FATİH ÇAKIR OLAYI BİREYSEL Mİ?
10 Subat 2020 15:08:11
AKP’li bir siyasetçinin batık bir patronla el ele verip bir emekçinin icra kanalıyla ödeme sürecine girmiş önemli miktardaki alacağının buharlaşmasına yolaçması bireysel bir olay mıdır, yoksa toplumsal mı?
Toplumsal bir olaydır!
Çünkü AKP’li siyasetçinin toplumsal bir kimliği var. Alacaklı emekçi de toplumsal bir kimliğe sahip, çünkü mesleği gereği toplumsal vitrinde!
Bu olay dünyanın her yerinde haberdir! Kaldı ki, kapitalist toplumlarda emekçilerin haklarının gaspedilmesi olayı, sistem bunun üzerine oturduğu için, toplumsal bir kimlik taşır. Gaspedilen, “para “ görünümündeki emektir çünkü. Gaspçılık, burada, emek hırsızlığı ile özdeşleşir!..
Toplumsal bir olaydır.
00
Anladınız tabii. AKP Ereğli İlçe Başkanı Fatih Çakır’ın, batık bir gazete sahibi ile el ele verip, bir basın emekçisinin 22 yıllık emeğinin karşılığı olan tazminatının buharlaştırılmasındaki aktif rolünden sözediyoruz. Bunun şaibeli bir satış yoluyla yapılması olayı daha da çirkin hale getiriyor!..
Burada Fatih Çakır ismi önemli değildir, Çakır’ın koltuk sahibi bir AKP’li olması önemlidir!
Bu çirkin olay, haliyle, AKP’yi de töhmet altında bırakıyor!
00
Olayın daha net şekilde kavranması için makarayı biraz geriye saracağım:
Demokrat gazetesinin eski sahibi olan Yalçın Keleş’e açtığımız tazminat davası 10 yıl sürdü. Aslında dava açmak gibi bir niyetimiz yoktu. Ama şu söylendi bize: “Yaşamınız boyunca emekçilerin hakkını savundunuz, bu yüzden olmadık belalara göğüs gerdiniz, kendi emeğinizi savunmayacak mısınız?”
Haklılardı. Dava açtık ve kazandık.
Yalçın Keleş, hakettiğimiz parayı ödememek için vargücüyle direndi. İlkten yanında asgari ücretle çalışan birisine, biri 120 bin, biri de 60 bin liralık iki borç senedi verdi. Senetler vadesi gelince ödenmedi için bu kez alacaklı (!) icraya başvurup gazetenin gelirlerine el koydurdu ve aynı grup içinde asgari ücretle çalışmaya devam etti!..
Bilinen, ama yine de çoğu kez işe yarayan bir katakulliydi bu: Gazetenin gelirleri, icra turnikesinden geçip, asgari ücretli personel üzerinden Keleş’in cebine giriyordu yine!..
Sesimizi çıkartmadık.
Oysa, bu katakulliye alet olan kimse, hukuken parasıyla para kazanıyor gözüküyordu. Bir anlamda tefecilik yapıyordu. Çünkü kazancı üzerinden vergi ödemiyordu!
İtiraz etmedik. (Bu hakkımız hala saklıymış) itiraz etmedik; çünkü; bu eğlendirici oyunda bir figürdü O!
Birkaç yıl geçti. Asgari ücretle hala Keleş’in yanında çalışan (kimsenin Keleşten alacağı(!) kalmadı. Tahsilat sırası ikinci sıradaki bize geldi.
Basın İlan Kurumuna başvuru yapıldı, ilginç bir yanıt geldi:
Biz ikinci sıradan üçüncü sıraya düşmüştük! Önümüzde Basın İlan Kurumu ile Keleş’in bir yakını vardı!
Herhalde, Keleş’in sahibi olduğu gazeteye, Basın İlan Kurumu avans vermişti! Radyo sahibi görünen yakınının alacağı da nasıl oluşmuştu, belli değildi.
Gene sesimizi çıkartmadık.
Oysa yargıya başvurabilirdik, ayrıca Keleş’in iflasını da isteyebilirdik.
Ancak, gardı düşmüş birisine yumruk atmak delikanlılık değildi, bizim geleneğimizde yoktu böyle bir şey. Kirli işler kirlilerde kalmalıydı…
Bekledik. Basın ilan kurumu ile yakını Keleş’ten alacaklarını aldılar, sıra bize geldi yine.
Tam bu sırada, AKP Kdz.Ereğli İlçe Başkanı Fatih Çakır devreye girip gazeteyi Keleş’ten satın aldı! Gerçekte gazetenin künyesi değiştirilmişti, hepsi o kadar ! Satış yoktu! Çünkü Ticaret Sicili Gazetesinde böyle bir satış gözükmüyordul. Kaldı ki 8 bin liranın üzerindeki satışlarda banka kanalının kullanılması zorunluydu. Böyle bir para transferi de olmamıştı. Para elden verilmişse suçtu!
Normalde, Basın İlan Kurumu’nun devreye girip gazetenin gerçekten satılıp satılmadığını, kadro değişimi olup olmadığını araştırması gerekiyordu. Şu var ki gazeteyi alan, AKP Ereğli İlçe Başkanlığı koltuğunda oturuyordu. Yani, dokunulmazlığı (!) vardı!..
Bu katakulli sürüyor…
Tabii ki yargıya başvurma hakkımız var. Ama başvurmadık ve şimdilik başvurmayacağız .Çünkü, hazırlık soruşturmaları ile mahkeme sürecinde yargıyı etkileyecek yayınlar yapılması yasaktır.
Arada bir AKP’li Çakır ile ötekine buradan birer selam sarkıtmak, alacağımız olan 200 bin küsur liranın vereceğinden çok daha fazla keyip veriyor bize! Çıladır ailesinin elinde kalem olduğu sürece bu böyle devam edecek!..
Emek hırsızlığı toplumsal bir suçtur! Sürekli olarak teşhir edilmesi gerekir!..
Not:
Benim 1970’li yılların başlarında, Osman Aslanbay isminde bir arkadaşım vardı. Erdemir işçisiydi. Türkiye İşçi Parti’sinde birlikte çalışırdık. Osman Usta (öyle derdik) sapına kadar sosyalist, sapına kadar namuslu-dürüst bir emekçiydi.
Demokrat gazetesinde patronu AKP ilçe başkanı Fatih Çakır’ı bize karşı savunduğu bana söylenen delikanlının Osman Usta ile bir yakınlığı var mı acaba?
Varsa, Osman Usta adına yüzüm kızarır!
Yoksa (umarım yoktur) ateşe devam delikanlı! Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Patronunu savunmayı yeteri kadar beceremiyormuşsun! İçinden gelmiyorsa, anlarım; yok, o kadarsa yeteneğin, onu da anlarım!..
ETİKETLER : Yazdır