürdük). İrfan ordumuzun öğretmenlerini, meslek onuruna yaraşmayan bir yaşam düzeyine mahkum ettik. Çağdaşlık şöyle dursun, özde çok gerilere gittik.
Egemenlik ulusundu. Şimdi bir parti-nin eline geçti…
“Mülkün temeli adaletti”, onu da par-tinin temeli haline dönüştürdüler. Osmanlılığa özlem özendirildi –bugünlerde Osmanlı Padişahlar Albümü armağan edi-liyor yandaş gazetelerce. Analarımızın baş-örtüsü, Türbanla yer değiştirdi; en büyük sorunmuş gibi sömürüldü, dindarlık yerine din bezirgânlığı siyasetin itici gücü oldu...
Emeklilerimiz, dul ve yetimler, yaşlılar kimsesizdir Sosyal devlet, yalnızca AKP’li belediyelerin sadaka ekonomisi uygula-malarında vardır. Eğitimde fırsat eşitliği yoktur; özel okullar ve dershaneler eğitimi tecimsel bir alan olarak görmekteler. Eğitim ve sağlık kurumlarımız dökülüyor. İş bulmak ancak yandaşlıkla, kayırma ve kollamalarla olanaklıdır. Dünya ülkeleri arasında en iyi işlerde sonuncu, olumsuz işlerdeyse ilk sıralardayız…
Bir yazar bugünkü yazısına şu başlığı atmış: “Kanatları yolunmuş bir cumhuriyetin nesini kutluyoruz?”
Sorunun yanıtını şu olgularda en net biçimde bulabiliyoruz:
Cumhuriyet kurumlarının kadroları ce-maatçilerle dolduruldu…
İçerde sağlayamadığımız barışı, dün-yada sağlama girişimleriyle arabuluculuğa soyunduk…
Hukuk, hukuksuzlukların kılıfı oldu…
Demokrasi diye diye demokrasiyi te-pelediler;
Çok partili hayat, muhalefetin yok sayılması nedeniyle tek parti hegemon-yasına dönüştü. Bir güven bunalımı yaşıyo-ruz…
Akşam haberlerinde TV’lerde, radyo-larda bugünle ilgili haberlerin duyurusu şöyle yapılacak: ”Cumhuriyet Bayramı yurtta, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde ve yurtdışı temsilciliklerinde coşkuyla kut-landı.”
İçim burkuluyor, yazıklanıyorum bu sözler karşısında. Sokaklarda, caddelerde rastlanmıyor bu coşkuya. Bugünün TV ka-nallarında bu coşkuyu yansıtacak prog-ramlara rastlamadım. Gazete sayfalarında Atatürk fotoğraflı reklamlar yoğunluk ka-zanmış. Eski gazetelerdeki coşkuyu yan-sıtan tam sayfalara bile rastlanmıyor artık.
Demem şu ki, Cumhuriyeti tüm kuralları, kazanımları, kurumlarıyla boynumuz bü-kük olarak ve içimizde kutluyoruz. Paylaş-ma, kaynaşma yerine her kesim kendine göre ve genellikle de eğlence ağırlıklı ola-rak kutlanıyor
YİNE DE CUMHURİYET BAYRA-MIMIZ KUTLU OLSUN !
ETİKETLER : Yazdır