SURİYE BATAĞINDAN ÇIKIŞ YOLU !
12 Agustos 2022 22:54:08
Savaşlar, haklı (meşru) savaşlar ile haksız (gayrımeşru) savaşlar şeklinde ikiye ayrılır.
İstila savaşları haksız, kurtuluş savaşları haklı savaşlardır.
Haklı savaşları yaratan ise haksız savaşlardır. İstila olmazsa kurtuluş da olmaz.
Haksız savaşlar, dünya sömürüsünden daha fazla pay kapmak için çıkar.
Haksız savaşlar her anlamda sömürüye dayalıdır. Dünya savaşları da pastadan daha fazla pay kapma savaşlarıdır.
- ve 2. Dünya savaşlarına “yeniden paylaşım savaşları” denilmesinin nedeni budur. Güç dengeleri değişir, yeryüzü zenginliklerinin değişen güçler oranında yeniden paylaşılması zorunlu hâle gelir.
Sosyalist bloğun doğuşuna kadar dünya tek kutupluydu. Başını ABD’nin çektiği kırkharamiler, mazlum ülkelerin zenginliklerini vahşice sömürüyorlardı.
Sosyalist bloğun doğmasıyla dünya çift kutuplu hâle geldi. Geride kalan ülkeler, “üçüncü dünya ülkeleri” diye anılmaya başlandı. Bunlar sömürge ve yarı-sömürge ülkelerdi. Güzelim ülkemiz de yarı-sömürgeler arasındaydı, hâlâ da oradayız.
İkinci dünya savaşını Almanya’nın faşist diktatörü zırdeli Hitler ile İtalya’nın faşist diktatörü Mussolini çıkarttı. Aslında Hitler ve Mussolini olmasa da bir yeniden paylaşım savaşı çıkacaktı. Çünkü iki dünya savaşı arasında geçen zamanda güç engeleri değişmişti…İki zırdeli, olsa olsa savaşın erkene alınmasına yolaçtılar.
İkinci dünya savaşından bu yana da güçler değişti, ama nükleer silahların dengeli varlığı yeni bir dünya savaşını engelliyor. Ama bu, belirsiz bir zamanda bir yeniden paylaşım şavaşının çıkmayacağı anlamına da gelmiyor. Dünya savaşı tehlikesi, kapitalizm varoldukça sürecek…
Artık paylaşımlar, lokal savaşlarla ve diplomatik yollardan sürdürülüyor. Sovyetlerin dağılmadan önce onunla Batı arasındaki çekişmeler, “soğuk savaş” diye adlandırılıyordu. Sovyetler çöktü, Çin’de kapitalizm “sosyal”leşti, ama Çin Rusya hâlâ dünyanın en büyükleri içindeler. Ve Batı karşındaki en önemli karşı odaklar.
**
Kırkharamilerin başı olan ABD, doğal olarak, Rusya ve Çin’le rekabet halinde; onları her alanda kuşatmaya, her bakımdan güçsüz düşürmeye çalışıyor. Çünkü onlar dünya egemenliğinin en büyük engelleri.
Rusya’nın yörüngesindeki ülkelerin çoğunun NATO’ya alınması ve son olarak Rusya’nın sınır komşusu Ukrayna’nın aynı yolu tutturması için kanallar açılması; keza Çin’in burnunun dibindeki Tayvan’a sarkılması, bitti sanılan soğuk savaşın sıcak görüntüleri…
Deniliyor ki ABD, Ukrayna’yı yem olarak kullanarak Rusya’yı “tufaya” getirdi, siyasal literatürde “haksız” olarak nitelenen bir savaşa itti…
Doğru ama, Rusya’nın tepki vermesi kaçınılmazdı. Ukrayna’nın başında, başını bir yahudinin (Zelensky) çektiği Amerikancı bir yönetim vardı, ama bu yönetim askeri bir pakta (NATO’ya) girmeden ülkesini Batı’nın nükleer istasyonlarından birisi haline getiremiyordu.
Rusya, Ukrayna’nın NATO kanalıyla nükleer silahların yığılacağı ABD üssü haline getirilmemesi için zorunlu olarak oraya girdi. Sadece Ukrayna ordusu ile değil neo-nazi çetelerle de savaşıyor…
ABD, elbette dörtkol çengi ! Savaşın devam edip Rusya’nın iyice yıpranması, her alanda kaynak israfına uğraması için Ukrayna’yı paraya ve silaha boğuyor. “Sam Amca’nın orada onbinlerce insanın ölmesi umurunda değil !
Aynı şeyi Çin’e de yapmak istedi. Bunun için Tayvan’ı kaşıdı, ama Çin yönetimi “tufaya” gelmedi, yanıt olarak bir askeri tatbikatla yetindi.
**
ABD sadece oralarda değil, dünyanın dört bir yanında ! Ortadoğu petrollerine fiilen çökmek için geliştirdiği Büyük Ortadoğu Projesi ile bizim de başımızı belâya soktu. Bizi, “PKK’ya karşı sınırlarını güvenceye alırsın” diye Suriye’ye soktu; ama öte yandan PKK’yı desteklemeye devam etti. Bu tavşana kaç tazıya tut oyunu, daha önce ilişkilerimiz sıcak olan komşumuz Suriye rejimi ile düşman olmamıza yolaçtı.
Oysa Türkiye’nin çıkarı, Esad rejimiyle el ele verip PKK ile cihatçı Selefilere ve ÖSO gibi paralı askerler ile ABD’ye karşı mücadele etmekten geçiyor. Suriye’de “muhalif” olarak anılan güçler aslında ABD’nin paralı askerleri…
Yıllardır bunu yazıyoruz…
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, “Esad’la görüşebiliriz” anlamına gelen son çıkışı, kalıcı olur mu bilmiyorum. Olmalı ! Tek çıkış yolu bu ! Çünkü Esad rejimi ABD’ye de, PKK’ya da, oradaki Selefilere ve paralı askerlere de karşı !
Bıkmadan usanmadan söylüyorum:
Türkiye yüzünü komşularına dönmelidir. Batı bloğu içindeki Türkiye’nin NATO ve AB ile varacağı bir hedefi yok. Tam bağımsız. Demokrat, her bakımdan kendine yeten bir ülke olmamız için öncelikle ABD’nin yörüngesinden çıkmamız gerekiyor…
ETİKETLER : Yazdır