
BÜYÜKELÇİLERE MEKTUP OLAYI
11 Kasim 2021 15:08:21
Kanal İstanbul ya da daha doğrusu İstanbul Kanalı nasıl bir yatırım ?
Şeklen global bir yatırım. Sonuçta dünyanın dört bir yanından gelecek gemiler geçecek oradan…
Peki milli ve kamusal mı ?
Yani milli çıkarlarımıza ve halkın çıkarlarına cuk oturan bir yatırım mı ?
Sözüne güvenilir bilimadamları bu sorulara olumsuz yanıt veriyor.
Diyorlar ki:
İçe dönük bir rant yatırımı olacak bu !
Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu, kanalın ihalesinin “kadük” kalması için değişik tepkiler veriyorlar.
En son Kılıçdaroğlu, yabancı ülkelerin Türkiye Büyükelçilerine mektup yazıp İstanbul Kanalı konusunda onları uyardı; kimse buraya yatırım yapmasın, aksi halde…diye parmak salladı.
Anlayan anladı.
MHP lideri Bahçeli ile AKP lideri Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu muhbirlikle, yabancılardan medet ummakla suçladılar…”Yabancıları iç işlerimize karıştırıyor” diye azarladılar…
Doğru muydu bu eleştiri ve suçlamalar?
Önce şunun altını çizeceğim:
İstanbul Kanalı büyük bir yatırım. Milletin orasına koyanların çapını aşıyor. Yabancı yatırımcıların kolları sıvamaları şart…
Kılıçdaroğlu’nun Büyükelçiliklere mektup yazılmasının nedeni de bu zaten: Uyarıyı belgelemek !
Kanal İstanbul, milli ve kamusal çıkarlara cuk oturan bir proje olsa, bu durumda Kılıçdaroğlu’nun Büyükelçilere mektup yazmasına ilişin eleştiriler haklı bir zemine oturur. Zaten Kılıçdaroğlu, cumhuriyeti kuran partinin başı olarak böyle bir şeye tevessül etmez(di)…
Ama değil…
Kanalın iki yakasında bir ultra-lüks küçük İstanbul kurulacak; arazi, yapı rantı oluk oluk akacak…Burası yerli-yabancı büyük kapitalistlerin borusunun öteceği bir elit kent olacak.
Buradan bakıldığında Kılıçdaroğlu’na hak vermek gerekiyor.
**
Zaten gözümüzün önünde başka örnekleri de var bunun:
Yap-işlet-devret dümeniyle kurulan hastaneleri, köprüler, tüneller, otoyolları filan…
Bunlar hasta ve yolcu garantili olduğu için, açık vermeleri halinde (ki hep veriyorlar) aradaki farkı devlet halktan topladığı vergilerle ödüyor.
İstanbul kanalında da böyle olacak. Kanala yatırım yapanlar ile kurulacak yeni kente yatırım yapanlar şakır şakır para kazanacak; ama öte yandan olası İstanbul depremi erken tetiklenmiş olacak, sualtı rezervleri zarar görecek, bölgenin ekolojik dengesi bozulacak özetle…
Montrö’nün ya da Boğazlar Sözleşmesi’nin tartışma ortamına taşınacak olması gibi milli sakınca, rant pastasının üzerine tüy dikerek !..
Mektup, milli ve kamu çıkarlarına cuk oturuyor bence…
BAHÇELİ: MUHALEFETİZ
Bahçeli, mektup nedeniyle Kılıçdaroğlu’nu eleştirirken, partisinin güncel siyasi konumu ile işlevine ilişkin sözler de söyledi: “İktidar ortağıyız ama, aynı zamanda muhalefetsiz de” dedi.
Gelecek Partisi lideri Davutoğlu, Bahçeli’nin açıklamasını azıcık speküle ederek; “AKP’nin günahlarından kurtulmaya çalışıyor” şeklinde değerlendirdi.
Bahçeli’nin gruptaki sözleri dikkatle incelenirse, böyle bir anlam çıkıyor gibi gerçi. Bahçeli, şunu “telâffuz” etmeye çalışıyor bence:
“Tamam, AKP ile ortağız, ama bizim esas görevimiz AKP’ye zaman zaman ayar çekmek, siyasette bir denge rolü üstlenmek…Esas konumumuz muhalefet olduğuna göre, AKP’nin günahlarını üstlenmek zorunda değiliz…”
Bahçeli’nin “muhalefetiz” açıklaması, “ortaklığı bozmak için yol döşüyor” gibi vulger değerlendirmelere de uğramadı değil gerçi; ama Bahçeli de görüyor ki, yüzde 7’nin altına düşen oyu ile hâlâ AKP’ye mecbur.
Durumu idare ediyor bu yüzden…
Kimse heyecanlanmasın…
TOKEL’DEN MEKTUP VAR
68’li kuşaktan Raif Tokel’den bir ileti/mektup ve iki görsel aldım. Yorum yapmadan aşağıya alıyorum. Sadece şunu söyleyeceğim: Hâlâ ses veren 68’lilerin olması ne güzel !..
Mektup şöyle:
Sayın Hocam,
“68’Lİ GÖZÜYLE ATATÜRK” başlıklı yazınızı okuduğumda; hiç unutmadığım ve bizzat katıldığım “sesli ve sessiz yürüyüşleri”, “boykotları”, o yıllar adı “açık oturum” olan toplantıları anımsadım.
O günlerde yakamıza iğneyle tutturduğumuz kalpaklı Mustafa Kemal ATATÜRK görüntüsünü içeren kağıttan yapılmış rozet ve “Tam Bağımsız TÜRKİYE” savsözüyle yürüdük, yürürdük.
Adamlar “sessiz yürüyüş” için “izin” verirdi; ama, yürüyüşlerimiz hep sesli olurdu…
Haykırışımızdan korkanlar, beyaz baretli toplum polisleriyle bizleri dağıtmaya ça-lışsa da, başarılı olamazlardı…Çünkü damarlarımızda, yaşadığımız coğrafyayı sahip-lenmekten kaynaklanan sevginin asil kanı vardı…
Kalpaklı Mustafa Kemal ATATÜRK görselinin altına eylemlerimizin ana düşüncesi olan “İdare-i maslahatçılar esaslı devrim yapamazlar” özdeyişini içeren pano, hep ve her zaman görev yaptığım odanın en değerli demirbaşı oldu.
Saygılarımla.
Raif TOKEL (68’li) , Kdz.Ereğli Belediyesi Başkanlık Danışmanı
ETİKETLER : Yazdır








