
MARTILAR GİTTİ !
13 Agustos 2025 00:08:40
Hafta sonunda terasta Zehra ile çay içerken birden farkettim, çevrede tek martı yoktu, çok şaşırdım…
Eviniz denize sıfır ise, yani denizle evinizin arasında başka bina yoksa, ayrıca en üst katta oturuyorsanız, özellikle daireniz dublex ve terası da varsa martılarla sorununuz var demektir.
Anlatacağım, ama önce bizim buralardaki martılara ilişkin bazı bilgiler vermem gerekiyor…
Bizim buraların martıları literatürde “adi martı” ya da “bayağı martı” (Lorus argentatus) diye anılıyor. Belli başlı dört martı türünün lümpenleri…
Kent kıyılarında yaşayan martıların üreme alanı denize sıfır binaların çatıları. İlkbaharın sonu ile yazı ilk iki ayı yavrularını buralarda büyütüyorlar.
Terası olmayan üstkatlarda yaşayanlar martı terörüne çok muhatap olmuyorlar, ama terasınız varsa, martı terörünün hedefi haline geliyorsunuz: Özellikle yazın ilk iki ayı…
Çatınızda martı yavruları varsa (ki hep oluyorlar) günün her saatinde yoğun bir martı tarafiği oluyor arada. Terasa çıkacak olsanız çatıdaki martılar kıyameti kopartıyor ve derken başınızın üzerine kamikaze uçuşları başlıyor, bir gidiyor bir geliyor. Bazen saldırılar öylesine yoğunlaşıyor ki içeriye kaçmak zorunda kalıyorsunuz. Saldırıları genelde diğerlerinden daha iri martılar yönetiyor. Bu “baba” martıların bir görevi (!) daha var, nüfus planlaması yapıyorlar; bazen “fazla” yumurtaları yiyorlar, bazen yavruları !..
Bu yıl bizim çatıda birkaç yavru vardı, nüfus planlaması sonucu iki yavru kaldı. Yavrular, her zamanki gibi Ağustos başına kadar başka (anne-baba olmalı) martılar tarafından beslendiler…
“Bayağı martılar” genelde kumsallardaki böcekler ve küçük omurgasızlarla besleniyorlar (mış), ama esas beslendikleri yerler çöplükler. Deniz kuşu olmalarına rağmen beslenme alanları arasında deniz sonda yaralıyor. Rastlantısal olarak balık avlayabiliyorlar. Denizin aşırı ısındığı, oksijen sorununun belirdiği, özellikle sazan yavruların suyun yüzeyine yakın yerlere çıktığı anlar “rastlantı”nın karşılığı oluyor…Martılarla iç-içe yaşamak insana bazı deneyimler kazandırıyor. Terasın çatıdan görünmeyen yerlerine oturursanız kemikaze saldırılarına uğramıyorsunuz genelde, kabadayılık yaparsanız ucu kıvrık sert gagaların kafanıza dalmasına davetiye çıkarıyorsunuz anlamına geliyor.
Martıların kumsalda uyuyan insanlara saldırdıkları söylentileri de var, ama ben pek tanığı olmadım bunun…
Doğrusunu söylemek gerekirse bu yıl da martıların gitmesine sevindim. Kamikaze saldırıları yüzünden ne doğru-dürüst gazete okuyabiliyordum ne de kitap…
Çatı katlarının özellikle terasların sorunu sadece martılar değildir, en az martılar kadar sizi rahatsız eden bir başka şey de rüzgardır.
Bizim buraların yazlarının “serin” geçmesinin nedeni kuzey rüzgarlarıdır. Sabah genelde 11’de başlar günbatıncaya kadar sürer. Her terasta bu yüzden sadece martı köşeleri değil rüzgarın en az etkilediği poyraz köşeleri de olur… Biz Zehra ile genellikle sabah saatleri ile 16’dan sonra güneşleniyoruz.
Bazı günler rüzgarın sandalyeleri filan devirdiğini de bu arada söylemeliyiz.
Zehra’nın pratik becerisi çok fazladır. Rüzgarlı günlerde şemsiye açmak gerekiyorsa, şemsiyeyi iplerle çatıya kelepçeleyip bu sorunu çözüyor. Şemsiyenin poyrazla çekişmesini izlemek eğlenceli oluyor.
Çatılarda artık martı yok. Deniz kıyılarında da tek-tük kaldı. Eskiden kıyılarda martıları ve güvercinleri besleyen insanlar olurdu, onların sayısı da azaldı. Ekonomik kriz, martıların yanısıra güvercinleri de vurdu…
**
Ben bu satırları yazarken TV’lerde iktidarın memur sendikalarına bir yıl için yüzde 16 zam önerdiği haberleri dönüp duruyordu…
Memurların gerçek patronu devlettir. İnanın devletin memuruna bu kadar sırt döndüğüne ilk kez tanık oluyorum !..
**
Yaz bitiyor. Martılar gitti. Tuhaf değil mi onları şimdiden özlemeye başladım her zamanki gibi…
ETİKETLER : Yazdır







