
ELEŞTİRİ.. ONARMAK MI, YIKMAK MI?
29 Agustos 2025 17:03:26
Birkaç saniyelik paylaşımla bile fikirlerimizi söylemek eskisinden daha kolay artık… Bu kolaylığın bedeli de bazen ağır oluyor. Eleştirinin yapıcı bir özelliği varsa işe yarayabilir. Fakat eleştiri yapanın kendi egosunun tatmini ile bünyemize giren bir virüs gibi de olabilir. Eleştiri doğru yapildiginda güçlendiren, geliştiren bir özelliği vardır. Durumsal ve anlık olan davranışlardan ziyade sürekli hale gelen davranışları konuşup çözümü desteklemek daha doğru bir yöntemdir.
Psikoloji bize aslında eleştirinin farklı sebeplerden olabileceğini söylüyor. Eleştirisel eğilimlerin kökeni çocuklukta aşırı eleştirisel, mükemmeliyetçi bir şekilde bakım verenin tutumları ile şekillenir. Bu artık yetişkinlikte sadece kendisine değil çevresindekilere de yönelik bir hale gelir.
Bir diğer psikolojik dinamik ise aslında eleştirinin bir savunma biçimi olarak kullanılmasıdır. Yani kişi kendi zayıflıklarını, hatalarını ya da eksikliklerini başkasına yansıtır hale gelir. Böylece kişi eleştirerek karşısındakini de kendi iç çatışmalarına çeker. Kendi kırılganlığı, güçsüzlüğü ya da hataları görünmez kılar ya da haklı olmak için tercih edilir hale gelir.
Kendini güvende hissetme stratejisi haline de gelebilen durumlar vardır. Kişi belirsizliği tolere etmekte zorlandığı durumlarda düzen kurduğunu, kontrol ihtiyacını sağladığını sanır.
Diğer yandan toplumumuzun yetiştirme kültüründe “ayıp, günah, elalem ne der“ gibi eleştirisel bakış açısı kuşaktan kuşağa aktarılır. Kolektif bir kültürün parçasıdır bu. Bu durum insana sadece kendi ailesi, yakın çevresi dışında komşusunun, iş yerindeki ya da mahalledeki kişilerin de davranışlarını değerlendirilebileceğini gösterir. Sanki sürekli bir “gözlenme hissi” yaratır. Bu da hata yapma korkusunu artırır ve kişi kusursuz olma yolunda çabalamaya başlar. Fakat sonu hayal kırıklığı olur. Çünkü insanın hata yapma lüksü olduğunu örter. Belirli bir süre sonra eleştirilmek içsel eleştirmeyi güçlendirir. “Yanlış yaparsam ayıplanırım” “yeterince iyi değilim” düşünceleri kaygıyı da doğurur.
Bu kaygı ile kişi sorgulamadan bazı kültürel normları kabul eder. Korkmadan kendi değerlerini belirlemeyi imkansız kılar. “ elalem ne der” zihniyetinden “ ben ne istiyorum?” Sorusuna evrilmek en büyük dönüşüm noktası olacaktır. Türk kültüründe eleştiri davranış değiştirme, davranışı düzeltme biçimi olarakta kullanılmaktadır. Bu da “kendin” olabilmenin önünde büyük bir engel olur.
Eleştiri bir duvar örerken, anlamak köprü kurmaya yardımcı olur.
Eleştirilerek büyüyen bir çocuk yetişkin olduğunda eleştirilmek kendi iç sesine dönüşür bu da belirli bir süre sonra eleştiriyi başkasına yönlendirmesine sebep olur. Aslında neyi öğreniyorsak, onu öğretiyoruz.
Eleştiri gelişmenin önünde engel olur. Eleştiri karşısında susarız ya da savunmaya geçeriz hatta bazen de kaçmaya, uzaklaşmaya sebep olur.
Eleştiri yerine merak daha yapıcı bir yol olabilir. Örneğin:
“ Zaten hep böylesin” yerine “Böyle davrandığında kendimi değersiz hissediyorum.”
“ Yanlış yapıyorsun” yerine “Böyle bir yolu denemek ister misin?”
” Hep böyle davranıyorsun” yerine “Böyle davranmana sebep olan neler var?”
Gibi küçük değişiklikler büyük farklılıklar yaratabilir.
Amaç kullandığımız dili değiştirmek ve dönüştürmek. Eleştiri birbirimizden ve kendimizden uzaklaştırırken, anlamak ve gerçekten dinlemek birbirimize ve kendimize yakınlaştırır.
Klinik Psikolog - EMDR Avrupa Akredite Terapisti M. Melda YENİN ÇİL
ETİKETLER : Yazdır







