
Dilsiz çocukluk, hâlâ içimizde yaşamaya devam eder… Çocukluktan bugüne kalan izler…
22 Haziran 2025 14:39:19
Çocuk olmak benzersiz olmanın yanı sıra ortak duygularla da örülüdür.
Çocuk olmak kırılgandır. Tanımadığı bir dünyayı tanımaya çalışmak, hissetmediği duygularla ilk defa karşılaşmak ve o duyguları düzenlemeyi henüz öğrenemediği bir yolculuktur.
O yolculuk içinde, güvende olma ihtiyacını, sevilme arzusunu ve görülme beklentisini de içinde barındırır.
Çocukluk, hayatın temelini atan görünmez hayali bir inşaattır .
İlgisiz ebeveyne sahip çocuk, yetişkin modunda bağlanma korkusuna,
Aşırı kontrolcü ebeveyn davranışına sahip çocuk onay bağımlılığına,
İstikrarsız ebeveyn ilişkisi, kaygılı ya da kaçıngan bağlanmaya sebep olur .
İçimizden bir ses hâlâ sürekli “Yetersizsin” “Erkek adam ağlamaz” diyorsa, “Hayır” demek yerine herkese evet diyen bir modunuz varsa bunun alt yapısı çocukluktur diyebiliriz.
Yetişkin halinizle şu an çocukluğunuza bakıp belki de “geçti gitti ve unuttum” diyor olabilirsiniz. Fakat çocukluk bir yere gitmedi.
Çocukluk hep hatırlatır kendini. Bazen zamanla örtülür. Hayatın koşturmacasında da bastırılır, unutulur. Fakat hala oradadır, şekil değiştirir.
“Neden önemlidir çocukluk?” çünkü bugünün haritasıdır. Korkularınızı, sevebilme biçiminizi şüphelendiğiniz yerlerin temelidir çocukluk.
Terapide aslında o çocuğun elinden tutarız. Amaç, onu görüp anlama, fark etme ve onun karşılanmayan ihtiyaçlarını karşılamaktır. Onu susturmaya çalışmak, zihnin bir nevi savunma mekanizmasıdır. Bir süre bu işe yarayabilir, bastırılabilir. Fakat bir şekilde çocukluk farklı yollarla kendisini gösterir ve konuşur. Öfke nöbetleri ile kendini acımasızca eleştirmeyle ya da değersizlik hissi ile… Bastırdığımız duygular, anılar bir yere gidip yok olmaz, ertelenir. Böylelikle iyileşmek de ertelenir. O çocukluğun duyulmaya ihtiyacı var. Onu duymak, görmek olanları anlatmak iyileşmenin anahtarıdır.
Aslında çocukluk bizi tamamen belirler demekte değildir. Bugünü çözümleme aracıdır. Düne bakma, bugün de neler olduğunu anlamanın kapısını aralar.
Çocuklukta nasıl sevildiyse, yetişkinlikte o sevilmeyi arar kişi. Çocuklukta ne kadar güven duygusu içinde var olduysa yetişkinliklikte o güven duygusunu yaşar, çocuklukta duyguları ne kadar görüldüyse yetişkinlikte de o kadar görülür olur o duygular.
Geçip giden sadece zaman olur ama geçmiş geçmişte kalmaz.
Bir gün seansta danışan “Neden şimdi bana çocukluğunu soruyorsunuz ki, benim sorunum bugün de. Gayet güzel bir çocukluk yaşadım.” demişti. Çok anlaşılır bir cümle aslında. Kişi bugün de mutsuz, bugün de kaygı yaşıyor ya da karar veremiyor, nefesi daralıyor.
Terapi odasında çocukluk konuşulmazsa çoğu şey biraz havada kalır. Babasının bağırışı, belki babasının iş için evde bulunamaması, annenin sürekli eleştirilmesi ya da annenin bir bakışı bugünkü sizi şekillendiriyor.
Çoğu kişi bazen çocuklukla ilgili konuşurken ebeveynleri ya da orada olanları suclamak olarak algılıyor. Bizim işimiz suclamak değil, sadece konuşmak, fark etmek ve anlamak.
Terapi odasında yine bir gün bir danışanımla çocuklukdaki dinamikleri, döngüleri konuştuktan sonra güncel hayatındaki bazı problem olarak gördüğü davranışlarında olumlu değişmeler yaşadığını söylemişti. Bu da bize bir dönüşümün olduğunu gösteriyor.
Çocukluğu konuşmak, geçmişte kalmadan, geçmişin tozlu raflarındaki tozu silip bugünkü yolda ilerlemek demek.
Böylelikle iç sesiniz dönüşür,
“Suçlu değilsin”
“Yalnız değilsin”
“Sen ve senin duyguların önemli” olur.
O çocuğun anlatacağı çok şey var ve ben onu dinlemeye devam edeceğim.
Sizin de çocukluğunuzdaki yaraları konuşmak, o çocuğu duymanız ve onun karşılanmayan ihtiyaçlarını karşılamakta bu gününüzü iyileştirecektir.
Klinik Psikolog - EMDR Avrupa Akredite Terapisti M. Melda YENİN ÇİL
ETİKETLER : Yazdır







