
MENZİL
14 Temmuz 2023 00:40:00
Menzil cemaatinin şeyhi Abdülbaki Erol öldü. Allah rahmet eylesin.
Bizim basın biraz savruk olduğu için şeyhi tarikat lideri olarak tanımladı. Oysa Menzil tarikat değil, Adıyaman’da bir köy ismi. Cemaat, o köye yerleştiği için köyün adıyla anılıyor…Menzil, Nakşibendi tarikatına bağlı. 14. yüzyılda Muhammet Bahaeddin’in kurduğu tarikat, islam tarikatları içindeki en yaygın ve ayırdedici özellikleri olan tarikattır. Ayırdedici özellikleri zikir ile rabıta’dır. Zikir ritüeli Nakşilere özgü bir ritüeldir, başka tarikatlarda zikir yok. 19. yüzyılda İstanbul’a gelen tarikat geçen zaman içinde Anadolunun en yaygın tarikatlarından birisi haline geldi.
Nakşilik; şeriata bağlı sünni tasavvuf anlayışı şeklinde tanımlanıyor.
Menzil cemaati ile ilgili bilgileri, Saygı Öztürk’ün, daha sonra kitap haline getirdiği Menzil Şeyhi Erol’la yaptığı söyleşiden edinmiştim. Bu yazıyı yazarken bir ara kalkıp kitaplığımı karıştırdım, ama kitabı bulamadım. Bu yüzden cemaati tanıtırken aklımda kalan bilgileri aktaracağım.
Saygı Öztürk’ün Menzil’ini okurken Şeyh A. Erol’la ilgili şöyle bir izlenim edinmiştim. Erol, açıksözlü ve samimi bir din adamıydı. Soyunun Hz. Muhammet’e dayandığını söylüyordu, yani Seyyid idi. Ama ölüm haberlerinde bunun altının çizildiğini görmedim. Erol, din bilgini diye anıldı genelde…
Cemaat ilkten Adıyaman’ın Menzil köyünü satın alıyor. Köyün geniş topraklarında özel bir buğday üretiliyor. Şeyhi ziyarete gelenlere, üç gün süreyle “bitmeyen” buğday çorbası ile “bayatlamayan” somun veriliyor. Konuklar cami altındaki konukevinde ağırlanıyor…
Cemaatin bir Holdingi ve çeşitli menkul ve gayrimenkulleri var. Köydeki tüm küçük-büyük ticarethaneler de şeyhliğe ait. Buralarda müritler çalışır.
Cemaatin çok ünlenmesinin bir nedeni de, şeyhi ziyaret edenlerin kötü alışkınlıklarından kurtulduğu inancı. Şeyhe göre bazıları kurtuluyormuş da. Bunun için birkaç kez köye gelenlerin olduğunu söylüyordu şeyh…
Nakşiliğin rabıta ritüeli (ki kendisini ölmüş kabül eden müridin, gözünün önüne mürşitini getirerek ondan feyz almak için iki kaşının ortasına bakma ritüelidir), farklı bi şekilde uygulanıyor. Feyz almaya gelenlere çapariye benzeyen çok kollu bir ip atılıyor, müritler ipin kollarını tutarken ipin ucu şeyhi elinde oluyor, bu şekilde rabıta kuruluyor.
(Bu yorum bana ait, yanılmış olabilirim.)
Menzil de, Nakşiliğin öteki cemaatleri gibi şeriata bağlı sünni tasavvuf anlayışının bir parçası…
Şeyhin ölümü de gösterdi ki menzil cemaati, diğer bir nakşi cemaati olan İsmailağa kadar ve belki ondan daha yaygın ve güçlü bir cemaat.
Saygı Öztürk’le yaptığı röportajda Şeyh Erol, politik ilişkilerinin dışında görüyor kendilerini, en azından politika ile direkt ilişkilerinin olmadığını söylüyor. Ama bu bana pek inandırıcı gelmediydi.
Çünkü artık herkes biliyor ki güzelim ülkemizdeki tarikat ve onlara bağlı cemaatler gırtlağına kadar siyasetin içinde…
**
Bu bilgileri hem cemaati ve onun bağlı olduğu tarikatı kısaca tanıtmak için verdim ve hem de bunların devlet üzerinde de çok etkili olduklarının altını çizmek için…Ben bu satırları yazarken TV’lerde THY’nin şeyhin cenazesine katılmak için Adıyaman’a gitmek isteyenlere özel seferler düzenlediği şeklinde haberler dönüyordu. Babacan gibi bazı dinci parti lideri de sıcağına taziye mesajları yayınlayarak şeyhe olan bağlılıklarını göstermişlerdi.
Şunun da altını çizmek istiyorum:
Tarikatçılığın ve cemaatçiliğin böylesine yaygın ve güçlü hâle gelmesinde adres olarak sadece AKP’yi gösteremeyiz. İnönü’nün çok partili yaşama geçme kararı aldığı 1940’lı yıllardan bu yana böyle bu ! İlk tohumları, milli eğitim müfredatına din dersi koyup imam hatip okulları açan İnönü atmıştı. Peşi gelecekti, geldi de…
Sonuçta milli eğitim bakanı kız okulları açmayı düşündüklerini bile söyledi !
CHP özüne dönsün filan diyoruz ya, acaba onun vakti geçti mi ? Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü şovu hâlâ akıllarda değil mi zaten !..
ETİKETLER : Yazdır







