CORONAVİRÜS
25 Mart 2020 11:43:52
Hasan Hüseyin Yalvaç
Sevgili, sen aramızdan ayrılalı bugün sekiz yüz altmış beş gün oldu ve seni ziyaretim hiç bu kadar gecikmedi. Bugün tam beşinci günü sana gelemeyişimin. Nasıl bir sızıdır, nasıl bir yaranın ifadesidir bu sızı, çözmüş değilim. Bir zavallı mikrobun, insanın ‘ben’ çürümüşlüğünden yararlanıp şaha kalkışına tanıklık ederken, bunun sonucunda nasıl bir saptamaysa altmış beş yaşla başlayan bir tümcenin zorunlu misafiri oldum evde. Gerçi sen de altmış beşindesin şimdilerde sevgili. Anlayacağın mezarlıktan hayata; hayattan mezarlığa ziyaret izni yok. Sebep: altmış beş yaş ve üzeri…
Düşünmek ne kadar tehlikeli be sevgili ve biz tehlikeyi ne kadar çok seviyoruz, inadına düşünmeye devam ediyoruz. İnsanlar acaba neden altmış beşi, yetmiş beş, seksen beş ve hatta doksan beş olarak düşünmez ki? Düşünemeyeceğine kararı kim veriyor? Gök yüzüne, yer altı sularına bak; bir türlü tekten fazla doğuramayan tohumlara bak; böylesine saldırdığın, yok ettiğin doğa, dünya o yaşlara izin verir mi? Vermez elbette.
Bizim kimi akıllılarımızda ölüm yaklaştıkça, yaşayamadıklarını sanarak hizmet ediyorlar kapitalizme; bu kadar ekmek bu kadar köfte, ne edelim? ‘Biz’ olamıyorsan al sana bol bol ‘ben’. Tepe tepe kullan.
Sevgili bağışla beni, çok engelleri aştım da, şu çürümüş insan ürünü gözle görülemeyen Coronavirüs’ü aşamadım, takıldım kaldım altmış beş yaş ve üzerine. Biliyorum sana da izin vermiyorlar…
Belli ki gayret yine bana düşüyor…
Saray, 24 Mart 2020.
ETİKETLER : Yazdır