LİBERAL PAYDAŞLAR VE KAPLANIN SIRTINDA
10 Agustos 2022 17:03:20
Yaz aylarında okuma alışkanlığımın zamanlaması değişiyor. Kış aylarında genellikle öyle yemeği sonrasının 1 saatlik gündüz uykusu ile akşam yemeği arasındaki saatlerde kitap okuyorum. Yaz aylarında ise zamanı bölüyorum, genelde toplam üç saat süren okuma saatlerinin ilk saatini kahvaltı öncesine alıyorum. Balkonda sabah dinginliğinde kitap okumak insanın zihnini açıyor…
Değerli kardeşim Ümit Zileli’nin yeni çıkan Liberal Paydaşlar’ını okudum en son. Genelde iki kitap arasında en az iki günlük bir mola veririm; son okuduğum kitabı sindirme molasıdır bu. Bazen, kitabın verdiği ana mesajı notlayıp bir kenara koyduğum da olur. Hani belki üzerinde birşeyler yazarım diye…
Ümit Zileli’nin çalışması, adından da anlaşılacağı gibi, Kemalist asker ve sivil aydınların çeşitli provokasyonlarla tasfiye edildiği dönemin basınını eksen alıyor. Altan kardeşlerin başını çektiği “Taraf”lı “liberalleşme” akımının zaman içinde nasıl FETÖ’cü provokasyonların odağı haline geldiğini anlatıyor, o dönemin “liboş”larını teşhir ediyor, sonraki süreçteki dönekleri de…
Mutlaka okunması gereken bir kitap bu. Zileli’ye eline sağlık diyorum…
**
Geçen hafta içinde Akçakoca’ya bir git-gel yaptık. Aniden alınmış öylesine bir karardı. Hani belki taze balık buluruz gibi bir öndüşüncesi de vardı kararın…
Akçakoca bildiğiniz gib: Tepeden tırnağa turistik bir kent; her yatırım turizme dönük…İlçe derinlemesine bir turizm bilincine sahip. Gittiğiniz heryerde duyumsuyorsunuz bunu. Upuzun sahilinin her karışı bu bilinçle değerlendirilmiş…
Kıyıda dolaşırken, incik-boncuk satan standların arasına sıkışmış küçük bir kitap standı gördüm. Stantta yeni çıkan kitaplar vardı ve sayısı da sınırlıydı.
Stantta ilk gözüme çarpan kitap kapaklarından birisi, Zülfü Livaneli’nin yeni çıkan Kaplanın Sırtında ismindeki çalışmasının kapağı oldu. Kapakta inanılmaz güzellikle bir II.Abdülhamit portresi vardı; profildi. Güzel olan Abdülhamit değildi elbette, “Ulu hakan”ın fiziği malûm ! Güzel olan, Abdulhamit illüstrasyonuydu. Genelde kapak düzeni de hârikaydı.
Bu kitap benim okunması gereken kitaplar listemin ikinci sırasındaydı zaten. Zehra’yı kitabı internetten satın alması için sıkıştırıp duruyordum…
Kitabı aldım. Eve döner dönmez de okumaya başladım. Oysa mola günümdü. 320 sayfalık kitabı birbuçuk günde bitirdim. Rekorum değilse bile, ona yakındı…
Bu çalışma için çok şey söylendi; özellikle soldan sert eleştiriler aldı, “Abdulhamit güzellemesi” diyenler bile oldu…
Ben bir kitabı okumaya başlarken, yazarı kim olursa olsun, kitaba ilişkin ön değerlendirmeleri bir yana koyarım. Yani kitaba önyargılı yaklaşmam. Çalışmayı, kendi terazimde tartmak isterim. Bu kez de öyle yaptım…
Gelelim çalışmaya…
İlkten şu:
Kaplanın sırtında, yazı sanatının bütün türlerini içeren bir çalışma: Anı, biyografi, araştırma, inceleme, roman vb…
Bence bu çalışma, hikaye/roman stiliyle yazılmış bir inceleme…
Peki böyle bir çalışma yapmaya neden gerek görmüştü Livaneli ?
Kitabın önsözünde var bu. Şöyle diyor:
“..Sultan Abdulhamit konusunu ideolojik ve sığ kamplaşmalardan uzak bir biçimde ele alıp o devrin ruhunu ve zihniyetini yansıtmaya çalıştım…”
Türkçesi, ezber bozan bir çalışma yapmaya çalıştım diyor Livaneli.
Ama şu sorunun yanıtı yine yok açıklamasında:
Ezberi bozulması gereken bunca tarihsel olay, dönem, tarihi kişilik varken, niçin II. Abdulhamit ?
Anlaşılıyor ki Livaneli’nin Abdulhamit’e karşı özel bir ilgisi var. Onu, sığ kamplaşmalardan uzak bir biçimde ele alma isteği bununla ilgili olmalı. Kemalistlerin yarattığı Abdulhamit algısının yanlış olduğunu düşünüyor sanırım:
Bu yaklaşım, kaçınılmaz olarak, yerden yere vurulan bir padişahın gerçekte iyi ve haklı yanlarının da bulunduğunun altını çizmek gibi bir eğilimi beraberinde taşır. Öyle de yapıyor Livaneli. Çalışması, en özet haliyle, Abdulhamit’in ağzından Abdulhamit savunması ! Dönemin yer yer manipülasyon kokan yer yer sübjektif bir değerlendirmesi…
Gerçi çalışma sadece Abdulhamit’in Selanik/Alatini’deki sürgün yıllarını konu alıyor.ama, gerçekte Abdulhamit’in ağzından tüm saltanat söneminin değerlendirmesi yapılıyor. Değerlendirmede İttihat Terakki’ye eni-konu itici bir yaklaşım sergilenmesi, çalışmanın asıl amacını da ortaya koyuyor bence.
Serenad gibi fantastik-polisiye Balıkçı ve Oğlu gibi toplumsal içerikli bir romandan sonra gelen Kaplanın Sırtında’da, Livaneli’nin düşünsel bakımdan bir değişim süreci içinde olduğu görülüyor.
Yeniden kendini arıyor desem, cuk oturmuyor; farkında olmadan dönüyor desem, gerçeğe daha yaklaşmış olurum gibi geliyor bana…
ETİKETLER : Yazdır