ÇALABİLGİSAYAR-7
17 Nisan 2020 11:15:25
Torunum Emir, 6 yaşındaydı. “Dedeciğim, bilgisayarı sayabilir miyim”dedi. O zamandan bu yana 10 yıl geçmiş. Şimdi oyunlar oynuyor…
*10 yıl deyince çağrışanları konu edeceğim bu vesileyle. Mesela, her on yılda bile darbeler dönemi yaşadık. 3 Kasım seçimlerinden bu yana bu gelenek bozuldu. Sözü edilenler akeri darbelerdi. Bugün sivil darbeler dönemidir…
*Örneğin 10 denince bende ilk çağrışan da Atatürk’ün ölümü geliyor. Yalnız ülkemin değil, dünyanın saygı duyduğu yüzyılın değil, yüz yılların en büyük insanlık evladı diyen bütün dünya ağaladı bizimle beraber…
*Örneğin 10 rakamı bana oğlum Murat’ın doğduğu yılı anımsatır Hemen çağrışan da 12 Mart olur: Ara rejim, kara rejim; faşizmin ayak seslerini duyduğumuz bir darbe dönemidir.Unutmadım, unutamam…
*Her yıl 10 NİSAN’da, POLİS GÜNÜ KUTLANIR. Bu yılki kuruluşunun 175. Yılıydı.O gün törenle kutlandı. Atatürk Bursa nutku’nda şöyle söylemişti:
*“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir.
Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.” Uzun uzun düşünmemiz gerekiyor. Bugün nerden nereye demenin tam zamanıdır…
* Bu 10 Nisan’da Sabahattin Ali’yi andık.Eşi ve Kızıba yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Benim bir tanecik, sevgili Filiz’im! Güzel yazılı mektubunu aldım. Neşeli olduğuna çok sevindim. Seni ne kadar çok özlediğimi bilemezsin. Evde dolaştıkca hep seni, senin sesini arıyorum. Annenle arabaya binip plaja git, iyice yüzme öğren. Gelecek sene hep beraber Ayvalık’a gideriz. Bol bol yemek ye. Ankara’ya iyice şişman dön. Bahçede çok dut yiyip sakın mideni bozma. Sen de beni çok özledin mi? Annenle beraber bana, İzmir’e mektup yazmayı sakın unutma.Kara gözlerinden hasretle öperim benim bir tanecik, güzel sevgili yavrum, Filiz’im." Canım Aliye, Ruhum Filiz - Sabahattin Ali” Sabahattin Ali’nin eşi ve kızına yazdığı mektuplardan oluşan bu kitap, çoğu Osmanlıca olan orijinal mektup ve kartlar, Sabahattin Ali’yi nişanlı, eş ve baba olarak tanımamızı sağladığı gibi, onun aşkı, evliliği ve aile hayatını nasıl yaşadığını da gösteriyor; coşkulu bir aşık, sorumlu bir eş, sevecen bir baba... Ruhu şad olsun…
ETİKETLER : Yazdır