İYİMSERLİK İYİ HOŞ DA…
27 Nisan 2020 22:30:05
Sağlık Bakanı Koca, Korona salgının başından bu yana insana güven veren “babacan” bir profil sergiledi. Açıkladığı salgın rakamları özellikle sosyal medyada tartışma platformundan hiç inmese de, O’nun özgüveni yüksek/babacan profilini pek zedelemedi bu.
Gerçi başlarda, özellikle yaş konusunda hatalar yapmadı değil: Her akşam Korona verilerini açıklarken, adeta müjde verir gibi, ölüm olaylarının daha çok 65 yaş üzerinde olduğunun altını çizmesi şık değildi, yakışıksızdı. Kaldı ki, zaman ilerledikçe, bunun doğru olmadığı da ortaya çıktı.
Koca, eleştiriler üzerine her akşam ahaliye müjde (!) vermekten vazgeçti sonunda.
Şöyle bir adım geriye çekilip bakıldığında, Koca, el değmemiş/objektif bilgiler veren sorumlu bir bilinci modundaydı genelde.
Bu, birinci aşamaydı. Hemen hemen bir aydan fazla sürdü.
Şimdi bakıyoruz, sayın Sağlık Bakanı, açıkladığı rakamlara umut verici/iyimser yorumlar katmaya başladı. Bu iyimser yaklaşımına, cumhurbaşkanı Erdoğan gibi, “ramazan sonrası” türünden takvim tarihi katmasa da, özellikle, iyileşenlerin, hastalığa yakalananlardan çok olması gibi biraz karışık bir kıyaslama metoduyla yaklaşması dikkati çekmeye başladı.
Denilebilir ki Koca, birbuçuk ay önceki sorumlu bilimci modundan, retorik bir mod’a kaydı pat diye.
Yani, matematiksel “doğruların” soğuk ikliminden, güzel, umut verici sıcak bir iklime…
Bunu, sadece onda gözlemliyoruz.
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Özdemir’den Hazine Bakanı Albayrak’a kadar bir çok yetkili, Erdoğan’ın verdiği takvim tarihine yakın iyimser yaklaşımlarla karşımıza çıkmaya başladılar:
Süper Lig, Haziran’da başlayacak gibi…
AVM’ler yakında açılacak gibi…
Okulların Haziran’da açılmasının düşünüldüğü gibi…
Bu tür yaklaşımlara Bilim Kurulu üyeleri arasından da katılanlar var.
Bunu nasıl yorumlamalı peki ?
Şurası doğru:
Türkiye, görece olarak başarılı bir pandemi süreci yaşıyor. Kapitalizmin metropolleri iplik iplik dökülürken, biz; vaka sayısı bakımından olsun, ölümler bakımından olsun, dahası salgının yayılma hızı bakımından olsun başarılı bir tablo çiziyoruz. Tabii ki eleştirilecek şeyler var, hatta çok; ama, bir genelleme yapmak gerekirse, salgının kötü yönetildiğini söylemek insafsızlık olur. Salgın, dünya çapında bir sağlık ordusuna sahip olduğumuzu da ortaya çıkarttı. Bilim öne çıkarken muskacı,tütsücü,üfürmeci şarlatanlık dip yaptı…
Ancak…
Biliminsanları, tüm dünyada hala yayılma süreci içindeki salgının ancak 2021’de ve hatta 2022’de normal yaşama dönülmesine imkan verebileceğini ileri sürerken, bir ay sonrası için şıngır mıngır tablolar çizmek, pek de gerçekçi bir yaklaşım olmuyor…
Şu an, özellikle ekonominin uzun süreli bir üretimsizliği kaldıramayacağı ortadaki bir gerçek.
Eve kapatılan insanların psikolojik sorunlarından tutun da, işsizliğin yolaçtığı sosyal çöküntüye kadar bir çok toplumsal gerçek, biran önce normalleşme sürecine girmemizin zorunlu hale geldiğini gösteriyor.
Ama, bu hedefe hayalci yaklaşımlarla, zorlama tahminlerle ulaşamayacağımız da ortada.
Türkiye’yi yönetenler hayal tacirliğini bırakıp gerçekçi olmak zorundalar. Hayal ticareti salgını altedemez. Gerçeklerle yüzleşmekten korkmamalıyız. Salgın henüz “pik” yapmamışken bir ay sonrasını normalleşme sürecinin başlangıcı olarak sunmak, gerçekçi bir yaklaşım değildir.
Salgınla böylesine zor koşullarda mücadele ederken, iktidarın, CHP’li belediyelere halkın yaşamına somut olarak dokunan etkinliklerine yasaklar koymasının da mantıklı bir izahı olamaz ayrıca.
Bu bir siyaset ise eğer, olsa olsa, bumerangvari bir siyasettir ki, sadece iktidara değil, ülkeye de zarar verir ve veriyor da zaten.
Salgın, birbirimize sımsıkı sarılmamızı emrediyor. Sarayın emirlerini hayatın emirlerine üstün tutmak, siyaseti de, hayatı da ıskalamak anlamına gelir.
Doğru siyaset, hayattan çıkar.
ETİKETLER : Yazdır