İNSANI SEVMEK
21 Temmuz 2022 12:01:28
Hasan Hüseyin Yalvaç
Devrimci olduğunuzda insanı sevmek bir mecburiyet gibi yakanıza yapışıyor. Oysa hiç ilgisi yok. Çünkü insanı sevmek, yaratmak istediğiniz dünyaya ilişkin, birlikte huzur içinde yaşamanın paydasını oluşturan eylemlerden biri. O insanlar öylesine türlü türlüdür ki, yanına az yaklaştığınızda birçok şeyin ayrımına varırsınız. Örneğin, vatandaş bir kartvizit çıkarır karşınıza, önü ve arkası yetenekleriyle (!) doludur.
İlginçtir bu çok yetenekli(!) kişiyi çok güvendiğiniz ve kimliğine saygı duyduğunuz birisinin yanında görebilirsiniz. Elbette ‘körler sağırlar birbirini ağırlar örgütünü’ biliyorsunuzdur ama burada kör de sağır da birbirine karışmış durumdadır ve şaşkınlığınızı kolay atlatamazsınız. İnsanı sevmek eyleminiz ilk sarsıntısını geçirir. Belki de ‘insanı sevmek’ eylemi bile yoktur. Çünkü bir arada yaşamasını ve birbirine saygı duymasını bilenlerin, birbirini sevmesi o kadar gerekli değildir. Yani herkes işini doğru yaptığında, birbirinin yaşamasına saygılı davrandığında, niye ‘sevmek’ diye bir eylem devreye sokulsun ki? Hep aklıma takılır Komünist Manifesto’daki ‘Dünyanın Bütün İşçileri Birleşiniz’ tümcesi. Daha bir fabrikadakileri birleştiremezken neden dünyanın tamamına dağılıyoruz ki? Şimdi kalkıp desem, ‘dünyanın bütün insanları birbirinizi sevin’ komik olmaz mı? İki kişiyi birbirine sevdirebiliyor muyuz ki, dünyanın tamamına dağılalım? Bencillik insanın yaratılış naturasıdır ancak iyi bir düzen bu naturanın gücünü azaltabilir.
Aslında, girişte de değindiğim gibi devrimci olmamızın yakamıza yapıştırdığı bir eylem biçimi insanı sevmek. Ayrıca bizim ana kültürümüzde de var insanı sevmek. Burada ki mecburiyet aynı zamanda sevgisizliğin dünya genelinde harman olduğunu da gösteriyor bize. Etrafımızı saran sevgisizlikte, zorunlu bir dayatma eylemine dönüşüyor insanı sevmek. Oysa içinde bulduğumuz sistem sürekli sevgisizlik üretiyor, boğazlaşma öğretiyor, kendi çıkarı için, insanları çıkarlarının esirine dönüştürüp, birbirinin kuyusunu kazmasını istiyor. Çıkarlar üzerine kurulu bir yaşamda kalıcı bir sevgiye yer yoktur. Sömüren biri sömürdüğünü niçin sever? Çünkü o, onun ana sermayesidir. İnsanların paylaşımcı kimliği varsa zaten onun temelinde sevgi vardır ama paylaşımcı kimliği kullanan, sömüren biri niçin sevilsin ki? Kendi adıma artık insanı sevmek mecburiyetinden uzaklaşmak duygusuna kapıldım. Sevilmek isteyenlerin sevmesini öğrenmesi gerekir düşüncesindeyim. Kendi çıkarından başka hiçbir şeyi düşünmeyenleri kara listeye alıp sevmeyeceğim. Devrimciyim ama insanı sevmek adına sahtekarı, bencili, sömüreni, orman yakanı, doğayı yok edenleri sevmek zorunda değilim. Çünkü onların insan olduğundan kuşkuluyum.
Bu kuşkum sürüyor hâlâ.
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış