
EVLİLİKTE SESSİZ DUVARLAR
07 Agustos 2025 23:03:10
Sessizliğin ardındaki anlatılmamış hikaye…
Açık çatışmadan çok sessizliğin hakim olduğu ilişki içinde hayali duvarları barındırır.
Bazı çiftler “hiç tartışmayız, kavga etmeyiz”derler. Hiç kavga etmemek gerçekten sağlıklı bir ilişkinin göstergesi olabilir mi, yoksa bu ifadenin altında çoğu zaman bastırılmış duygular, yüzleşilmemiş sorunlar ve kaçınılan şeyler mi yatıyor?
Sağlıklı ilişkide çatışma kaçınılmazdır. Fakat çatışma biçimi de belirleyicidir. Çatışmalar, tartışmalar bağ kurmanın bir yoludur. Dr. John Gottman’ a göre, sağlıklı bir ilişki kavgasız bir ilişki değildir. Tartışmaların içinde empati, karşılıklı saygı ve çözüm arayisi varsa bu ilişkinin gelişimi için fırsat yaratır. Benzer şekilde Dr Sue Johnson’ da duygusal bağın, ancak tarafların birbirlerine açık olması ve duyguların ifade edilmesiyle gelişebileceğini savunur.
Bu yüzden hiç kavga etmemek çoğu zaman duygusal temastan kaçınmanın sonucudur.
Suskunluk en derin çığlık olabilir ve her sessizlik bir huzurun göstergesi değildir. Sessizlik duygusal geri çekilmedir. Sessizlikle birlikte kişi kendisini koruyor olabilir. Bilinçli ya da bilinç dışı bir şekilde… Bu suskunluk derin bir kopukluğu da temsil eder.
Çiftlerle görüşmeler de şu cümlelerle karşılaşıyorum:
“ Üzüldüm, ama anlamaz olay büyümesin diye sustum.”
“ Evde herkes kendi halinde oluyor.”
Böylelikle aynı evin içinde yalnızlık çığ gibi büyüyor.
Bu suskunluk her zaman da kötü değildir. Bazen alan tanımak, bir duyguyu sindirmek, sakinleşmek için yapıcı bir tarafı da vardır. Fakat alışkanlık haline geliyorsa burada zehre dönüşebilir.
İlişki dinamiğinizde bu suskunluk alışkanlık haline dönüşmüşse “sustukça neyi koruyor olabilirsiniz?” Diye sorulabilir.
Bu suskunluk da çoğu zaman aslında kişisel geçmişin bir ürünüdür. Çünkü çocuklukta ifade edilmeyen duygular, yetişkinlikte de kolaylıkla ifade edilebilir olmuyor.kendinizi İfade etmeye çalıştıkça eleştiriye maruz kalmak duyguları dillendirmekten alıkoyuyor. Bazen çatışmadan korkan birisi de susma eğiliminde oluyor. Ayrıca ilişki dinamiğini etkileyen bağlanma stillerinden kaçıngan bağlanan birisi için duygularını ifade etmek tehlikeli gelir. Bunun yanında ise kaygılı bağlanma stiline sahip birey ise sessizliği tolere edememesi yanında konuşma cesaretide gösteremez. Bu durumlar aslında psikolojik olarak sessizliğin altında yatan dinamiklerden bazılarıdır.
Ve bir anda ortaya çıkmaz sessiz Çığlık. Küçük küçük başlar zamanla kocaman duvarlar örmeye sebep olur. Çünkü bazen en yakıcı tartışma bile sessizlikten daha onarıcı olabilir. Sessizlik bir sonuçsa bunun sebepleri arasında “iletişimin” bir ceza sistemine dönüşmesi de olabilir. “Onunla konuşmayacağım, beni anlasın, görsün bakalım gününü” gibi pasif agresif bir tepki ile de görülebilir. Ayrıca “konuş konuş hep aynısı oluyor, boşuna konuşmayalım” düşüncesi ile defalarca tartışıp çözüme ulaşamamakta yılgınlığa sebep olup iletişime engel olabiliyor. Böylelikle ilişkide bir tarafın sürekli ilişki ile ilgili sorumlulu tek taraflı alması yorgunluğu ve tükenmişliği doğuruyor.
Bu inançların sonucu olarak duvarlar örülüyor. Ve her biri de ayrı bir hikayeyi barındırıyor içinde.
Kelimeler sessiz kaldığında ise duygulara, ihtiyaçlara ve baga giden yollar kapanır. Uzayan sessizliklerde yalnızlık, değersizlik ve görülmemiş hissetme durumları yaşanır hale gelir. Partnerinizin yanında bile yalnız hissedebilirsiniz. İletişimin kopması artık fiziksel ve duygusal yakınlığı da azaltır. Sarılma, dokunma, öpme de kaybolur. Susmanın etkisi ile üstü örtülen problemler büyük patlamaları doğurur. Ve böylelikle hayali duvarlar örülmeye başlar.
Sessizlik bir problem çözme aracı değil. Kaçınma davranışıdır. Duyguları ifade ediyor olmak duvarları aşmaya yardımcı olma yolunda atılacak küçük ama etkili bir adımdır. Yapıcı tartışmayı öğrenmeliyiz ve hatta yargılamadan dinlemeyi… Elbette bu duvarlar bir günde örülmedi bir günde de yıkılmayacak. Adım atmalı. Belki de o ilk adımı siz atabilirsiniz.
Klinik Psikolog - EMDR Avrupa Akredite Terapisti M. Melda YENİN ÇİL
ETİKETLER : Yazdır







