Atatürk?ü Anlamadan!
10 Kasim 2011 16:33:24
Atatürk, kendisini tanıma ve anlama çabasında olanlara şöyle yol gösteriyor; “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir. (1929)” Bunu sağlamanın yolu da önce Nutuk’u (Söylev), Söylev ve Demeçleri’ni, çeşitli kurum ve kişilerce hazırlanan çok değerli yazarlarımız tarafından kaleme alınmış kitapları okumaktan geçiyor. Atatürk’ün ülkenin çeşitli sorunları üzerine görüş ve düşüncelerini, başkalarının ağzından değil, okuyarak öğrenmek en doğru yol olmalı.
Son dönemde ise ülkemizde bir grup bölücü ve ayrılıkçı tayfası ile ılımlı İslamcı diye nitelenen İslam dinini kendilerine çıkar aracı haline getirmeye çalışan şeriatçı tayfası, onlardan çıkar sağlayan yazar, gazeteci, bilim adamı, sanatçı kılıklı yardakçılar, yandaş yalakalar, numaracı cumhuriyetçiler; Atatürk’ün yaptıklarını küçümsemek, ona iftiralar atmak, Büyük Önder’i “diktatör” diye karalamak konusunda gemi azıya almaya başladılar. Bu işbirlikçi hainler ABD’li Amcaları’na, Avrupa Birliği Ülkelerindeki Dayıları’na yaranmak, onlardan (kendi ulusundan değil!) “aferin” alabilmek için, onların önerileriyle üniter devleti yıkmak amacıyla önce Atatürk’ün yıpratılması, giderek ortadan kaldırılması ve ardından da ülkenin bölünmesi senaryosu çalışmalarını yürütüyorlar. Bu ihanet elbette yeni değil, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri emperyalizmin bu hain planları yürürlükte. Şimdi bazı kafaların icat ettiği sorunları bir-iki örnekle açıklamaya çalışalım:
Atatürk diktatör müydü?
Bir “Çankaya Gecesi”nde sofrada bulunanlar arasındaki Reşit Galip (ki daha sonra Milli Eğitim Bakanı olacaktır), bir süre sonra içkinin de etkisiyle ileri geri konuşmağa başlar. Atatürk, Reşit Galip’e “sofradan kalkmasının gerektiğini” söyler. Reşit Galip “Bu sofra milletin sofrasıdır. Kalkmıyorum!” diye karşı çıkar. Salonda buz gibi bir hava eser. Herkes gözlerini Atatürk’e çevirir. Doğacak büyük bir fırtınayı endişe ile beklemeye başlarlar. Atatürk, “Pekala! O zaman, ben kalkarım!” der ve sofradan kalkarak, üst kata çıkar..
Bir başka anekdot ise şöyledir: Bir gazeteci Atatürk’e yaklaşır ve sorar: “Siz diktatör müsünüz?” Atatürk gazeteciye bakar ve “ Olsaydım, siz bu soruyu bana soramazdınız!..” diye cevap verir.
“Atatürk’ü Anlamadan...&39;&39;
Prof. Dr. Fabio L. Grassi Atatürk&39;ün en önemli özelliğinin, “çoğulcu toplum ve demokrasiye olan bağlılığı” olduğunu söylüyor. Atatürk için kullanılan &39;diktatör&39; ifadesi, “Kemalist rejimin hiçbir uygulamasını tarif etmiyor&39;&39; diyen Grassi, şu görüşleri dile getiriyor:
&39;&39;Unutmamak gerekir ki, yaşamlarının bir bölümünde &39;diktatör&39; diye isimlendirilmiş ama halkı tarafından çok sevilen ve saymakla bitmeyen hizmetleri olan insanların listesi de epey uzundur. Örneğin, benim ülkemde &39;demokrasi kahramanı&39; olarak bilinen Garibaldi. O da bir süre ülkesini diktatör gibi yönetmek zorunda kalmıştı. Etiketler üzerinden tartışmak yerine eserleri incelemek daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Çünkü, Atatürk&39;ü anlamadan bugünkü Türkiye&39;yi ve dünyayı anlamak mümkün değildir.&39;&39;
Şimdi Prof. Grassi’nin son cümlesini bir kez daha okuyalım: “Atatürk&39;ü anlamadan bugünkü Türkiye&39;yi ve dünyayı anlamak mümkün değildir”. O zaman bize düşen ilk iş, önce Atatürk’ü tanımak, anlamak ve hissetmek olacaktır. Türkiye’yi ve dünyayı da daha kolay anlama olanağına ancak böyle kavuşacağız.
21. Yüzyılda Atatürk&39;ü Düşünmek!
Türkiye Barolar Birliği&39;nce düzenlenen "21. Yüzyılda Atatürk&39;ü Düşünmek" adlı etkinlikler çerçevesinde düzenlenen, "Yabancı Yazar ve Bilim adamlarının Gözüyle Atatürk" adlı panel TBB&39;de yapılır. TBB Başkan Yardımcısı Avukat Talay Şenol&39;un yönettiği panele, Rus asıllı İngiliz yazar Dr. Andrew Mango, Teksas Baylor Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. George W. Gawrych ile İtalyan Tarihçi ve Dil Bilimci, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Fabio L. Grassi katılır.
