
ÖYLESİNE…
03 Aralik 2020 18:30:30
Salgından önce düzensiz aralıklarla yazıyordum Yeni Ufuk’ta…Benim gibi günlük yazı yazma alışkanlığı olanlar için arada bir yazmak zordur. Ritmi bozar. Gündemin dışında kalma sıkıntısı yaratır. Konu seçmekte zorlanırsınız bu yüzden…
Korona geldi, işler yoluna girdi ! Artık haftada yedi gün yazıyorum…
Biliyorum biraz abarttım. Şurada burada günlük yazarken hafta sonu boşluklarım olurdu. Zaten günlük yazanların “haftası” beş veya çok çok altı gündür.
Hafta tatili hakkıdır bu. Kafa iznidir.
Dedim ya abarttım.
Ama mazeretim var: Korona yalnızlığı !
Salgının başlamasından bu yana arkadaşlar 65+’ya taktılar. Sınırlamalar, kapatmalar derken, evlere mahkum olduk. Sınırlamaların mantığı yok. Şu son yasaklar hepsinin üzerine tüy dikti. En son 10-13 arasında sokağa çıkabiliyorduk, şimdi o da yok. Sadece bize de değil bu anlamsız yasaklar. Yaşamın baharındaki 20-‘yi de evlere kapattılar. Olacak şey değildir !..
Bu mantığa göre, salgının yayılmasındaki ön önemli etken, 20 yaşaltı ile 65 yaşüstü !
Denize dökün olsun bitsin kardeşim !
Eş-dost diyor ki:
Basın mensuplarının sokağa çıkması yasak değil, sen de gazeteci değil misin ?..
65+ yasakları , bu yaş katagorisindeki gazeteci-yazarlar içine almıyor mu, bilmiyorum.
Umurumda da değil zaten. Sokaklar, caddeler insanla güzeldir. Bomboş sokaklar hüzün verir bana. Bu yüzden çıkmayı hiç denemedim.
00
Hoş zaten ben kapalı yerlerde yaşamaya idmanlı birisiyimdir. Yani kapalı yerlerde nasıl vakit geçirileceğini bilirim. Kapalıdevre yaşamın en iyi ilacı, üretmektir; okumak, yazmak ve sanata sığınmak… Yazmak herkese göre değil, ama örneğin okuma alışkanlığınız varsa, kapalıdevre yaşam, yeni kitaplar ile, yeni bilgiler ve sanatsal tatlar getirir size…
Ben bir romana, şiir kitabına, bir deneme veya araştırmaya daldım mı, zamanı unuturum.
Pek TV izlediğim yok. Sabah, öğle ve akşam haberlerini izliyorum, yalakalığı meslek edinmemiş düzgün kanallarda…
Haber programlarının dışında belgesel ve spor müsabakalarını izliyorum ara ara, kafamı boşaltıyorum…
Ekonomik kriz kitap fiyatları da tepeye çıkarttı. Ben kapitalist değilim, kafa işçisiyim. Tüm yeni çıkan kitapları edinmem mümkün olmuyor. Zehra, zaman zaman, yeni bazen de pazara düşmüş eski ve ucuz kitaplar getiriyor bana. Yeni çıkanları ancak seçerek okuyabiliyorum.
Sağolsunlar. Sanatçı-yazar dostlar arada bir imzalı kitaplarını gönderiyorlar. Önceki gün kargo’dan Hasan Hüseyin Yalvaç kardeşimin iki kitabı çıktı:
Zulme direnenler/”Enver Gökçe Türküsü” (Cinius yayınları,2020)
Şair Gözüyle saray yazıları (Barış yayınları, 2020)
Yalvaç, tanıdığım en verimli şair ve yazarlardan birisidir. Tam olarak bilmiyorum, ama sanıyorum otuza yakın şiir, deneme ve düzyazı kitabı var. Toplumcu/devrimci bir şairdir Yalvaç. Denemeleri şiir tadındadır, şiirleri dünya tadında. Şiirsel duyarlığın ne demek olduğunu iyi kavramanız için Yalvaç’ın şiirlerini de okumanızı öneririm.
Kitapları okumaya henüz başlamadım. Şöyle bir karıştırdım. İnsanı sımsıcak saran bir-iki şiirini okudum ayaküstü. Birini “dercedeceğim” buraya:
Elbet bahar çiçekleri de vardı yolumuz üstünde
Renklerinden yepyeni bir dünya yaratabilirdiniz
İşsizliğin, açlığın olmadığı güzel bir dünya
Oysa kışın karabasanı unutulur gibi değildi
Hele ki açlığın boyunduruğundaki kurtlar
Uluya uluya kaç ömrümüzü yedi
Yine de düşünüyorum çocukluk çok güzeldi
ETİKETLER : Yazdır







