TRABZON’DA FUTBOL KATLEDİLDİ !
19 Mart 2024 00:10:36
Pazar günü harika iki maç izledim TV’de:
İlk maç, Kasımpaşa ile Galatasaray arasında oynanan gündüz maçıydı. Öteki de Trabzonspor ile Fenerbahçe arasında oynanan gece maçı…
G.Saray kadro kalitesiyle bizim ligin üstünde bir takım. F. Bahçe için de aynı şey söylenebilir. Puan tablosu da bunu doğruluyor zaten. Örneğin lider durumdaki G. Saray ile üçüncü sıradaki Trabzon spor arasında 32 puan, ikinci sıradaki F. Bahçe ile de 30 puan fark var. Bu, tartışılmaz bir kalite göstergesidir.
Buna rağmen, şampiyonluk yarışı içindeki G. Saray da, F. Bahçe de, ligin dibindeki takımlarla oynarken bile zaman zaman zorlanıyorlar.
Kimileri bunu “futbolun güzelliği” olarak niteliyor. Tam tersi, futbolun çirkinliğine dayanıyor bu zorlanmalar. Çünkü G. Saray ve F. Bahçe gibi ligi domine etmiş takımların rakiplere karşı birçok takım, maçı kazanmak için değil, kaybetmemek için çıkıyor sahaya. Bu yüzden kapanıyor, 10-11 kişiyle savunma yapıyor. Kimi zaman “iyi” sonuçlar da alıyor. Bunları futbolun güzelliğine değil çirkinliğine dayalı sürpriz sonuçlar olarak nitelemek gerekir.
Pazar günü öyle olmadı: Oyun gitti geldi, gitti geldi…Maç boyunca her zaman göremeyeceğiniz anlar da yaşadık.
Örneğin G. Saray’ın dünyaca ünlü forveti İcardi kendi kalesine gol attı. Peşinden penaltı kaçırdı. Onun peşinden iki gol atarak takımının skorunu belirledi. İnanılır gibi değildi !..
Kasımpaşa harika bir takım. Oyunu hiç çirkinleştirmediler. Galibiyet için oynadılar ve G. Sarayı çok zorladılar. Ama sonunda kalite farkı skoru belirledi.
Oyunun gidip gelen akışı içindeki şık hareketler gösterinin çiçekleri gibiydi.
G.Saray Barselona’yı andıran bir oyun felsefesine ve stile sahip. Oyunlarının mantığı gol atma yüzdesini en üst düzeye çıkartma üzerine kurgulanmış. Bu yüzden rakip kale önünde çok pas yapıp gedik arıyorlar, topu en elverişli oyuncuyla buluşturuncaya kadar çeviriyorlar… Topla çok oynamalarına rağmen şut çekme sayılarının düşük olmasının nedeni bu. Oysa son iki maçlarında skoru uzaktan şut atarak değiştirdiler. Bence G.Saray şut yüzdesini yükseltmelidir.
Bir diğer özellikleri de oyunu kaleciden başlatmaları. G. Saray’ın kalecisi Muslera, tıpkı Bayern’in kalecisi Neuar gibi, bir libero kaleci…
Eski bir futbolcu olarak Kasımpaşa-G. Saray maçından çok keyif aldım. Futbol adına herşey vardı çünkü maçta…
**
Trabzonspor ile F. Bahçe arasında oynanan maç da keyifle izlenecek bir maç olarak görünüyordu başlarda. Oyun gidip geliyor, güzel goller atılıyor, oyuncuların şık hareketleri oyuna keyif katıyordu.
Ama, Trabzonspor seyircisi buna izin vermedi. Durmadan sahaya su şişeleri, meşaleler attı. Oyun, özellikle ikinci yarıda ortalama 10 dakika durdu Hakem oyunu niçin tatil etmedi, anlayamadım! F. Bahçe’nin hocasının kafasına su şişesi bile atıldı.
