İÇİ DOLU NOKTAYA DEVAM
14 Mayis 2020 09:55:54
Hasan Hüseyin Yalvaç
Cümle bitiren nokta, içi dolu noktadır ve ağır olduğu için, cümlenin sonuna, oraya oturma hakkına sahiptir. Buradan yazımızı sürdürelim. Birçok değer, değerini bilemediği, kavrayamadığı için kendisi hakkında yanlış değerlendirmeler yapar. Kimisi, yeteneğini ve birikimini öylesine abartır ki, kendisinden büyük ressam, şair, yazar yoktur olamaz da. Kimisi de değerlerini küçümser, ağırlığını ortaya koymaz ve çevresinin işine geldiği için, hemen orada, sıradanlaştırılır. Bu eylem sürdükçe, arkadaş, içine kapanır ve çekilir mücadele alanından. Mücadele alanından çekilenler arttıkça diğerlerine, rahat ve kolay nefes alma alanı yaratılmış olur. Çekilmenin, karşı tarafa yüklediği artı puan, çekilenin eksi puanıdır aynı zamanda ve dengeler allak bullak olur. En basitinden değeri 2 (iki) olan (0) sıfıra çekilirken, değeri 0 olan 2’ye yükselir en basit hesapla. Aşağı doğru iniş birikimi, yeteneği yok oluşa sürüklerken, değersizi değerleştirir.
Bu olumsuzlukların olmaması için mücadelenin şart olduğunu yineleyelim ve sürdürelim yazımızı.
*
Körler, sağırlar birbirini ağırlar söylemi yabana atılmamalı. Yaşamın her alanında bu söyleme tanıklık edebiliriz. Sistemi, kapitalizmi görmez ve algılamazsak, bu tür eylemleri anlayamayız ve karşı tavır sergileyemeyiz. Sanatı niçin siyasetin dışına çekmeye çalışıyorlar, hiç düşündünüz mü? Çünkü karşı gördükleri duvardan istedikleri kadar tuğla düşürecekler ve sonra bir tekmeyle yıkacaklar o duvarı, sonrasında kendileri için engelsiz bir yaşam. Edebiyat, sanat anlamında çok zengin bir ülke olduğumuz tartışmasız doğru bana göre. Sözlü edebiyat geleneğimizin zenginliği, öncelikle nicel bir artışı öne çıkarıyor sonrasında nitelliğe yükleme yapıyor. Kapitalizm ve burjuvaziyle birlikte devreye giren roman sanatını, reklamları da göz önünde bulundurarak ayrıca değerlendirebiliriz. Şiir gerçekten dünyanın zirvesinde nicel ve nitel olarak. Burada bir aktarma yapma gereği duyuyorum. Mehmet H. Doğan ile çok yakın bir dostluğum ve bulunduğu siyasi duruşu sevmek gibi bir durumum yok. Ama onun olduğunu sandığım, “ şiirle uğraşan biri, ülkesinin ve dünyanın bilinen şairlerini okuyor ve kendi yazdıklarına bu açıdan bakarak ‘şiir’ diyorsa, o şiirdir” tümcesini önemsiyorum. Böyle bir terazi şiirimizin niceliğini değil niteliğini artıracaktır düşüncesindeyim. Böylesi bakış açısıyla hareket eden şair ve yazarların, hem kendi değerlerini korumak, hem de o sanat dalının değerini korumak için mücadele vermeleri şart olmuyor mu?
*
Belli edebiyat tarikatlarının oluşması, birbirlerine övgüler dizmeleri hiçbirimizin yabancısı değil. Hatta basına bile yansıyan, para karşılığı tanıtımlar, ödül verilmesi gibi binlerce cilvelerle kimileri öne çıkarılabiliniyor ama ne acıdır ki, sanatçı yeteneği ve birikimi yoksa olduğu yerde kalıyor. Ünlü Nobel ödülünün(parça parça değinmeler okudum) öyküsü yazılsa, oradaki dönen dolapları da öğrenir ve ayaklarımızı daha sağlıklı yere basarız. Bu işler bir şekilde gün yüzüne çıkmıyor değil ama ‘unutma yeteneğimizin fazlalığından’ dolayı, hileler yaşamlarını sürdürüyor.
*
Yaşar Nabi Nayır’ın ‘Dost Mektupları’ adlı yapıtını okuduğunuzda nice ünlü yazarımızın, çoğumuzun geçtiği süreçlerden (parayla kitap bastırmak, ilgisizlik) geçtiklerini görürsünüz. O kadar da önemsemeyelim ama sanatın hiçbir zaman siyasetin, ekonomik koşulların dışında olduğunu düşünmeyelim ve mücadeleden vazgeçmeyelim.
*
Gün gelecek kimi mektuplar gün yüzüne çıkacak, kimi yayınevi yöneticileri, dergi yöneticileri anılarını yayımlayacak ve çok şeyi öğrenmiş olacağız. Önemli olan yaptığınız işi severek yapın, sanatınızın emeğini esirgemeyin. Şöhret ve para gelip geçiyor ama sanat kalıyor. Kunt Hamsun’u ve ‘Açlık’ı düşünerek, yeniden okumakta yarar var. Yaşamı, siyasi yapısı; siyasi yapısından dolayı ülkesi insanının tepkisi, bir problemi ve çözümünü çok iyi örnekliyor. Sistemler ne kadar güçlü olursa olsun, doğrunun yaşadığının duyulmasını geciktiriyor ama varlığını yok edemiyor.
Saray, 13 Mayıs 2020.
ETİKETLER : Yazdır