POSBIYIK’IN FERYADI!..
04 Ekim 2019 17:24:06
Kdz.Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık,belediye meclisinin son yaptığı toplantıda gerçekçi bir Ereğli/Belediye tablosu çizdi:
Belediye batık durumdaydı.O kadar ki personel giderlerini bile zar zor karşılıyordu…
Peki dünün “zengin” belediyesi bu duruma nasıl düşmüştü?
Posbıyık bunu,belediye’nin geçen AKP’li dönemde borca batırıldığı,hatta kitabına uydurulmuş yolsuzluk olaylarının bile olduğu şeklinde açıklıyordu…
Bunun dışında belediyede halen AKP döneminde alınmış 400 fazla personel vardı,bunları atamıyordu…
Belediyenin batık duruma gelmesindeki temel etken bu değildi ama! Temel etken,Erdemir/OYAK’ın her ay belediyeye ödediği 400-600 bin (milyar) tutarındaki elektrik-havagazı tüketim vergisini artık ödememesiydi.Oyak,kırk yıldır ödenen vergiden kurtulmak için anayasa mahkemesine gitmiş ve mahkeme Oyak’ı haklı bulmuştu.
Belediyenin geçen AKP’li döneminde meydana gelen bu olay,belediyenin kolunu kanadını kırmıştı.Çünkü yılda yaklaşık olarak 6-7 milyon (trilyon)lira arasında oynayan bu gelir,belediye yatırımlarının/hizmetlerinin ana kaynağı idi.Belediye artık bu kaynaktan yoksundu.Karar,anayasa mahkemesinden çıktığı için,geriye dönüş de sözkonusu değildi.
Erdemir/Oyak bununla da yetinmemiş,neoliberalizmin ya da vahşi kapitalizmin tüm faydacılığını/bencilliğini boca etmişti Ereğli’nin üzerine:
Oyak,birbiri peşine kurduğu şirketlerle Erdemir’in ürettiği yassı ürünlerin taşıma ve satış işini de yerel tüccar ve nakliyecilerin elinden almıştı. Yerel tüccar ve nakliyecileri ayakta tutan satış ve taşıma karları da artık “merkez”e,Erdemir üzerinden Oyak’a dönüyordu…
Bunun dışında yerel sermaye ile kurulan kesme-dilme atölyeleri de zor durumdaydı.Erdemir’den eski koşullarda saç alamayan atölyeler kaçınılmaz olarak daralma yolunu tutmuş,işçi çıkartmaya başlamıştı.
Ayrıca,Erdemir de istihdam hacmini daraltıyordu.Şirkette çalışan işçilerin sayısı 7 binden 5 binlere düşmüştü.
Son olarak iki yüksek fırından birisinin bakıma alınması,Erdemir’in kendi içinde de sorunları olduğunu gösteriyordu:
Çünkü bu tür bakımların sektörün durgunluk dönemlerine denk getirilmesi bilinmeyen bir şey değildi.
ABD’nin demir-çelik ürünlerinin ithalatındaki vergiyi arttırması,ABD odaklı çalışan demir-çelik sektörünü de sarsmıştı.Nitekim,sıvı çelik ihracatı artarken,nihai mamül ihracatı daralmıştı.Bunun açıklaması,üretilen sıvı çeliklerin nihai ürüne dönüştürülmesini sağlayan pazar olanakların daralmasıydı.Sıvı çelik fazla ihraç ediliyordu bu yüzden…
Oyak’ın İngiltere’nin en eski demir-çelik tesislerinden birini satın alarak özellikle global pazarlama yollarını genişletmeye çalışması da içerdeki sıkıntının bir göstergesiydi.
Oyak,karından fedakarlık yapmak için “vahşi”diyebileceğimiz”tasarruf”önlemlerine de yönelmişti.
Bunun en tipik örnekleri de Ereğli’de/Erdemir’de gözleniyordu…
Bu arada liman da özelleştirilmiş,Erdemir’in kuruluşundan bu yana yerel sermayenin yürüttüğü aracılık hizmetleri durmuştu.
Şirket bununla yetinmemiş,sosyal alanda da daralmaya gitmişti:
Sosyal tesislerini ya kapatıyor ya da özelleştiriyordu…
Denilebilir ki Erdemir/Oyak kendisini Ereğli’den soyutlamak için elinden ne geliyorsa yapıyordu.
Posbıyık,Erdemir’deki daralmaya karşı çıkarken,esas soruna da değiniyor,Erdemir’in büyümesini istediklerini söylüyordu.Haklıydı! Çünkü Erdemir halen de Ereğli’deki ekonomik/sosyal düzenin temel kuruluşuydu.Temel kuruluş çökerse,Ereğli’de çökerdi!Nitekim Erdemir daralmasının ve kentten elini eteğini çekmesinin yolaçtığı işsizlik,şu sıralar Ereğli’nin en temel sorunu haline gelmişti.
Erdemir,ürettiği katmadeğerin ücretler kısmı sözdışı,Ereğli’den elini ayağını çekerken,yolaçtığı ekonomik ve sosyal zararların yanısıra,doğrudan organik yaşamı ve insan sağlığını olumsuz etkileyen zararlarını da Ereğli’nin üzerine boca etmekten çekinmiyordu.
