
ÜCRET FİYAT SARMALI
11 Aralik 2025 21:56:39
Cumhurbaşkanı Erdoğan, asgari ücret görüşmelerinde TİSK’in (patronların diye okuyun) elini taşın altına koymalarını istedi.” Kefenin cebi yok” dedi.
Kapitalizm kâr üzerine kurulu bir sistemdir; sistem, emek sömürüsüne dayanır. Bunun sol literatürdeki adı “artı-değer”dir.
Bir işçi, bir işgününde, iş saatlerinin belirli bir bölümünde kendisi için çalışır, kalan süreyi patronu için…Buna “artı-değer” üretimi deniliyor. Patronun kârını artı-değer oluşturur.
Patronun elini taşın altına sokması demek, işçiye daha çok ücret vermek için kârından biraz feragat et anlamına gelir.
Ancak, sistemin “daha çok kâr” koşullanması patronları ters yönde etkiler daima, işçilik maliyetinin mümkün olduğu kadar düşük olmasını isterler.
Bu konudaki mazeretlerini şu şekilde açıklarlar:
“Yüksek ücret enflasyonu körükler.”
İlk bakışta bu yaklaşım doğru gibidir. Ama denklemi şu şekilde kurmanız halinde:
İşçilik maliyeti yükseldikçe malın ve taşınmazın maliyeti de yükselir, bu da fiyatlara yansır.
Patron kâr marjının düşmesine izin vermez, maliyeti olduğu gibi ürünün üzerine yıkar. Kar marjından fedakârlık yapsa ürünün fiyatı yükselmez, yani enflasyon yükselmez. Ama sistemin mantığı buna aykırıdır, hiçbir patron kâr marjının inmesine izin vermez. Bu, sistemin ana mantığıdır.
Cumhurbaşkanı, “elinizi taşın altına koyun” derken kârınızdan biraz fedakarlık yapın diyor, yahut biraz daha az kazanın…
Bu, bir genelleme yapmak gerekirse soruna sosyal bir yaklaşımdır. İşverenlere yapılan toplumsal bir uyarıdır.
Enflasyon üretim-tüketim dengesizliğinden doğar; talep (alıcı-para) fazla, arz(üretim-satıcı) az ise bu durumda fiyatlar otomatik olarak yükselir.
Çözüm, arzı yükseltmektir. Eğer bu içeride yapılamaz da ithalat yoluyla sorun çözülmeye kalkışılırsa, ithalat dövizle yapıldığı için bu kez döviz fiyatı yükselir, döviz fiyatının yükselmesi enflasyonu tetikler.
Bizim gibi çift paralı ülkelerde enflasyonu döviz fiyatlarının artışı belirler.
Döviz fiyatının artmaması için rezervlerin tüketilmesi sorunu kronikleştirir.
Asgari ücretin saptanması sürecinde patronlar, maliyetin fazla artmaması için ücretlerin düşük tutulmasını isterler.
Oysa maliyetin ve dolayısıyla malların fiyatının (enflasyonun) frenlenmesinin bir yolu daha vardır: Kârın bir kısmından vazgeçmek !
Erdoğan bunu istiyor patronlardan…
Çünkü o da farkında ki işçi ücretleri dramatik bir düşüş içinde. Asgari ücret, açlık sınırının altında kaldı. Asgari ücretle 4 kişilik bir ailenin insanca yaşama koşulları yok oldu.
10 Aralık’ta Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutladık.
Oysa mevcut koşullarda kutlamaya hakkımız yoktu. Çünkü insan hakları sadece soyut özgürlüklerden ibaret değildir. İnsan haklarının ekonomik ve sosyal derinliği de vardır. Yoksul ile zengin anayasaya ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre eşit ve özgür yurttaşlardır, ama gerçekte boş hâftır bu ! Çünkü ikisinin yaşam çıtaları eşit değildir.
Asgari Ücret Komisyonu’nun temel direklerinden birisi olan TİSK, Erdoğan’ın öğüdünü dinleyecek mi ? Benim umudum yok.
ETİKETLER : Yazdır







