DEĞİŞİMCİLER KEMALİST Mİ ?
14 Nisan 2024 00:06:40
Yön tablosunda Batı soldadır.
Feodalizmi/soyluların ve ruhbanların iktidarlarını yıkan ilk demokratik devrimlerin Batı’da görülmesi, solu devrimcilikle özdeşleştirir mi ?
Siyasette sol kavramı Batı değil, sosyal devrim kökenli: 1789 Fransız büyük burjuva devriminden sonra kurulan ilk mecliste, soylular meclisin sağındaki sıralara devrimciler de soldaki sıralara oturmuşlardı. Siyasette solun devrimcileri simgelemesi buna dayanıyor.
1789 demokratik devriminin önderi sermaye sahipleriydi; tabanını ise köylüler ile kentlerde (kasabalarda) toplanan özgür esnaf ve zanaatkarlar oluşturuyordu. Sol deyince siyasette emekçilerin akla gelmesinin nedeni de bu. ilk kasabalar/kentler o dönemde uygarlıkla değil, özgürlükle eşanlamlıydı. Kasabaları kuran esnaf ve zanaatkârlar, köylülerin aksine, özgür bireylerdi. Bu yüzden kasabalar ( ilk kentler) özgürlük merkeziydi. Kent ve özgürlük kavramları oralarda örtüşüyordu. Kent uygarlıktır sözü, o dönemde kent özgürlüktür şeklindeydi.
Soyluların ve Ruhbanların/klisenin toplumsal düzenine (feodalizme) karşı kapitalizm temeline basan burjuvalar başlarda devrimciydi; köylülerin özgürlüğünü savunuyorlardı. Başlıca sloganları özgürlük-eşitlik ve adalet’ti.
Burjuvazi ruhbanların desteklediği soylulara karşı mücadele ederken vicdan özgürlüğü ile ateizmi göklere çıkartıyordu. Ama, soyluların ve ruhbanların sistemini tasfiye edince bu kez pagan geneklere dördü; Paul Lafaqui’nin deyişiyle ruhbanların bastırdığı tensel hazlara, mala ve mülke boğuldu, 19 yüzyılın ortalarından itibaren gericileşti ve birlikte soyluları alt ettikleri emekçilere sırtını döndü.
Burjuvazi, 20. Yüzyıldan itibaren tekelleşti, giderek, küresel bir güce dönüştü… Başlardaki özgürlükçü (liberal) çizgisini terk etti ve özgürlüklerin düşmanı haline geldi:
Bu süreç içindeyiz.
Başa sararsam, 18. Yüzyılda “solcu” kabul edilen burjuvazi 200 yıldır sağcı !
**
Günümüz siyasetine kuşbakışı bakıldığında iki parçalı bir yapı görüyoruz:
Özgürlüklerden, eşitlikten, adaletten yana olanlar sol tarafta; ötekiler sağ tarafta…Ama iki taraf da kendi içinde bölünmüş durumda. Sağdakilerin de soldakilerin de kendi içlerinde solu sağı var. Sol; sosyalizmden Kemalizme ve sosyaldemokrasiye kadar çeşitlenirken; sağı da muhafazakarlar ve milliyetçiler oluşturuyor.
Siyasi iktidarda ise muhafazakar (islamcı) ile radikal milliyetçiler oturuyor. Hem onlar ve hem de muhalefeti oluşturan partilerin çoğu, kurulu düzenden yana. Muhalefetin içindeki sosyalistler, kurulu düzenin değiştirilmesinden yana iken, ılımlı sol ve liberaller kurulu düzenin revizesinden yanalar…
Daha çok CHP içinde yeralan Kemalistler ise tam bağımsızlıkçı milli demokratik çizgileri ve ekonomideki karma modelleri ile solda ayrı bir konumdalar. Kemalistler solun sosyalizme en yakın kesimini oluşturuyor.
Canalıcı soruya geliyorum:
Bir erken seçim halinde veya 2028’de CHP iktidara gelirse, kurulu düzeni revize etmeyi amaçlayan sosyal demokrat bir çizgi mi izleyecek, yoksa Kemalist bir çizgi mi ?
Bu soru ötelenebilir ya da geleceğe atılacak bir soru değil. En geç dört yıl sonra yüzyüze gelinecek bir soru.
CHP’nin Değişimciler’inden beklenen bu soruya bir netlik getirmeleri. Korkmasınlar! Halk kitleleri sekülerizm fobisini aştı ve CHP’den yeni şeyler yapmasını bekliyor !..
ETİKETLER : Yazdır