KARA GECE KARARIP KALMAZ DEMİŞLER: :YA KARA GÜNLER? ONLARA NE DİYELİM ?
20 Ekim 2012 17:20:03
Ünlü Tiyatro Oyuncusu Semih Sergen, ÖLÜM KALIM SAVAŞI DESTANI adlı kitabında şöyle diyor:
“ bir yıldız doğdu yüceden”/bir yıldız aman/Şavkı vurdu Galiçya’dan, Çanakkale’den/müjdeler Anadolu’ya Müjdeler/bir soluk yükseliyor inançla/”geldikleri gibi giderler” bu vatan bu güzel yurt/ ne senindir, ne senin/bu vatan ya Türk’ündür/ ya da hiçbir kimsenin”
Yurtta sulh kalmamıştı, cihanda savaşa mı dönüşecek yoksa? Tezkere, MHP’nin desteğiyle çıkıverdi Meclis’ten. Ama gaye savaş çıkarmak değil, caydırmak içinmiş. Bu da ikiyüzlülük değilse nedir? Hani şeffaf olacaktı her şey: Balkondan göründüğü gibi değil işler. Semra Taşkaya’nın yorumuna ben de şöyle bir yorum kattım Facebo-ok’unda:Semra Taşkaya /Dün -TEZKERE İMZALANMIŞ DA MECLİSE GELECEKMİŞ!!! ACELEMİZ VAR!!
Mustafa Kademoğlu “tezkere oy tezkere/al oğulu askere/YA DÖNER YA DÖNMEZ’se/ ya gazidir ya şehit/ ağıt yaksın analar/ duymaz asla sağırlar/ dost düşmanı ağırlar/ yanıyor hep bağırlar/ kimde vicdan sızlıyor?/ kara zamanlara mı/ geldik yoksa ak derken...”
Geçen haftanın en flaş olayları:
İleri demokrasi balonu patladı. Meclis açılışında Cumhur Gül, iktidarı uyardı. 3 Ekim TÜİK enflasyon rakanları, 17. Ekonomiye yakışmadı. İşsizlik, açıklandığı gibi arttı, düşmüyor: Kışı bekleyen görecek ne olduğunu. Ortaya çıkıyor Kalkınma yalanı. Yolunu yollardan bulanlar, bol kazancı rantta buldular.Doğa talanı sürüyor. AKP imaj ve söylem değiştirdi. 2023’e zam yaptı; hedef ‘207ı’e çıkarıldı.
Ne mi diyorum? Gülü seven dikenine katlanır. Bunlar da geçer yahu ! Geçer de, bunların geldikleri gitmeyecekleri iyice belli oldu. Gidenlere bakalım bir de: laik cumhuriyet, çağdaş eğitim, ordunun omurgası, hukukun temeli ve üstünlüğü…Her şeyin vatan için olduğunu söyleyenler, hep kendilerine çalışıyor. Bunu bile göremeyecek kadar körleştik…
Yazımı Kenan Sarıalioğlu’nun bir Kara Zaman şiiriylei sonluyorum:
“Düşmüş yelkovanı akrebi/ Gösteriyor bu kırık çark/Hiç şaşmayan zamanı/ Gündüz/Gece/Susarak”
SAĞ DUYU ÇAĞRISI ve SOL DUYU…
Meclis’te 4 parti var : AKP,CHP,MHP,BDP… Üçü de yasal. AKP,MHP ile uzlaşabiliyor ya da çıkarı için (ikisi de) görevini çok iyi yapıyor. CHP ANAMUHALEFET, BDP ise ya ulusal bütünlüğe kasteden bir terör örgütünün taşeronu olmayacaklar, ya da Kandil’e gidip oradan misyonlarını yapacaklar. Başbakan böyle diyor. Ayrıca, CHP’yi VAGON olarak niteliyor; MHP’nin payanda olduğunu ise ağzına almıyor… Kısacası Meclis’te sağduyu ve sol duyu çatışması yaşanıyor. Cumhur Gül’ün manifestosunu ben böyle değerlendiriyorum…
Akçakale’deki top mermileriyle 5 vatandaşın ölmesi, yaralıların olması karşısında hükümetin misilleme yaparak saldırıya karşılık vermesine karşın; askeri çevrenin bunun bir kaza olduğunu açıklamsı; Suriye’nin özür deilemesine bakarak daha sağ duyulu olmamız gerçeği vurgulandı iş çevrelerinde. Çünkü bu Suriye kon usu, bizi mağdur etmiştir. İhracatımız gerilemiş, sığınmacı Suriyelilerin kamplarda barındırılması ayrı bir külfettir kuşkusuz.
