
BAHÇELİ’DEN BEKLENEN…
30 Haziran 2021 14:08:02
Kabül etmemiz gerekir ki MHP lideri Devlet Bahçeli deneyimli bir siyasetçi. Deneyim derken meslekte (siyaseti meslek haline getirdiği için böyle diyorum) geçirdiği yılları kriter almıyorum; ölçüm, pragmatizm ! Duruma göre vaziyet alma, duruma göre gelişmeleri kendisine yontma yeteneği !
Daha dün kürsülerden ağzına geleni söylediği, kesmeyince ip attığı AKP ile ortaklığı bunun son somut örneği !
Bahçeli’nin bir huyu daha var:
Hiçbir zaman elini taşın altına sokmuyor. Önünde iktidar kapısı açılsa, görmezden geliyor. Kaç koalisyon bozdu şimdiye kadar !..
Son zamanlarda MHP’nin AKP ile ortaklığı ideolojik planda azıcık sürtüşmeye başladı.
AKP’nin milliyetçiliğe yaklaşımı malûm:
Ne demişti Erdoğan ?
“Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almış bir partiyiz.”
Gerçi, milli görüş ile arasına kırmızı çizgi çekmek için söylediği bu sözlerden özellikle MHP ile biraraya geldikten sonra “rücu” etti, milliyetçiliğe yaklaşır gibi yaptı, ama öte yandan da ahaliye, duruma göre, ümmet diye seslenmekten de geri durmadı ve durmuyor…
AKP cephesinden ne zaman bir milli figüre saldırı olsa, Bahçeli derhal sesini yükseltiyor; kimi zaman Andımız ile Atatürk konusunda olduğu gibi, keskin profilli bir milliyetçilikle duruma el koyuyor; ortak yapıdaki oynayan taşı yerine oturtuyor.
Ama bazen çaresiz kaldığı da olmuyor değil. Bunun son örneğini dün yaşadık. AKP ilginç bir karar aldı; Katarlı askeri-sivil öğrencilere tıp fakültelerine sınavsız girme hakkı tanıdı.
Bizim çocuklar, bırak tıbbı, “köfteden” sayılan fakültelerden birisine kapağı atmak için bile sınavlarda ter dökedursun, Katarlı’lar şimdiden tıp fakültesinin anfilerinde !
Yerli ve milli kavramını tersköşe yapan bu karara bakalım Bahçeli ne diyecek diye beklerken, çıktı ortaya, tüm üniversitelere girişin sınavsız olmasını istedi.
Peşinden de, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni övmeye girişti. Parlamenter Sistem’in ilkellik olduğunu söyledi…
Yani…
Hem milliyetçiliğini “kurtardı”, hem de çıkışının AKP’de yaratacağı nahoş havayı yumuşatmaya çalıştı…
Fena değildi, ama Bahçeli’nin dengeci performansının gitgide zayıflamakta olduğu da kesin !
Milliyetçi bakış açısı ile ümmetçi bir iktidarı hizada tutmanın bir sınırı vardır. Ortaklık o sınıra varıp dayandı. Bunu, Perinçek dostumuz da görmüyor mu, bilmiyorum.
**
Niçin dayandı ortaklık sınıra ?
Çünkü Sedat Peker’in ifşaatlarıyla (bir bakıma itiraflarıyla) ortalığa saçılan rüşvet, karapara aklama, uyuşturucu ticareti gibi kirli işler iktidarın çevresinde dönmeye başladı. Peker’in açıklamaları, henüz yargı sürecine girmediği için, iddiaların gerçekliği ve derinliği konusunda somut bir fikrimiz yok. Ama bunun böyle devam etmeyeceği de kesin !
Bahçeli’yi sevelim-sevmeyelim; ama şunu kabül etmek zorundayız: Bahçeli namuslu bir politikacıdır. Uzun süren politik yaşamı içinde onunla ilgili bir tek yolsuzluk usulsüzlük olayı görülmemiştir.
Peki öyledir de Bahçeli nasıl tahammül ediyor bu yazılıp çizilenlere ? Niçin susuyor ? Türkiye artık dünyada karapara olayları, çeşitli kriminal olaylar ve hukuksuzluğun, basın özgürlüğünün ayaklar altına alındığı bir ülke olarak anılmaya başlandı.
Hangi milliyetçi susar bu durum karşısında ?
Milliyetçilik dediğimiz şey, öncelikle, milli çıkarları her şeyin üzerinde tutan ideolojik-siyasi çizgi değil midir ?
E öyleyse ?...
Şimdi ahali, özellikle milliyetçi kesim, Bahçeli’den Türkiye’yi saran pisliklerin temizlenmesini isteyen bir çağrı bekliyor.
Hiç değilse, AKP’li Cemil Çiçek kadar !..
Uzun zamanlar “Cumhur İttifakının sanal ortağı” olarak anılan Vatan Partisi’nin Genel Başkanı Doğu Perinçek, Kanal İstanbul’a karşı çıktı; hem iktidara ve hem de milliyetçi dostu Bahçeli’ye ters düştü bu şekilde: Perinçek şöyle dedi:
“Vatan Partisi olarak ilân ediyoruz, biz Türkiye’nin kaynaklarını İstanbul’u katledecek bir projeye kaynak ayırmıyoruz. Neye kaynak ayırıyoruz? Polatlı’ya su gelsin, Konya’ya su gelsin, tarım üretimi artsın. 25 milyar dolarlık bir tarımı sulama projesiyle Türkiye’nin topraklarından can fışkırır. Terörü yok ederiz, köylere insanlarımızı bağlarız. Ve Karadeniz’deki enerjiyi Akdeniz’e yığarız.
İstanbul Kanalı’na 'hayır' diyoruz. İstanbul Kanalı bir hikâye. Niçin bu akıl almaz iş yapılıyor? Bir inşaatçılık ve betonculuk politikasıyla bugünlere geldi AK Parti yönetimi. Şimdi üzerine oturduğu o sektörün insanlarına yer açmak. Olay oradan geçen gemilerden ne kadar ücret alınacağı ile ölçülmez. Ne kaybedilecek, İstanbul kaybedilecek. O kanalı açarak İstanbul’u kaybediyorsun. Bunlar çok büyük yanlışlar.”
Bakalım ortakların bu dön baba dönelim politikaları nereye varacak ?..
ETİKETLER : Yazdır







