İÇKİ YASAĞI VE MUHAFELET
28 Nisan 2021 15:47:49
Kimi dinciler “Türkiye’de laiklik yok” diyor. Gerekçe olarak da Diyanet’in varlığını gösteriyor…
Doğru mu?
Konuya hangi pencereden baktığınıza bağlı bu…
Batı penceresinden bakarsanız doğru, ulusal pencereden bakarsanız, en azından anlaşılabilir bir durumdur bu.
Batı’da din ve dini örgütlenme ve etkinliklere devlet karışmaz.
Batı’da Diyanet işleri Başkanlığı gibi kurumlar da yoktur. Ama öte yandan, klişe de devlet işlerine karışmaz; devlete karşı din; dine karşı da devlet özerktir. Herkes kendi işini yapar. Din ve devlet işleri hakikaten ayrıdır.
Bizde ise ta baştanberi devlet dinsel örgütlenme ve etkinliklere müdahil oldu hep. Örnek, Diyanet İşleri Başkanlığı !...
Batı’nın laiklik anlayışı ile bizim laiklik anlayışımız farklıdır.
Bunun altını çizeceğim…
Peki bu niye böyle ?
Şunun için:
Çağdaş/demokratik devletler, Batı’da aşağıdan yukarıya doğru kuruldu, bizde yukarıdan aşağıya…
Tarihe bakın….Batı’da çağdaş/demokratik devletler, sanayileşme temelinde yükseldi. Feodal bünyede ticaret sermayesi birikti; ticari sermaye sanayi sermayesine dönüştü giderek. Yeni bir sosyal sınıf (burjuvazi) ortaya çıktı. Yeni sosyal sınıf, soylular ile klisenin egemen olduğu toplumsal sistemi, sanayileşmenin önünde engel olduğu gerekçesiyle dışladı; özgürlük ve eşitlik vaatleri ile halkı peşine takıp kendi sosyal düzenini kurdu. Laiklik, yeni toplumsal düzenin temel ilkelerinden birisiydi; amacı da özellikle klisenin devletten elini çekmesini sağlamaktı.
Batı’da 17 ve 18. yüzyıllarda kapitalizm temeline basan laik/çağdaş devletler, aşağıdan yukarıya doğru inşaa edildi özetle.
Bizde ise tersi oldu:
Çağdaş/demokratik devlet, milli kurtuluş savaşının sonunda, milli devrimin önderleri tarafından; ekonomik, sosyal siyasal ve kültürel madahalelerle yukarıdan aşağıya inşaa edildi. Feodal-otokratik bir monarşi olan Osmanlı’nın içinden milli-demokratik devlet böyle çıkartıldı.
Laisizmin altyapısı olmadığı için devlet kaçınılmaz olarak dinsel etkinliklere ve örgütlenmelere müdahil oldu. Yani, laiklik de yukarıdan aşağıya topluma empoze edildi. Bunun için de devlet bünyesinde kurumsal yapılar, örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı oluşturuldu.
Diyanet İşleri Başkanlığının zaman içinde farklı bir işleve büründüğü gerçeği üzerinde derinleşmeksizin, sözü günümüze kaydıracağım:
İktidar tam kapanmanın içine içki yasağı da koydu. Bu şekilde hem halkın sosyal yaşamına müdahil oldu, dolaylı şekilde de laiklik ilkesine…
Neresinden bakarsanız bakın yanlış bu: Bir kere devletin ön önemli gelir kaynaklarından birisini tekel ürünlerinden alınan vergiler oluşturuyor. İkincisi içki satışıyla geçinen geniş bir esnaf kitlesi var. Üçüncüsü hiç değilse evinde içki içme özgürlüğünün olması gereken çok geniş bir halk kitlesi ayrıca…
Ama, oldu işte !
İktidarın ideolojik yapısı dikkate alındığında aslında bu anlaşılabilir bir durumdur; ama, her anlaşılabilir durumun doğru olduğu anlamına da gelmez bu.
**
Ben en çok şuna şaşırdım:
Bizim,”özgürlükçü”, “laik” muhalefet bu geçici içki yasağına hiç tepki vermedi, olayı görmezden geldi.
Niçin ?
Oy kaygısıyla !
Mütedeyyin kesimin oylarını almak için yıllardır “laisizm” konusunda da esnek ( ya da ilkesiz) bir politika izleyen anamuhalefet, son içki yasağını da aynı nedenle sineye çekti. Oportünist ve popülist bir tavır takındı. Zaten oportünist ve popülist sapma bizim sosyaldemokratların en önemli özelliklerinden birisidir.
Son sessizlikleri bunu bir kez daha ortaya çıkarttı.
İyi de, halkın sosyal yaşamının dizaynına ses çıkartmassan, yarın senin için de “bunların onlardan ne farkın
var” demezler mi !..
ETİKETLER : Yazdır
Inanmayan inananlara hiç deyilse ramazanda saygı göstersin merdiğen altında içki içenler önüne gelen yerde sigara içenler
- s.
- 1