Panelde konuşan ünlü yazar Dr. Andrew Mango, konferansa gelirken televizyonda tesadüfen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan&39;ın El Beşir&39;le ilgili, "İslam medeniyetine mensup bir kişinin soykırım yapmayacağı" yolundaki sözlerini duyduğunu anımsattı. Mango, Başbakan Erdoğan’ın sözlerini "Atatürkçülükte mensup olduğunuz medeniyet insan medeniyetidir. Ne Batıdır, ne İslamdır, evrensel insan medeniyetidir" diye değerlendirir.
Atatürkçülüğün yöntem olarak akılcılık, öz olarak medeniyetçilik olduğunu vurgulayan Mango, 2003 yılında, Avrupa Birliği Türkiye Raporu&39;nu kaleme alan Hollandalı raportörün, Türkiye&39;nin Kemalizm&39;den vazgeçmesi gerektiği yolundaki görüşlerini de "Atatürk&39;ü hiç anlamamış" sözleriyle eleştirdi. Mango, Atatürk&39;ün 10&39;uncu yıl nutkunda, “çağdaş medeniyetin üzerini işaret ettiğini” hatırlatarak, “bunun çağdaş medeniyetin hem parçası olmak, hem de ona katkıda bulunmak” anlamını taşıdığını söyler. 1923 yılında halkın tamamen bilgiden yoksun olduğunu söyleyen Mango, "Türkiye&39;nin esnafı da yoktu, uzmanı da yoktu, marangozu da yoktu, nalbandı da yoktu. Türk süvarisi, Ermeni nalbandı vardı. Şimdi Türkiye uzman ihraç ediyor. Her alanda büyük gelişme oldu. Bu, Atatürkçü medeniyet sayesinde oldu" diye konuşur.
Böyle adamlara az rastlanır!
ABD tarihinin en saygın gazetecilerinden olan Clarence Streit’ın, 88 yıl önceki Ankara ziyaretinden sonra Atatürk&39;ü yere göğe sığdıramaz. ABD tarihinin en saygın gazetecilerinden olan Clarence Streit’ın, 88 yıl önce(1921), Kurtuluş Savaşı sırasında Türk kuvvetlerinin ana karargahı olan Ankara’yı ziyaret ettikten sonra, “Tarih, Mustafa Kemal Paşa’yı yeni Türk devletinin kurucusu olarak tanıyacak” diye yazdığı ve şahsi notlarında Atatürk’ü yere göğe sığdıramadığı ortaya çıktı. 3 Mart 1921’de Mustafa Kemal Paşa ile Ankara Garı’ndaki konutunda söyleşi yapan Streit’ın “hiç yayınlanmamış” notlarını, Princeton Üniversitesi Tarih Profesörü Heath Lowry tanıttı. Lowry, Washington’daki Türk Büyükelçiliği’nde Streit’in Anadolu gezisini anlattı ve çektiği 300 kadar fotoğraftan örnekler gösterdi.
Birinci İnönü Savaşı’ndan sonra, “Tarih, Mustafa Kemal Paşa’yı yeni devletin kurucusu olarak tanıyacak” diye yazan Streit, henüz yayımlanmayan kişisel notlarında Atatürk hakkında şu ifadeleri kullanır: “Böyle adamlara az rastlanır. Kendine güvenen biri. Yakışıklı, idealist, hayallerini gerçekleştiren bir hayalperest. Kültürlü, hep iyi giyiniyor. Kibar. Rafine. Anadan doğma bir centilmen. Nazik. Doğuştan lider. Onunla konuştuktan sonra halkının ona neden güvendiğini anladım. Beni çok etkiledi. Uğruna can verilebilecek bir adam. Sözleri prestijli. “
Beni Türk konukseverliğiyle karşıladı. Benimle 2 saat boyunca rahatça Fransızca konuştu. 40 yaşındaydı ama daha genç gösteriyordu. Geniş alnı, ağız ve çene yapısıyla bir savaşçının hatlarına sahipti ama onu gözlüklü ve kalpaksız gördüğünüzde bir profesör izlenimi veriyordu. Yaşam biçimi ve liderliğinde gösterişten, kendini beğenmişlikten eser yoktu. Makam arabası ve konutunu koruyan korumalardan başka, diğer devlet başkanlarının sahip olduğu büyük imkanlar onda yoktu. Röportajdan sonra çok inandığı ülkesini tanıdım.” 19 saat süren röportajında “Savaş sırasında olmasına rağmen, Mustafa Kemal’in halkın arasına girdiğini, Ankara sokaklarında tek başına yürürken sık sık görüldüğünü” kaydeden Streit, tüm bu kişisel özelliklere karşın “Anadolu’da Mustafa Kemal’in kişiliği çevresinde bir putlaştırma görmediğini” belirtti. Mustafa Kemal, Streit’a, din ile siyaseti karıştırmadıklarını, “Türkler’in fanatik olmadığını” anlattır.
ETİKETLER : Yazdır