Piyasada Suriye gel-giti yaşandığı apaçık ortada. Savaş söylemi de kriz tehdidini büyütüyor. Bu durumda sol duyu ne yapmalı? Tansiyonu düşürecek söylem ve manevralarla, savaş hevesini kırmaya bçalışmalıdır. Dış tahriklerle, Ortadoğu’nun lideri olma hevesine kapılan iktidarın başının tahriklerini önleyecek söylemlerle halka durumu doğru biçimde ve gerektiği ölçüde anlatmalıdır. Tezkerenin görüşülmesi sırasında CHP’nin salonu terk etmek durumunda bırakan Başbakan da, artık kendi ikbalinden çok daha vahim olan ülkeyi düşünmelidir. Ya da Suriye batağına niye saplanıp kalındığının açıklamasını yapmalıdır.
Anamuhalefet sol duyusuyla soruyor: Obama’dan yana mısınız, Türkiye’den mi? Esad’ın canı cehenneme… Cezaevlerinde koğuşlarda yer kalmamış; “tutuklu göndermeyin” ricası başlamış. Öte yandan tutuklamalar devam ediyor. Enflasyondaki yükseliş meyli artarken; ihracatın yüksekliği altın hikâyesiyle pompalanırken; istihdama yönelik laftan başka bir öneri ve ilgi yoktur. Sayın başbakasn Diyarbakır’a cezaevi yapılacağını açıkladı. TTK’yı özelleştireceğini söyledi. Vekilimiz Özcan Ulupınar Beycuma’ya yeni ceza evi yapılacağını söyledi. Zonguldak’tan bir ses var mı? Ben duymadım…Bugün cezaevlerinde 133 bin kişi var. 10 yıl önce bu rakam 60 bin idi. Bunun da en büy7ük nedeni ekonominin yaşam koşullarına verdiği hasardır.Uzun lafın kısası silkinmeliyiz. Koyun kaval dinler gibi sessiz kalmayalım. Hukuksuz yönetimler, suskun insanları daha çok ezer. Ezilenlerin iktidarları desteklediği ender ülkelerden biri olduğumuzu unutmayalım.
Kara zaman şiirleri – SEÇTİKLERİM…
Bu haftaki şairim Kenan Sarıalioğlu. Felsefeci. Yazar, Kimya Mühendisi. Kıyı dergisinde şiir ve yazıları yayınlandı. Kıyı, Devrekin yakından tanıdığı şair Ahmet Özer’in yoğun emeğiyle Trabzon’da çıkan bir dergiydi.
Kitap iki bölümden oluşmuş: BENDEKİ ZAMAN ve ZAMAN’DAKİ BEN…
İşte BENDEKİ ZAMAN’dan seçtiklerim :
BULUŞMA
Ne yeryüzü kabul etti, ne gökler/İnsana sığındım dedi YEZDAN/Gökdeniz Yerdenizle öpüştü/ Yıldızlı ge-ceye döndü zaman…
GÜNLERR
Günde3 beş vakit/ Ezgin bir ezan sesiyle/ İç geçirir zaman/ dertleşir/Kendisiyle
SARKAÇ
Zaman, ne burada ne şimdi/Evrensel sarkacın iki ucunda/ansızın tutuşan yıldız gibi/ Geçmişin/Geleceğin/burcunda
YARALI
Ne yeryüzünün umrundadır/ Ne de gökyüzü duyar / Bir kimesne can verir/ zaman/ Nabzını/ sayar…
ZAMAN’DAKİ BENDEN aldıklarım
YALVARI
Zaman yalvarıyordu, duydum/Senin olsun rüzgârım, dağım/ Mühürümü de al,ü yeter ki /İnsansız / Etme/Beni/ Allah’ım
İKİ AYNA
Taş ve köpük/ İki ayna/ Biri zaman için/ Öteki insana…
DAĞLARDA GÜZ
Anısı hâlâ ürpertir beni /Dağ sularında yüzdüğüm güzün/ Duru sonbahar güneşi gibi/ Zamanın yüzünde/ Haz / Ve Hüzün
ABLAM
Kazlıçeşme göğünde yatıyor Ablam/Son gülüşlerin Bihter Abla’sı/Gözlerinde yüzünde zaman/ Meğer çığlıkmış/Her kahkahası…
BABAM
Arada bir gemi geçip giderdi/ Zamanın sessiz ufuklarında/ Son gemi gözlerinde battıydı/ babamın/ Yirmi sekiz /yaşında…
ANNEM
Bir hıçkırıktı Annem, siyah çarşaflı /Kocasının mezarında ağlayan/Selvilerin, saçakların altında/Gözsüz / Yarasalar gibiydı Zaman
ÖLÜLERİM
Ah ölülerim, cân kırıklarım/Köpük gibi dağılan zaman/Bir buğu yeri göğü sarmalayan/Hiçliğin/Can bağışlayan / Soluğu
İnsan yaşamını bu kadar güzel duyumsatan bu şiirlere yorum olamaz: Şairine saygısızlık edemem…
CHP DÜŞMANLIĞININ BOYUTLARI…
1950 yılında çok partili demokrasiye geçerken; tek başına iktidara gelen DP’nin, seçim kazanmasındaki en büyük etkenlerden biri Atatürk’ün Partisi sloganına yaptığı karalama-kargışlama-inkâr politikasıydı. 27 yıllık iktidarının faturasını böyle ödeyen bir parti olma talihsizliğini yaşamıştı. Bu elan devam etmektedir.
