
8 MART GÖZLEMİM…
10 Mart 2021 00:01:55
Ünlü Yunanlı düşünür Sokrates’ten günümüze ulaşan bir tek satır yok. Çünkü Sokrates, düşüncelerini yazarak değil, konuşarak açıklıyordu. Diyalog formunda…
Sokrates’in ölüm cezası istemiyle yargılandığı halk mahkemesinde yaptığı ünlü Savunma’yı da, öğrencisi ünlü ahlakçı filozof Platon’un kaleminden günümüze ulaşmıştır.
Savunmanın içeriği ile sonunda Sokrates’in suçlu bulunarak idam edilmesinin üzerinde durmaksızın, Sokrates’in Savunma sırasında sık sık “Atinalı erkekler”e seslenmesine gönderme yaparak esas konuya gireceğim:
İÖ 4. Yüzyılda bir kent-devlet olan Atina’da 6 bin kişi yaşıyordu. Kamu davalarına bakan Yargıçlar Kurulu her yıl halk içinden seçiliyordu.
Yargıçlar Kurulu içinde kadın üye yoktu. Çünkü ünlü Yunan demokrasisinde kadınların oy hakkı bulunmuyordu.
Sokrates bu nedenle, açık mahkemede, sık sık “Atina’lı erkekler”e seslenir.
Şunun için verdim bu örneği, tarihin tanıdığı ilk demokrasi sayılan Atina demokrasisinde kadınlar, kölelerle birlikte, “yurttaş” sayılmıyorlardı…
Bu, sonraki çağlarda da sürdü. Örneğin demokrasinin beşiği sayılan İngiltere’de kadınlara oy hakkı, Atatürk Türkiye’sinden sonra verildi. Bizde kadınlar yurttaşlık haklarına 1926 tarihli Medeni Kanun’la kavuşmuşlardır.
Batı’da kadın haklarının uluslararası sözleşmelerde ve tek tek ülkelerin anayasa ve yasalarında yeralması 20.yüzyılın ortalarında gerçekleşebildi. 1945-1960’lar arasında…
Şu demek oluyor bu:
Kadınlar yasalar karşısında erkeklerde eşit birey haline gelmek için yüzyıllar süren mücadeleler verdiler.
Buna karşılık, bugün bile örneğin islam devletlerinde kadın hala erkeğe tabidir ve yasal hakları sınırlıdır. Çünkü bu bir Kur’an hükmüdür.
Türkiye’de de bu hükmün uygulanması, Osmanlı döneminde olduğu gibi kadının sadece “evinin kadını” olmasını isteyenler var. Anayasamızdaki laiklik ilkesine karşı çıkanlar…
Bunun da üzerinde durmaksızın dün kutlanan 8 Mart gözlemlerime geleceğim:
Kitle iletişim araçları, 8 Mart’ta, sanki yeni birşeymiş gibi sadece kadın cinayetlerini öne çıkarttılar. Kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal yaşam içindeki pozisyonlarına pek değinen olmadı.
Haliyle, başta Erdoğan ve Bahçeli olmak üzere iktidarın önemli isimleri kadın cinayetlerine şiddetle karşı çıktılar, kınadılar, lanetlediler, gerekli önlemlerin alınacağını filan söylediler. 8 Mart’ı herkesten daha yüksek perdeden kutladılar.
Klişeydi.
Klişe olmasına klişeydi, ama, bu yıl da işe yaradı; kadın hakları, öncellikle çalışan/emekçi kadın hakları feryat figan içinde gümbürtüye gitti.
Sadece CHP’li Öztrak, “kadın sorunu sadece cinayetlerden ibaret değildir” dediyse de sesini pek duyan olmadı.
Öte yandan bu yıl da feministler cılız gösteriler düzenleyerek sorunun saptırılmasına destek oldular.
8 Mart bir mücadele günüdür. Eşit işe eşit ücret sloganında ilk ifadesini bulur.
8 Mart, tarihte kalmış bir mücadele günü değildir, günceldir.
Çünkü kadın ayrımcılığı, ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamda hala sürüyor. Özellikle emekçi kadınların hakları bugün de büyük ölçüde kağıt üzerinde…
**
Yeri geldi değineceğim:
İBB Başkanı İmamoğlu’nun 8 Mart’ı İyi Parti lideri Meral Akşener ile HDP lideri Pervin Buldan’ın kişiliklerinde kutlaması, onların yan yana resimlerini kullanması olay oldu. İyi Parti’liler tepki gösterdi.
Oysa İmamoğlu’nun mesajı, kadının, siyasal yaşamda da kendi gücüyle üstdüzey görevler alabileceğine bir örneklemeydi, bir alkıştı.
Zaten başka kadın lider de yok siyasal partilerimizde. Olsaydı onu da anardı sanıyorum…
Bu güzel mesajı iç politikanın cıvık ortamına çekip yozlaştırmak İyi Parti’ye yakışmadı.
**
Sık sık yazıyorum:
PKK’yı askeri önlemlerle küçültmek, etkisiz hale getirmek doğru ve ısrarla sürdürülmesi gereken bir politikadır. PKK vatan haini bir örgüttür.
Ama, PKK’yla birlikte HDP’yi de ufalayıp küçültmek doğru bir politika değildir.
Doğru politika HDP’yi üzerinde gezinen PKK hayaletinden kurtarmak, bu doğrultuda ısrarlı ve akılcı politikalar geliştirmektir. Zaten, legal siyasetin belirleyici olmasını isteyen, PKK’ya boyun eğmeyen HDP’liler de var.
HDP’yi PKK ile aynileştirirseniz, ona oy veren 6 milyon yurttaşı da PKK’lı saymak gibi bir saçmalığın içine düşersiniz ki, gerçekte PKK’ya yapılmış bir kan nakli olur bu.
PKK’yı siyaseten bitirmek için HDP’yi PKK’dan soyutlayacak her yolu denemek gerekiyor. PKK küçüldükçe bu imkan da gelişip güçleniyor aslında…
**
Şöyle bağlayacağım:
Kadın cinayetleri toplumsal bir yaradır. Yaranın gitgide daha çok kanamasında kadın-erkek eşitliğini sindirememiş sosyal ve siyasal gericiliğin de çok önemli rolü vardır.
Kadın cinayetlerini asgariye indirmenin yolu, son analizde, demokrasimizin kalitesi ile kültür düzeyimizin yükselmesine bağlıdır.
Bu aynı zamanda, kadının öteki alanlardaki mağduriyetini ortadan kaldıracak bir çözümdür de.
Kadın sorunu, bunların tümünü içine alan bir bütündür. Mücadelenin birlikte yürütülmesi gerekir…
ETİKETLER : Yazdır







