
YÜRÜMÜYOR !
21 Agustos 2025 00:21:26
Daha önce bu köşede iki kez şunun altını çizdim:
İki süreç birarada yürümüyor !
Süreçlerden birisi PKK/Kürt süreci, diğeri İBB odaklı soruşturma ve davalar…
İlk sürecin mümkün olabilecek demokratik bir doyuma ulaşması tüm siyasi partilerin uyumuna bağlı; özellikle de CHP’nin Komisyon içindeki fonksiyonuna…
Ancak…Tüm siyasi partileri özellikle Kürt sorunun çözümünde bir araya getirmek o kadar kolay değil.
Herşey bir yana süreci başlatan MHP buna engel:
Bilindiği gibi MHP’nin lideri Bahçeli. Terörsüz Türkiye’yi PKK’nın silah bırakmasından ibaret bir olay olarak görüyor; silah bırakan tarafın/onun siyasi temsilcisinin siyasi taleplerini pek dikkate almıyor.
Öncelikle Bahçeli, Kürt Sorunu’nun varlığını kabul etmiyor.
MHP’den yapılan bu konudaki son açıklamada Anayasanın ilk dört maddesi ile 42 ve 66. maddelerinin kırmızı çizgileri olduğu vurgulandı. Kısaca MHP ulus-devletten ödün verme eğiliminde değil.
Oysa DEM, özellikle özerkli talepleri saklı kalmak koşuluyla öncelikle 42 ve 66. Madde
lerin yeniden yorumlanmasını, daha doğrusu Kürtlüğü öne çıkartacak şekilde revize edilmesini istiyor.
Bilindiği kadarıyla CHP de ulus-devletin yara almasını neden olacak bir anayasa değişikliğinden yana değil, karşı. Bu durumda, Kürt taleplerinin silah bırakacak PKK’nın ne olacağı sorusunda odaklaşması gerekiyor. Peki Öcalan/DEM buna evet der mi ? Bekleyip göreceğiz…
Komisyonun en azından PKK sorununu demokratize edecek kararlar alması CHP’nin de katılımına bağlı. CHP Komisyondan çekilirse, iki süreçten birisi kilitlenecek !
İktidarın bu olasılığı gördüğü halde belediye operasyonları ile CHP’nin üzerine gitmeye devam etmesi, “Kürt Sorunu”nun çözümünü çok da dert etmediği anlamına geliyor.
Diyelim ki CHP Komisyon’dan çekildi ve Kürt Süreci tıkandı. Burada bir soru çıkıyor ortaya: AKP sürecin tıkanmasının sorumluluğunu CHP’ye atıp ona karşı yeni mevzi kazanma yolunu tutar mı ? Bence bu olası. AKP’nin amacı bir şekilde iktidarını korumak ! Bu pozisyondaki bir iktidar partisinin önceliğinin kendisi olması kaçınılmazdır !..
**
Bu yazı yayınlanıncaya kadar belki konu tavsayacak, ama yine de üzerinde durmak istiyorum:
MHP ile AKP arasında artık görünür hale gelen bir sürtüşme var. Sürtüşme en son Bahçeli’nin “arkadaşım” dediği Yılmaz’ın tutuklanmasıyla iyice ortaya çıktı. Bahçeli’nin bu olay üzerine yaptığı açıklama gerçi Özel’i hedef almıyor gibiydi, ama aslında, açıklama, “kızım sana söylüyorum…” aforizmasını çağrıştırıyordu. Bahçeli açıkça, kimsenin MHP’ye ayar çekemeyeceğinin altını çiziyordu. Bu sözlerin hedefi belliydi !..
Soru açacağım:
Su yüzüne çıkan AKP-MHP sürtüşmesi Bahçeli’nin Türkiye’yi bir erken seçime götürmesi şeklinde sonuçlanabilir mi ?
Henüz değil, ama iki süreç de içinden çıkılamaz bir çizgiye dayanırsa bu olabilir. Ben, AKP’nin kendiliğinden bir erken seçim kararı alacağını sanmıyorum.
Ama, kapıyı da kapatmıyorum. İki sürecin tıkanması halinde AKP tüm imkanlarını zorlayarak çalışanlara beklenmedik ücret artışları yapıp erken seçim yolunu tutabilir.
Şöyle bağlayacağım:
İki süreç bir arada yürümüyor. Ekonomi de iyiye gitmiyor. Bu gibi koşullarda ülkeyi rahatlalatacak en sağlıklı seçenek erken seçimdir. Gelecek ilkbahar uygun olur…
ETİKETLER : Yazdır