CHP, tarihin hiçbir döneminde, AKP’nin uyguladığı saldırının binde birinie bile uğramamıştı DP’den sonra.Ne yazıktır ki; 1950 sürecindeki seçim kampanyası, İnönü’yle özdeşleştirlmiş ve kişileştirilmişti. 10 yıldır AKP’nin her fırsatta DP’nin o malum eleştirilerinin, İnönü üzerinden Atatürk’e kadar uzandığı, 80 yılda cumhuriyetin yapamadıklarının 8 yılda yapıldığı safsatası ve yaftasıyla beslendiği bu süreci; aklı başında hiçbir ulus asla kabullenemez. Almanlar Hitler’i, İtaslyan’lar Mussolini’yi bile eleştirmediler, tarih sayfasına gömdüler onları. Kimi ülkelerde heykelleri, büstleri, enstitüleri, parkları olan ve insanlığın müstesna evladı Atatürk’e haksızlıktır bu yapılanlar. TC Başbakanı, ısrarla Gazi Mustafa Kemal diyerek Atatürk oluşunu yadsımaya çalışıyor…
Bir açık oturum programında, sunucu Altan Öymen’e şu soruyu yöneltti: “ Tayyip bey, size sürekli yüklenirken partisinin oyları artıyorken, sizin söylemlerinizle neden oyunuz artmıyor?”. Belleğimde kalanı kadarıyla şu cevabını hatırlatmak istiyorum:
“CHP Devlet kuran partidir. Cumhuriyeti getirmiştir. Çok partili demokrasiyi getirmiştir. Elbette savaştan yenik çıkan Osmanlı’nın yerine yeni bir devlet kurulmuştur. 1930 buhranı (Krizi) yaşanmış; ikinci Dünya Savaşı’nın zor ve ağır koşullarında ülkenin savaşa girmesini önlemiş bir partidir. Bu süreçte, elbette partiden ve yönetiminden mağdur olanlar, yakınanlar, uygulamalından rahatsız olanlar vardır. Bunlar o yıllarını, kuşaklara aktara aktara geldiler bu günlere. Nitekim Başbakan bunu ısrarla kullanıyor. Dindar ve Kindar bir nesil yetiştirme söylemi de buradan kaynaklanıyor.”
“AKP iktidarı muhalefetsiz bir Meclis istiyor. En büyük muhalefet de, CHP’nin uğraşısıdır. Ama başbakan Ana muhalefeti yoksayan; “Biz sizsiz de işimizi görüyoruz, güle güle” diye kürsüden meclisi terk edenlere böyle seslenen bir anlayışı da temsil ediyor. Bugün, en çok kullandığı millet iradesinin seçtiği vekilleri, Meclis’e taşıtmayan bir tavır içindedir. Şiddet, baskı ve dayatma yanlısıdır. Eleştiriye tahammülü yoktur. Ülkenin tek hakimi olmak peşindedir.” Öymen’in konuşmasında aklımızda kalan bu ayrıntıların sonucu; 4.cü olağan kongresinde Barzani’yi, Haşimi’yi, Meşal’i alkışlatırken, CHP’yi yuhalatmıştır üylerine… Bu ayıpla malüldür AKP iktidarı…
Kuşkusuz her iktidar gibi CHP’nin de kusurları, yanlışları, eksiklikleri olmuştur. Muhalefetinin en iyi niyetle, toplumsal mutabakat ve barış için uzlaşma kültürünü yerleştirme adına aldığı tavır da, iktidarların hoşuna gitmemiştir. Ama, CHP (1999-2002 döneminde Meclis dışında kalmışsa, bunun da sorgulamasını yapmıştır. Bugün kadroların hiziplerle meşgul edilmesi bile partiiçi muhalefetin gücüyle açıklanabilir. Bu demokratlığın bir göstergesi iken; başbakan tarafından alay konusu yapılmaktadır. CHP bunları da göğüslemeyi bilen bir parti olarak, Atatürk’ün partisi olmakla gurur duymaktadır…
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış