SİSTEM Mİ, REJİM Mİ ?
25 Ocak 2017 23:25:28
Koca koca adamların, dünyanın gözleri önünde, değişen sistem mi olacak yoksa rejim mi ? tartışmalarına girmesi, af buyurulsun ama, biraz komik ve ayıp oluyor !
Sistem ne, rejim ne ?
Bir zahmet açın Türkçe sözlüğü, sistemin karşısına şunlar yazar:
Yol/yöntem.
Bundan pek bir şey anlaşılmıyor. Tartışmaya katkı sağlayacak açılıkta değil.
Rejimin karşısında da şunlar yazıyor:
Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol.
Bu aynı kapıya çıkan iki tanım, eni-konu soyut. Bundandır,sözlük, peşinden şu açıklamayı getiriyor rejime:
Tekerklik rejimi/Demokratlık rejimi.
Tekerkli ne demek ?
Sözlük şöyle açıklıyor bu sözcüğü:
Bir baş tarafından yönetilen devlet yöntemi/monarşi.
Tek-erklik ile demokrasi arasındaki fark ne ?
İlkinde tüm güçler (yasama-yürütme-yargı) tek-elde veya sözlükteki dille tek-başta toplanıyor. Ötekinde güçler ayrılıyor. Yargı bağımsızlaşırken, yürütme (hükümet), yasamanın (meclisin) denetimine giriyor.
Yeni anayasa ile getirilmek istenen devlet yönetimi hangisine cuk oturuyor ?
Tekerke mi, yoksa demokrasiye mi ?
Tek-erke ! Çünkü yeni anayasa tüm güçlerin yönetimini partili cumhurbaşkanına veriyor. Devletin tek kişi tarafından yönetilmesini öngörüyor
Sözlük, bunun monarşi anlamına da geldiğini belirtiyor.
Monarşi ne ?
Çeviriyorsunuz sözlüğün sayfalarını, monarşinin karşısında şunlar yazıyor !
Yunanca kökenli. Monos (tek), arkhein (buyurmak)/ Tekerkcilik .
Yani
Tek kişinin borusunun öttüğü bir devlet yönetimi.
Tekrar soralım:
Anayasa değişikliği hangisini gündeme taşıyor ?
Uzatmayalım
Demek ki neymiş ?
Yeni anayasa ile (onaylanırsa) parlamenter rejim, tek-erkli/monarşik bir rejime dönüşecekmiş !..
Koca koca adamların dünyanın gözleri önünde sistem mi/rejim mi tartışması yapmaları, (baştaki birazı geriye çekiyorum) hakikaten komik ve ayıp oluyor !..
Hemen eklemeliyim ki, tartışmada sistem tarafını tutanlar, gerçekte neyin değişeceğini bilmeyen kişiler değil, bal gibi biliyorlar !
Tartışma, gerçekte, ortak aklın/zeka düzeyinin aşağılarda gezinmesinden beslenen bir algı hokkabazlığı ! Bir illüzyon !..
Aslında, çağdaş eğitimden yoksun kitleler için bu tartışma bir şey ifade etmiyor. Bundandır, sistemciler, yaratmak istedikleri algıyı şu şekilde açımlıyorlar:
Sistem değişirse, tüm sorunlarımız çözümlenecek
Sanıyorum, iktidarın referandum propagandası, bu tema üzerine oturtulacak.
Muhalefetse, (MHP artık muhalefet değil) şu ana kadar, bu konuda kitlelere, Tek Adam rejimi geliyor dışında pek bir şey söylemedi.
Bakalım, muhalefetin propaganda etkinlikleri veya bir anlamda algı operasyonu hangi temele basacak ?..
Yeri gelmişken, iktidarın, bilinçli olarak yürüttüğü, sistem mi/rejim mi tartışmasının muhalefete zaman kaybettirme cinliğini de içerdiğini söylemeliyim.
o o o
YERLİCİLİĞİ AŞMAK
CHPnin önde gelen isimlerinden Yalova milletvekili Muharrem İnce, referandumdan hangi sonuç çıkarsa çıksın, Kasım ayında seçime gidileceğini söyledi.
Bir erken seçimin nasıl bir siyasi tablo ortaya çıkaracağının üzerinde durmaksızın, bir başka konuya eğileceğim bugün ben.
Milletvekili adaylarının saptanmasında, ister merkez yoklamasında olsun, isterse önseçimde olsun, yerlilik kavramı belirleyici rol oynar.
Bunun, ilk bakışta mantıki bir yanı yok değildir. Her il, hemşehrisini mecliste görmek ister. Bu, soyut bir istek de değildir.
Özellikle, kamusal sorunların çözüm merkezi bellenen Ankaradaki hemşehri, pek öyle olmasa da, bir umut kapısıdır kent halkı için
Öncelikle de iktidar partisi milletvekilleri
Bundandır, partilerin genel merkezleri de hemşehri faktörünü ıskalamak istemezler. Aday listeleri, bu yüzden, merkez ilçe ile her ilçeden seçilmiş adayların oluşturduğu karışık dondurmaya döner !
Siyasal deneyim, liyakat, kalite, vb. fasa-fisolaşır !..
Çoğu yerde, bu yüzden, aday listelerinin ortalama eğitim, deneyim ve kalite düzeyi düşük olur. Çünkü her ilçenin siyasetçi üretecek potansiyeli farklıdır. Bu yüzden, zaman zaman, o ilde oturmadığı halde, sadece orada doğmuşlardan listelere takviye yapılır.
Son seçimde Ereğlide olduğu gibi
Ülkemizde siyaset/siyasetçi kalitesinin düşük olmasının en önemli nedenlerinden birisi de yerliciliktir !
Bu sadece milletvekili adaylarının saptanmasında böyle değildir. Belediye Başkanı adaylarının saptanmasında da aynı şey görülür. Bir kentin/ilçenin, etnik/bölgesel/kentsel mozayiği ne kadar zengin olursa olsun, belediye başkanı adayının ille de orada doğmuş olması temel kriterdir.
Örneğin geçen yerel seçimde eski belediye başkanı, rakibi Dr.Uysalı Alaplı doğumlu olduğu için yabancı ilan etmiş, yüzümüzü kızartmıştı.
Yerliciliğin siyasete en büyük kötülüğü, özellikle yerel seçimlerde, halkı kişilerde odaklaştırıp yerli-yabancı diye ikiye bölmesi, bu şekilde partisel/siyasal farklılıkları tali plana itip seçmenin siyasal eğilimi ve sorumluluğunun eksenini kaydırmasıdır.
Siyaset kalitesinin yükselmesi, siyasetçi kalitesinin yükselmesiyle eş anlamlıdır. Yerli olmuş olmamış, önemli olan, seçilen kişinin halkı temsil yeteneği ve bilincinin yüksek olması, ilkeli siyaset yapması ve halkın sorunlarının çözümüne kendisini canla-başla adamasıdır.
Yerli-yabancı ayrımcılığına son vermeden, siyaset kalitesinin yükselmesi zor olacaktır. Öyle de oluyor zaten.
Etnik/bölgesel/kentsel ayrımcılık, adı üzerinde, halkı bölmek anlamına gelir.
Provokasyondur !..
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış