
ETNİK AYRILIKÇILIK, PKK ve DEM
24 Nisan 2024 13:00:47
PKK, Kürtçede Kürdistan İşçi Partisi anlamına geliyor.1972’de kuruldu, ama eylemlere geçiş tarihi 1978. Kurucusu A. Öcalan’dı.
PKK’nin adındaki işçi sözcüğü, ilk bakışta bu partinin bir sosyalist parti olduğu izlenimini veriyor. Partinin kurucu önderi Öcalan, SSCB’nin 1980’lerdeki yıkılısına kadar kendisini Marksist-Leninist sayan birisiydi. Sovyetler yıkılınca Marksizimden koptu. ABD’deki Ekolojik (Yeşil) Sol hareketine bağlandı.
Aslında Öcalan, SSCB’nin çöküşünden önce de sosyalist değildi. PKK’nın ilk eylemlerinin sivil halka dönük kanlı/vahşi eylemler olması, bu örgütü daha baştan terör örgütü kategorisine sokmuştu. Kuzey Irak’ta konuşlanan PKK’nın arkasında ABD vardı. ABD, Büyük Ortadoğu projesi (BOP) kapsamında Irak’tan sonra Suriye,İran ve Türkiye’yi de bölmek istiyordu. Vurucu gücü PKK idi.
Hâlâ öyle.
DEM, PKK’nın legal kolu olarak doğdu. 6 milyon kadar alevi Kürt’ü direkt ve dolaylı yoldan örgütledi. Hedefleri legal siyasetin imkanlarından yararlanarak “Kürt Sorunu”nu bir siyasi sorun haline getirmek ve “çözüm” yolları aramaktı. İstedikleri çözüm, Doğu ve Güneydoğu coğrafyasında Özerk Kürdistan idi. PKK terörü bu politikalarının içselleştirilmesi için bir baskı/korku âleti olarak kullanılıyordu..
PKK’yı Kuzey Irak’ta üstlendiren, donatan ve manipüle eden ABD idi.
Hâlâ öyle.
PKK aradan geçen elli yılı aşkın zaman dilimindeki kanlı eylemleriyle 40 bine yakın insanımızı öldürdü, bölgeye büyük maddi zararlar verdi.
DEM (ve öncekiler) PKK’nın vahşetini suskunlukla karşıladılar, alttan alta destek oldular, alkışladılar.
DEM ve PKK tarafından sembolize edilen Kürt ayrılıkçı hareketi, ABD’nin de desteğiyle, iktidarı özerkliğin tartışılacağı bir “çözüm” sürecine ikna ettiler, ama kamuoyu baskısı çözüm sürecini akim bıraktı.
Bu, Kürt ayrılıkçı hareketinin Doğu ve Güneydoğu’da özerk bir bölge kurum vizyonlarının ikinci legal atağı idi.
İlk atakları 2. Meşrutiyetten (1908) sonra görülmüştü. Kürt önderlerinden ve Şura-yı Devlet Reisi Seyyit Abdülkadir, 1908’de İstanbul’da “Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti”ni kurdu.
Kürt ayrılıkçı hareketi 1. Dünya Savaşında Osmanlı’nın yenilgisi üzerine hız kazandı. Seyyit Abdülkadir, bu kez bir grup arkadaşı ile 1919’da “Kürdistan Teali Cemiyet”ni kurdu. Amaçları Doğu ve Güneydoğu’da bir Kürdistan devleti kurmaktı.
İtilaf devletleri ile Osmanlı arasında imzalanan Sevr Anlaşması, Kürt ayrılıkçı hareketine bu imkanı sağlıyordu. Ancak araya Kurtuluş Savaşının girmesiyle Sevr hayata geçemedi. Lozan Anlaşması Kürt ayrılıkçı hareketinin önünü kapattı. Ama konu kapanmadı. Kürt ayrılıkçı hareketi 100 yıldır varlığını koruyor. Doğu ve Güneydoğu’da bağımsız bir Kürdistan kurma amaçları bugün PKK ve DEM ile sürdürülüyor. Bu arada sünni Kürtlerin ayrılıkçı Partisi Hüda-Par’ı da unutmamak gerekiyor.
1980’lardan bu yana geçen 60 küsur yılda PKK’nın ve arkasındaki ABD’nin silah zoruyla Türkiye’yi bölemeyecekleri gerçeği iyice ortaya çıktı. Mehmetcik kazandı.
PKK bugün ABD’nin özellikle Suriye’deki çıkarlarını koruyan paralı askeri. Arada bir Doğu ve Güneydoğu’da korkakça eylemler yapsa da askeri bakımdan Türkiye’de etkinliği olmayan bir örgüt. Örgütün cezaevindeki önderi ise iktidarın konu mankeni !..
Kürt ayrılıkçı hareketi halen legal yollardan Kürt Sorunu’nun ayakta tutmaya çalışıyor.
Ancak, ne PKK konusunda ve ne de Kürt sorununun çözüm yolları konusunda kendi içlerinde bir birlik oluşturmuş değiller.
DEM, solcu bir parti değil, milliyetçi bir parti. Ancak, umudunu yabancıların (ABD) bağlamış bir milliyetçilik bu. Bir tür mandacılık: ABD gelsin veya bastırsın bize Doğu’da bir özerk bölge verdirsin provokasyonu !
Doğal olarak tüm sol ve anti-emperyalist güçler bu provokatif projeye karşılar; zaten sol için ayrılma hakkı görece bir haktır.
Kürt ayrılıkçılarının en anlamadığı şey şu:
Türkiye’de gerçek anlamda bir demokrasi kurulmadan etnik sorunların kalıcı çözümlere kavuşması sözkonusu olamaz. Etnik sorunlar merkezi otoritenin zayıfladığı koşullarda alevlenir. En sağlıklı çözüm için ise gerçek bir demokratik iklime ihtiyaç vardır.
Kürt milliyetçileri/ayrılıkçıları şu sıralar ne yapacaklarını bilemez haldeler:
DEM’in 6 milyon civarında oyu var. Türkiye siyasetinin hassas dengeleri içinde her seçimde anahtar rol oynayabiliyor.
Örneğin, Mayıs seçimlerinde Kürt sorununu TBMM’de çözülmesini öngören bir politik çizgi ile Millet İttifakını desteklediler; ancak Kılıçdaroğlu’nun önderliğindeki Millet İttifakı seçimi kazanamadı.
DEM yerel seçimlerde Doğu ve Güneydoğu’da beklediği performansı gösterdi, Mardin ve Diyarbakır gibi belediyeleri aldı.
Ama görülüyor ki o faşizmi anımsatan gözükara milliyetçilik hâlâ DEM yöneticilerinin yakasını bırakmış değil; milli marş, bayrak tepkiciliği gibi çirkin şeyler yaparak kendi ayaklarına kurşun sıkmayı sürdürüyorlar.
Şöyle bağlayacağım:
Kürt ayrılıkçı hareketinin belirli bir tabanı var, ama hareketin analitik zekaya sahip ve akılcı siyasetler üreten yöneticileri yok.
Önlerini göremiyorlar ! Kürt sorununu ayakta tutmak için ilkesiz/pragmatik bir çizgi izliyorlar. Bu da , gerçekte kültürel bir sorun olan Kürt sorununu içinden çıkılamaz bir siyasi soruya dönüştürüyor.
Keşke PKK’nın ve ABD’nin gölgesinden çıkıp Türkiye Partisi yolunda ısrar etselerdi !..
ETİKETLER : Yazdır