Daha da kötüsü, maçın bitiminde sahaya seyirciler inerek sevinç gösterisi yapan. F. Bahçeli oyunculara saldırdı…Olacak şey değildi !..
Seyirci kalitesi oyunun güzelliğine katkı yapar. Her takımın seyircisinin kendi takımını desteklemesi doğal hakkıdır. Ama, rakip takımın aleyhine tezahürat yapması spor etiğine aykırıdır.
Trabzonspor seyircisi sadece bunu yapmadı, rakip oyunculara saldırarak skor değiştirmeye çalıştı. Şık hareketler ve gollerle gidip gelen maçın üzerine limon sıktı !
Trabzonspor harika bir takım…Seyircisinin taşkınlık yapması aleyhine oldu. İstatistiklere göre üstün olan taraftı. Ama hoş olmayan olaylar onların kontrasyonunu bozdu, bu da yenilgisine yolaçtı.
**
Süper ligin lideri ve ikincisi ile öteki takımların arasında asgari 30’u aşkın puan farkı olması, tabii ki rastlantı değil. Futbol büyük bir endüstri. Çok büyük paralar dönüyor bu sektörde. Geniş maddi imkânlara sahip kulüpler yıldız oyuncular transfer ederek liglerini domine ediyorlar. Son iki yıldır bunun tipik örneklerini yaşıyoruz. Örneğin G. Saray, Avrupa’nın beş büyük liginde iyi sıralara oynayabilecek bir kadro kurdu. O kadar ki G. Saray’ın yedek kulübesinde piyasa değerleri tek tek ortalama 25 milyon avro olan oyuncular bile var.
F.Bahçe için de aynı şey söylenebilir. Ancak bu kadrolar yine de Avrupa kupalarında çok başarılı olamıyorlar. Çünkü avrupanın beş büyük liginde başta petro-dolar zengini araplar olmak uluslararası büyük sermayenin yatırımları var oradaki kulüplere…
Zengin ülkelerin yoksul ülke ayrımı, Avrupa futboluna da damgasını basıyor. Büyük balıklar küçük balıkları yeşil saha da yutuyor !..
**
Yazıyı bitirmeden çok önemli bir konuyu da parmak basmak istiyorum; aslında bu ayrı bir yazı konusu. Çünkü çok detaylı…
F. Bahçe başkanı Ali Koç çok konuşkan ve bir o kadar da Türk futboluna sadece F. Bahçe’nin penceresinden aşırı kuşkuyla bakan bir kişi: Sürekli olarak futbol ortamını gerici açıklamalar yapıyor; her fırsatta federasyonu, hakemleri, başta G. Saray olmak üzere başka takımları eleştiriyor. Sürekli olarak ortamı geriyor. Kafaları karıştırıyor…
Sanıyorum Trabzon’daki futbol-dışı olaylarda onun maçtan önce yaptığı agresif basın toplantısının da rolü oldu. Toplantıda 25 milyon tarafları olan G. Saray’ı “beka sorunu” olarak ilân etmesi büyük sorumsuzluktu.
Bence Ali Koç’un evine dönmesinin zamanı geldi. Çünkü sadece F. Bahçe’ye değil ülke futboluna zarar vermeye başladı !..
Bu satırları yazarken Zehra, Ali Koç’un maç sonrasını değerlendiren bir açıklamasının tapesini koydu önüme. Kulüpler vakfı Başkanlığından istifa etmiş. Olağanüstü kongre kararı almış. Gerekirse ligden çekilip bir alt lige ineceklermiş…Hâlâ çok abartılı ve aşırı kuşkucu bir açıdan yaklaşıyor ! Alt lige inecekmiş ! “Alt ligde de aynı federasyon ve hakemler olmayacak mı “ diye sormazlar mı adama ?
Ali Koç Türkiye futboldan ne istiyor !..
ETİKETLER : Yazdır