ASGARİ ÜCRET ve ÖTESİ
19 Subat 2020 09:27:46
Rıza Yalçınka’yı Dinlerken...
Mustafa Kademoğlu
Huzur Evi mi, Ev Huzuru mu?
Bir dünya yaşlılar günü dolayısıyla devlet bir afiş hazırlamıştı: “Çatısı altında yaşlı bulunan ev mutludur.” Bu çok anlamlıydı. Çocukluk ve gençlik döneminde bu mutluluğu yaşadık biz. Zamanla yaşlıların evinde huzur bulamadığı, bu yüzden huzur evlerine gittikleri dönemlerin de tanığıyım ne yazık kı!...
Durup dururken bu da neyin nesi; yaşlılar günü değil ki demeyin: Bartın Milletvekilimiz dostum Rıza Yalçınkaya’yı Halk TV’deki programda izlerken eski yıllarıma döndüm de ondan. Ataerkil aileden çekirdek aileye dönüşle başladı bu sorun. Tabii bunda eğitimin de büyük rolü vardı.
Yaşlılar uygulamasından bu yana yazdığım yazılar bir kitapçık oluşturur. Kendimi bir yaşlısever ilan edebilirim. Çünkü gençliğimde en çok arkadaşım yaşlılardı. Onlardan çok şey öğrendim. Ben yaşlılık yıllarımda da (yaklaşık 20 yıldır) gençlerle arkadaşlık ediyorum ve o dost arkadaşlarımdan öğrendiklerimi onlara aktarıyorum.
1952 yılı yazı olmalı. Darülaceze’de (İstanbul) kalan babaannemin kardeşi Cemil Dayı’yı ziyarete gitmiştik ailece. Onu Devrek’e götürdük sonradan. Ama o yaşadığı bu kurumu yeğledi ki, fazla kalmadı. Şimdi anlıyorum ki; o Devrek’te huzur bulamamıştı. Çünkü akrabaları ona huzur vermemişler. Bunu da zamanla kavramdım.
Ne zaman yaşlılar günü gelse, ilk işim olarak gazetelerde yazılar arar, TV’lerde yapılan röportajlara yoğunlaşırım. İçim burkulur, yüreğim sızlar, oğullarına kızlarına, yakınlarına kızarım. Yanı sıra da şu soruyu sorarım ardından: Bu durum yalnız onların suçu mu?
Kuşkusuz değil. Çünkü biz kendimiz gibi yaşamak yerine başkalarına bakarak yaşama gibi bir yanlış alışkanlığa saplandık. Bunun yanı sıra, hem miras, hem de aile düzeninde içtenlik sağlanamadığı da dikkate alınırsa, bu sosyal yaranın açılması kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Hemen her gün, bir nedenle TV kanallarından yansıyan görüntüleri iyi değerlendirmek gerekiyor. Peki, devlet yaşlılarına sahip çıkıyor mu? Kuşkusuz çıkıyor. Ama yeterli değil, bir talihsizlik de burada yatıyor.
Rıza Yalçınkaya’nın Anlattıkları
Bilindiği gibi. SGK Yönetimi, devlete ait huzurevlerinin konaklama ve barınma hizmetlerine %36 zam yapmış ve Temmuz /2009 başında uygulamaya koymuştu. Sayın Yalçınkaya verdiği soru önergeleri ve duruma yanıtlar aramış ve bu görüşlerini prgrama taşımıştı. Yeterli yanıtlar bulamayınca, acımasız uygulamalarla yaşlılarının mağdur edilmesini halkımızla paylaşma duyarlığını gösterdi. Bartın’dan rakamlarla durumu somutladı. Şöyle diyordu:
180 bin nüfuslu ilimizde 2003’te 12 bin kişi fakfukfon yardımı alırken 2008’de bu rakam 24 bine çıkmış. Yine Yeşilkartlı sayısında da 2003’te 2600 olan sayı 2008’de 8000’e çıkmış. Dileriz Zonguldak milletvekillerimiz A. İhsan Köktürk ve Ali Koçal Beyler, Zonguldak’taki durumu da açıklayabilirler. Bekliyorum.
Çalışma Bakanı’nın zam gerekçesi de ilginç: “Artan kaliteli hizmet maliyetleri, bu zamları kaçınılmaz kılmış.” Burada şunu vurguladı sayın Yalçınkaya: “Sayın Bakanın niyetini bilemeyiz ama bir gün bu kurumların kapatılıp, özelleştirilmesi ya da başka kurumlara devri de akla gelen bir kuşkudur” dedi. Zamların bir bütçe açığını kapatma operasyonu olduğunu savunan bir sendikacı, huzurevlerindeki asıl sıkıntının personel ve doktor hemşire azlığı olduğu savunan Bürosen Başkanı Tüm Sağlık Dernekleri Genel Başkanı H. Fehmi Mavi’nin var olan 21 bin yatağa karşın 2 milyon yatağa ihtiyaç olduğunu söylemesi, iktidarın sosyal devlet anlayışından uzak oluşunu kanıtlıyordu. Bir sunucuya TRT’nin 500 bin lira progrm ücreti ödediği ülkemde, yaşlıların ve emeklilerin durumu insaf ve vicdan ölçülerine de sığmıyor.
Son Durum Nedir?
Açılan davalar vardır. Özellikle CHP’den daha etkin çalışmam ve çabalar beklenmektedir. Dernek, evden bakım projesini CHP’nin de sahiplenmesini istiyor ve bekliyor. Muhalefet, bakanlık ve SGK’nın bu tutumunu sürekli gündemde tutarak zamların geri alınmasını sağlamaya çalışmaktadır. Ancak halkı baskı altına alarak etkisiz ve tepkisiz bırakmayı hedeflemiş bir iktidarın bu tutumundan caydırılması için çalışmalar yoğunlaşacaktır. Sosyal devletin işlevleri ve emek-istihdam ilişkileri yeni kitabımızda konu daha derinlemesine incelenmiştir.
Yine emekliliğinden sonra çalışanlardan gelir vergisi kesilmesi ya da maaş kesilmesi tehdidinin gündeme getirilmeyişinin programcının gözünden kaçtığını da vurgulamalıyım.
ETİKETLER : Yazdır