DERSİM AYAKLANMASI..
01 Aralik 2011 15:13:08
Önce şu soruyu netleştirmek gerekiyor:
Dersim ayaklanması etnik temele dayalı bir ayaklanma mıydı, yoksa toplumsal temele dayalı bir ayaklanma mı?
Soruyu yanıtlamadan önce Dersim’in (Tunceli’nin) tarihteki ve 1930’lu yıllardaki sosyal yapısı ile idari yapısına bir göz atalım:
Dersim, Osmanlı döneminde yüzyıllar boyu, “Ocaklık” (Bir aileye verilen ve babadan oğula geçen mülk) yani bir tür Özerk Bölge statüsündeydi.
Toplumsal yapı, aşiretlere dayanıyordu. Nüfusun çoğu Kürt’tü.
Osmanlı Döneminde, özellikle Tanzimat reformlarının baş gösterdiği dönemde, merkezi devlet, Dersim’i “zapturapta” almak için bir takım girişimlerde bulunmuş, ancak peş peşe gelen isyanlar bunu engellemişti.
Cumhuriyet yönetimi Dersim’de böyle bir toplumsal yapı ve yönetim biçimiyle karşılaştı.
Cumhuriyeti kuranlar, ilke olarak ulusal devlet modelini benimsemişlerdi. Cumhuriyet toprakları içinde aşiret reislerinin hüküm sürdüğü özerk bölgeler olamazdı!.. Zaten Dersim bölgesi, her biri devrim niteliği taşıyan radikal dönüşümlere karşı çıkıyordu. Temel sorun, laiklik ve etnik sorunundan çok, bölgedeki aşiret reislerinin mevcut konumlarını koruma sorunu olarak kendisini gösteriyordu.
Aydınlanma Devrimi, niteliği gereği, aşiret düzenini dağıtmak misyonuyla karşı karşıyaydı. Oysa, 1930’lu yılların başlarındaki girişimler, lokal çaptaki isyanlara, ayaklanmalara yol açmıştı.
Ne olacaktı peki?
1935 yılında, “Tunceli Vilayetinin idaresi Hakkında Kanun” çıkartıldı. 2488 sayılı kanunla, bölgeye, geniş yetkiler taşıyan bir askeri vali atandı.
Atatürk ve Başbakan İsmet İnönü, Cumhuriyet inkılaplarının Dersim’i de kapsamasını istiyorlardı. Dersim de aydınlanmalıydı.
Ancak, yasa ve onunla birlikte bölgeye gönderilen askeri vali, kargaşalığı önleyemedi. Aydınlanma Devrimini bitirmek için fırsat kollayan Fransa ve İngiltere gibi emperyalist ülkeler, Doğu’daki isyanların altına odun taşıyorlardı! O tarihlerde Fransız sömürgesi olan Suriye, bunun için kullanılıyordu. Bu arada emperyalistlerin güdümündeki Milletler Cemiyeti de Hatay ilimize bağımsızlık tanımıştı.
Ortalık karmakarışıktı.
Devrimci irade böyle günler için vardır! Devrim hükümeti Dersim isyanını bastırmak için askeri harekâta girilmesi kararı aldı. Mart 1937’de başlayan harekât, Eylül ayında bitti. İsyanın başını çeken Seyyid Rıza ve altı arkadaşı yargılanıp idam edildiler.
Askeri harekât sırasında kaç kişinin öldüğü, yaralandığı ve sürgüne gönderildiği tartışma konusudur. Kesin rakamlara ulaşmak için Devlet arşivinin açılması gerekir.
Bizim Kürt şövenleri ile AKP, Dersim isyanını bastırma harekâtını “soykırım” olarak niteliyorlar ve CHP’nin tarihle yüzleşmesini istiyorlar.
Aslında top, Cumhuriyet devrimine ve onun lideri Atatürk’e atılmak isteniyor!..
CHP’nin araya sokulması demagoji!..
Çünkü o tarihlerde bir başka parti yok. CHP, devlet partisi. Daha sonraları Demokrat partiyi kuracak olan Celal Bayar, iktisat vekili (Ekonomi Bakanı)! Menderes’e kadar elde ne kadar siyasetçi varsa, tümü CHP içinde!..
Kim kimden hesap soracak!..
Baştaki soruya dönelim:
Dersim ayaklanması etnik ayaklanma olmaktan çok, toplumsal temele ya da aşiret düzenine dayalı bir isyandır. Halkın çoğunluğunu Kürtlerin oluşturması, kimileri tarafından “Kürtlere karşı girişilmiş bir soykırım olarak” niteleniyor. Asıl neden dedik ya, kökü Osmanlıya uzanan aşiret reislerinin özerk konumlarını yitirme kaygısıdır. Belirleyici olan budur!.. Dersim isyanı karşı-devrimci bir eylemdir.
Kavga, devrim ile karşıdevrim arasındaki bir kavgadır!..
Kaldı ki isyanlar, devrim hükümetine başka seçenek de bırakmamıştır.
Bugün Doğu’da bir isyan çıksa, AKP hükümeti seyir mi edecek!..
ETİKETLER : Yazdır