
LAZLARIMIZ…
24 Subat 2024 00:05:58
İki gün önce TBMM’de bir DEM milletvekili Kürtçe konuşmak istedi, engellendi. Aynı oturumda bir başka milletvekili de annesine Lazca seslenmek istedi, engellendi.
Meclis içtüzüğü mecliste Türkçe dışında dil kullanılmasını yasaklıyorsa sorun yok: Kural kraldır, saygı duyulur. Ama yasalar, yönetmelikler sonuçta tanrı kelamı da değildir, değiştirilebilirler.
Kaldı ki Türkiye’de okullarda Kürtçe, seçmeli ders bugün, devletin Kürtçe yayın yapan TV’si var. Daha geçenlerde İBB AKP adayı Kurum, boynuna Kürtlerin milli simgelerinden birisi olan poşiyi dolayıp Kürtçe konuştu…
Neyse.
Kürtler Türkiye’deki en büyük etnik grup. Onun dışında daha küçük çapta etnik gruplar da var, örneğin Lazlar. Türkiye’nin etnik mozayiğinin renkleri sayılırken Lazlar Kürtlerden sonra gelir. Ama, Türkiye’de, Kürt Soru’nun yanısıra bir Laz sorunu yoktur.
Niçin ?
Lazların tarihine bakmadan bu soru yanıtlanamaz:
Lazlar, Karadeniz’in Güneydoğu kıyısında (Osmanlı döneminde Lazistan olarak anılan Trabzon ve çevresinde) yaşayan Kafkasya halklarından bir topluluk. Kafkasya yöresindeki öteki halklar gibi Lazların da tarihi flu. Laz sözcüğü ilk kez İS kullanıldı. En eski yerleşim yerleri de eski Lazika. Tarihçiler, Lazların Çerkes baskısı üzerine Karadeniz’in güneyine göçettiklerini ileri sürer.
Lazlar 6. Yüzyılın başlarında Hristiyanlığı kabul ettiler ve Bizansın egemenliğine girdiler. Trabzon ve çevresi Rum kolonisiydi. Lazlar, Fatih’in 1461’de Trabzon’u ele geçirmesiyle bölge Osmanlı’nın hakimiyetine geçti. Lazlar zaman içinde bu kez Müslümanlığı benimsediler. Trabzon, 1519’da, Batum’u da içine alan bir eyalet haline getirildi.
Bölge, merkezi otoritenin yetersiz olması nedeniyle faodal Laz Derebeylerinin hakimiyetindeydi. 19. yüzyılın başında derebeyleri dağıtıldı. Osmanlı egemenliği bölgede pekişti. Bölge, Lazistan olarak anılmaya başlandı. Kurtuluş savaşı sırasında kurulan ilk mecliste Lazistan mebusları da vardı…
Lazların anadili Lazcadır. Lazca Güney Kafkasya dilleri ailesinden bir dil. Lazların yazıdili yok, bu yüzden yazılı edebiyatı da yok. Folklörleri ve yerel sanatçıları var. Örneğin horon, Lazların en önemli folklorik simgesi…
Bugün Lazca, Trabzon’un daha çok Pazar ve Hopa yörelerinde ve özellikle köylerde konuşulan bir dil.
Lazların önemli bir kısmı Türkçeyi Trabzon aksanıyla konuşuyorlar. Bunda, Lazların zaman içinde Türkiye’nin her yanına dağılıp evlilikler yoluyla Türkleşmesin de etkisi var. Türk milliyeçiliği içinde laz kökenliler etkin bir güç olarak gözükürler. İslama ve islam ritüellerine bağlılıkları güçlüdür. Bu yüzden Türkliye’de Lazlar ve lazca vardır, ama Laz sorunu yoktur. Halk arasında Doğu Karadeniz’deki tüm illerde yaşayanların Laz sanılması eski bir yanılgıdır. Lazların esas yerleşim alanı Trabzon ve Rize’dir.
Başa sarıyorum:
Kürtleri PKK ile özdeşleştirip onları ve anadillerini yok saymak/dışlamak yanlış. Kürtler ayrı bir ırk. Dilleri, kültürleri, tarihleri, alfabeleri, edebiyatları olan bir demografik kategori veya etnik grup. Bunları görmezden gelemeyiz.
Etnik gruplar Türkiye’nin çiçek bahçeleridir ve Türkiye Cumhuriyetinin ayrılmaz birer parçasıdırlar.
DEM, Kürt sorunu’nu ısrarla siyasi bir sorun olarak gündemde tutmak istiyor. Sorun, onların istediği gibi, yani siyasi bir sorun olarak görülürse, bunun ucu, federatif bir yapıyı tartışmaya götürür insanı.
Gerçekte Kürt sorununu siyasi bir sorun olarak derinleştirmek, Türkiye’nin bölünmesine çanak tutmak anlamına gelir. Bu hareketin arkasında, PKK’nın da hamisi olan ABD’nin olduğunu da unutmamak gerekir.
Bizim sol tarafta bu konuda bir zihinsel bir konfüzyon vardır öteden beri. Kürt sorununu siyasi bir sorun kabül etmeyenlere aşırı milliyetçi ya da faşist damgası vurulur.
Oysa Marksist sol, etnik soruna ayrıştırıcı değil, daha çok bütünleştirici açıdan yaklaşır ve ayrılık hakkını mutlak değil, görece bir hak olarak niteler. Türkiye’nin milli bütünlüğü savunmak solun da görevidir.
Şöyle bağlayacağım:
Türkiye Cumhuriyeti tüm etnik grupları ile bir bütündür. Farklı diller ve kültürler bizim zenginliğimizdir.
11’nci yüzyıldan bu yana Anadolu topraklarında iç-içe yaşayan tüm halkların birliğini ve kardeşliğini savunmak vatanseverliğin önkoşuludur.
ETİKETLER : Yazdır







