
HEPİMİZ POTANSİYEL AJAN MI OLUYORUZ ?
16 Mayis 2024 01:02:06
Antik Yunan uygarlığının en önemli düşünürlerinden olan Sokrates’ten günümüze ulaşan tek satır yoktur. Bu doğal. Çünkü Sokrates eli kalem tutan birisi değildi. Düşüneceklerini konuşarak açıklıyordu. Yöntemi de diyalogtu.
Sokrates’i, onun düşüncelerini, düşünceleri yüzünden ölüme mahkum edilmesini ve Atina’daki açık halk mahkemesindeki savunmasını günümüze öğrencisi Platon taşıdı.
Sokrates kurulu düzene (antik Yunan demokrasisine) muhalif olduğu için yargılandı ve ölüme mahkum edildi. Onun hakkındaki bir başka suçlama da gençlere kötü örnek olmasıydı. Ancak bu suçlama hiçbir zaman örneklenmedi.
Sokrates ilerici bir düşünür dü, ama öğrencisi Platon anti-demokrattı, monarşi yanlısıydı.
Sokrates’in trajik ölümü (baldıran zehiri içirilerek infaz edilmişti) düşünceye tahammülsüzlüğün en önemli örneklerinden birisi olarak egemenlerin kanlı tarihinde yazılıdır.
Bu girişi şunun için yaptım. Düşünce dün de çok tehlikeli bir silahtı, bugün de öyledir. Çünkü düşünen beyinler sorgular. Egemenler insanlık tarihi boyunca sorgulamayı reddettiler hep. Bu yüzden düşüren beyinleri potansiyel düşman olarak gördüler. Onlara köle beyinler gerekliydi, bugün de öyledir: Papağanlar !
Bu güne gelelim:
Egemenlerin analitik düşünceye, ona dayalı eleştirilere, eleştirilerin ortaya çıkarttığı gerçeklere tahammülü yok. Hem demokrasiden yanadır onlar ve hem de demokrasinin turnusolü olan düşünce ve anlatım özgürlüğüne karşıdırlar ! Düşünce ve anlatım karşıtlıklarını da “ülkenin ve halkın esenliğin”şekerine bulayarak satarlar. Bu, insanlık tarihinin en çarpıcı ironisidir.
Düşüncenin de sınıfsal bir karakteri vardır. Analitik düşünce, sorgulayıcı, çözümcü niteliği gereği ilericidir, gerçekçidir; doğası gereği baskıya, haksızlıklara karşıdır.
Kurulu düzeni/egemenleri savunan beyinler ve kalemler de vardır, ama onlar düşünmeden düşünen (!) insanlardır ! Beyinleri egemenlerin çağlar içindeki şablonları ile bloke edildiği için sorgulama, gerekçeri arayıp ortaya çıkartma, haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı çıkma refleksleri körelmiştir.
Onlar, egemenlerin beyinlerini yıkayıp köleleştirdiği zavallılardır.
Egemenler itaat ister. Aykırı sesleri de genelgelerle, yasalarla, yasadışı zorbalıklarla susturmaya çalışır.
**
Sözü, yeni yargı paketine sokuşturulan “etki ajanı” maddesine/kavramına getireceğim:
Deyim muğlak. Öyle olması da doğal. Çünkü deyim göreceli bir işlevi öngörüyor. Egemenlere/kurulu düzene ters düşen her haber, köşeyazısı, karikatür, mesaj, söz vb. “ajan”lık olarak nitelenebilecek. Sosyal karşıtlıkları görselleştiren, yazıya döken her şey !..
Pazarda artık toplayan bir yoksulun görseli etki ajanlığı olarak suçlanabilecek, yahut zengin ve yoksul sofrasını birlikte sergileyen bir görsel/fotoğraf ! İktidarı eleştiren, sınıf karşıtlıklarını gösteren her şey !..
Bu şekilde demokrasi kavramı, klasik argüman ile ya da “ülkenin ve halkın esenliği” argümanı ile tantuna getirilebilecek !..
Düşünen beyinler, kalem insanları, sanatçılar; dezenformasyon yasasından sonra bu yeni antidemokratik yasa maddesi ile biraz daha köşeye sıkıştırılacaklar.
Hani yumuşuyorduk ?
Yumuşamanın siyasal literatürdeki anlamı, otoriterizmin karanlığının üzerine güneş açması olarak algılanır. Düşünce ve ifade özgürlüğü bir kez daha tantuna getirilerek yumuşama olur mu hiç ? Muhalefet bunu sorgulamalıdır !..
Son söz:
İlk karıldığında çimento da yumuşaktır !
ETİKETLER : Yazdır