Kızılcapınar barajı kıyısına kurulacak yeni hidroelektrik sanral gibi!
Buraya bir nokta koyarak şunun altını çizeceğiz:
Bir sanayi kuruluşu laf olsun diye elektrik santralı (HES veya Termik ) kurmaz.İhtiyacı varsa kurar.Bu da Erdemir’in yeni yatırımlar planladığı anlamına gelir.
Bu,kötü değil,Posbıyık’ın da altını çizdiği gibi,iyi birşeydir.
Burada önemli olan,projenin çevreye ve kente vereceği zararı minimum düzeyde tutacak önlemler alınmasıdır.
Posbıyık’ın yaptığı açıklamaya göre,baraj suyunu elektriğe dönüştürecek HES’in,kuraklık halinde,Ereğli’nin yüzde 11’lik su payını daraltması sözkonusu olacaktır.Bu,susuzluk demektir!
Posbıyık haklı olarak buna karşı çıkıyor.
Ama,ne kendi partisinden ve ne de iktidar partisinden bu kötü gidişatın durdurulması için yardım almak bir yana,kötü gidişatı bütün boyutlarıyla algılayan,hatta bunun için çaba harcayan kimse bile yok ortada!
Posbıyık’ın yakınmasından öğrendim.Örneğin Ereğli (Zonguldak)milletvekili Ünal Demirtaş,için için çökmeye başlayan Ereğli’nin temel sorunlarına kafa yoracağına,belediye çay bahçelerinde bir bardak çayın 1 liraya satılması için belediyeye baskı yapıyormuş!
İnanılır gibi değil!..
Bir bardak çayı 1 liraya satmak için çay bahçelerinin belediye tarafından işletilmesi gerekir.Maliyetin altındaki satışın yolaçacağı zarar da,belediye kasasından ödenir.Buna ekonomi dilinde sübvansiyon deniliyor.Devlet işletmelerinde yöntem hep uygulanır.
Örnek,TTK’dır.
Yok,belediye,kaynak sağlamak için özelleştireceği çay bahçelerinde satılacak çayın fiyatını sözleşmeye koyacağı bir maddeyle belirleme yolunu tutarsa,özel sektörcülüğün temel felsefesi çiğnenmiş olur.Çünkü fiyatlar,piyasanın kendi iç dinamikleriyle belirlenir.Ya çay bahçelerini kendin işletirsin ve fiyatları sübvanse edersin,yok bu olmuyorsa,özelleştirirsin ve fiyatlara dokunmazsın! Mal ve hizmetlere narh koyarak sosyal belediyecilik olmaz!
Sosyal belediyecilik,üreterek,tasarruf sağlayarak elde edilen gelirlerin fakir-fukarayla paylaşılması demektir.
AKP iktidarı tersini denedi ve hala deniyor ama,ekonomi dipsiz kuyuya döndü,batıyor,IMF yolunda!..
Sen özel işletmeye zorla ucuz çay sattırırsan,o da onu başka yollardan çıkartır!..
Beni çok şaşırtan Demirtaş’ın bu kadar sığ yaklaşması oldu Ereğli’nin sorunlarına…
Posbıyık feryat ediyor!
Haklı…
Çünkü ne yanına dönse,önü kapalı!
O kadar ki,Oyak yönetiminden randevu bile alamıyor! Bunun için partisinin Zonguldak milletvekillerine değil,örneğin AKP ilçe başkanına başvurması,hem çaresizliğinin boyutunu gösteriyor ve hem de yalnızlığının!..
OYAK’ın iktidardan bağımsız hareket ettiği düşünülemez.CHP’li belediyenin,AKP’nin ilçe başkanı aracılığı ile OYAK’la uzlaşma zemini aramaya çalışması ironidir!
Posbıyık yarın halkı eyleme çağırsa,AKP ilçe başkanı onun yanında mı yer alacaktır,yoksa karşısında mı?
Posbıyık’ın AKP ilçe başkanı aracılığı ile kentin sorunlarına çözüm aramaya çalışması,siyasetin temel felsefesine de aykırıdır.
Posbıyık partisine dönmeli bence…
Nasıl?
Belediye,sadece belediyenin değil,Ereğli’nin çökmeye başladığı gerçeğini sayısal verilerle desteklenmiş bir rapora dönüştürmelidir.
Bunun yanısıra raporun ulusal basında yeralmasının yolları aranmalı ve CHP’nin üstdüzey yönetimi tarafından TBMM’nin gündemine taşınması için toplu girişimlerde bulunulmalıdır.
Keşke diyorum,Anadol’un nostaljik/arabesk sempozyumu yerine,Ereğli’nin güncel sorunlarının tartışılacağı geniş çaplı bir etkinlik düzenlenseydi Ereğli’de!..
Posbıyık,eylem diyor…
Eylem,demokratik bir haktır.Ama,doğru kullanılması halinde!
Bence henüz o aşamada değiliz.Tüm sözler söylensin,tüm kapıların ipleri çekilsin,olmazsa demokratik hakların sokakta aranması yoluna gidilir…
ETİKETLER : Yazdır