
METAN !
08 Temmuz 2025 00:09:49
12 askerimiz Kuzey Irak’taki bir operasyon sırasında girdikleri mağarada metan gazı zehirlenmesi nedeniyle şehit oldu.Her şehit haberi geldiğinde olduğu gibi içimiz yandı.
Metan, bizim buralara yabancı bir gaz değildir. Zonguldak taşkömürü ocaklarında ta 1848’den bu yana metan zehirlenmeleri ve patlamaları çok madenciyi bizden aldı, hala da bu tür “kaza”lar görülüyor…
Metan doğalgaz bileşeni bir gaz, grizu diye de anılıyor. Renksiz, kokusuz ve havadan hafif olduğu için kömür ocaklarında ve mağaralarda tavanda birikiyor. Tavan alçak ise solunabiliyor.
Taşkömürü ocaklarında metan, taşkömürünün kazılması sırasında açığa çıkıyor; kömürün içinde metan var.
Henüz gazölçerlerin ve gaz maskelerinin keşfedilmediği dönemde kömür ocaklarında metan taraması kanaryalarla yapılırmış. Kömür kazılan “baca”nın tavanındaki direk bağlara içinde bir-iki kanaryanın olduğu bir kafes asılırmış.
Kafesteki kanaryalar eğer gaz varsa bundan etkilenince ocak tatil edilirmiş…
Kömür ocaklarında metan gazı artık havalandırma yöntemiyle dışarı atılıyor. Havalandırmanın etkilemediği kör noktalarda ise gaz ölçümleri yapılıyor. Ama yine de kazalar oluyor.
Grizu bileşeni olan metan, zehirleyici etkisinin yanısıra patlayıcı özelliği de olan bir gaz. Bir kıvılcımla patlayabiliyor. Metan kazaları gerçekte kaza değil, ihmale dayalı bir tür “işcinayeti”dir. Çünkü dedim ya, gazölçerlerle metanın varlığı saptanabiliyor…
**
Taşkömürünün Devletçilik Dönemi ismindeki kitabımı yazarken, özellikle ocak-içlerindeki kazaların gerçekte “kaza” değil, bir tür “iş cinayeti” olduğunu görmüş, derinden etkilenmiştim.
“Kaza”ların büyük bir çoğunluğu ihmale ve onunla bağlantılı olarak üretim zorlamasına dayanıyordu. Belirleyici olan üretim zorlamasıydı.
Üretim zorlaması iki şekilde görülüyordu. Ya klasik yönteme başvuruluyor ve çalışma saati uzatılıyordu ya da her işçiden verebileceğinin çok üstünde verim talep ediliyordu. Örneğin bir kazı ekibine “Bugün 20 araba kömür üreteceksin” deniliyordu; oysa üç kişilik bir ekibin bu kadar kömür üretmesi mümkün değildi. Ancak komutu alan işçiler işini kaybetmemek, en azından yövmiye kesintisine uğramamak için 20 arabayı veriyor, ama bu arada işgüçlerini sonuna kadar tüketiyor, yarı-baygın hale geliyorlardı.
Ayrıca aşırı verim için cangüvenliği önlemlerine boşveriliyor, bunun sonucu olarak metan patlamaları ve göçük gibi büyük çapta ölümlere yolaçan “kaza”lar oluyordu.
Anılan kitabımı yazarken, en çok işkazalarının (!) ikinci dünya savaşı sırasında yaşandığını saptamıştım. Türkiye savaş içinde değildi, ama savaş ekonomisi içindeydi.
O dönemin başlıca enerji kaynağı olan kömüre aşırı ihtiyaç vardı. Kömür üretimini arttırmak için de daha çok kas gücüne başvuruluyor, yoğun bir üretim zorlaması olayı yaşanıyordu.
O dönemde Batı ülkelerindeki madenlerde 1 milyon ton kömür üretimine 0,5 çok çok 1 ölümlü kaza düşerken, Zonguldak ocaklarında 30 kat daha fazla ölümlü kaza oluyordu.
Yıllık ortalama kazaların sayısı ise 60-80 bin arasında değişiyordu.
6-7 milyon ton tüvenan (yıkanmamış kömür) üretildiği dönemlerde (40’lı 50’li yıllar) ortalama ölümlü kaza sayısı yıllık 60-70 arasında oynuyordu…
Bu çıldırmış kazaların nedeni üretim zorlamasıydı.
Bu dönemde 100’ü aşkın işçimizin aynı anda öldüğü grizu kazaları da görülüyordu.
O dönemler aşıldı artık, Zonguldak’ta yıllık üretim 1 milyon tonun altına indi, yaralanmalı ve ölümlü kazalar da çok azaldı, ama yine de grizu patlamaları ve göçüklerin yanısıra taş düşmesi gibi “rutin” kazalar da görülmüyor değil.
**
Başa döneceğim:
Kuzey Irak’ta metan zehirlenmesinde ölen askerlerimizin yanında gazölçer ve gaz maskeleri yok muydu acaba ?..
ETİKETLER : Yazdır







