EREĞLİ ÜVEY EVLAT MI ?
09 Ocak 2017 00:31:16
Benim internetle filan başım pek hoş değildir. Bundandır, yerel basında ne zaman derinliği olan bir yazı, araştırma, vb. yayınlansa, bizimkiler beni uyarırlar ve çalışmayı okumamı isterler.
Geçenlerde de öyle oldu. Sevgili Eyüp Bektaşın Önder gazetesindeki köşesinde yayınlanan bir yazısını okumamı istediler
Okudum
Konu, çok hassas bir konu
Bektaş, Zonguldakın anakent (büyükşehir) yapılacağı söylentilerinin ekseninde geliştirdiği yazısında, Ereğli için, özetle, sürekli olarak ihmale ve haksızlığa uğrayan bir ilçe tablosu çiziyor.
Örneğin önseçim olmasa Ereğliden milletvekili bile çıkmayacağını söylüyor; çözüm olarak Ereğlinin il olmasını istiyor; en azından Zonguldakın anakent olması halinde yerel yönetimin anakentten özerk bir statüye sahip olması gerektiğini vurguluyor
Bir adım geriye çekilip baktığınızda, sevgili Bektaş, bir tür kentçilik/Ereğlicilik yapıyor.
Ereğlinin, devletin ve gelmiş geçmiş iktidarların haksızlığına uğradığı tezine katılmak zordur.
Sadece Erdemirin varlığı bile, bu tezin zemininin sağlam olmadığını ortaya çıkartır.
Çünkü Erdemir, sadece bir sanayi devi değildir. Ereğlinin yarıfeodal/geleneksel toplumsal yapısını çağdaş (kapitalist) bir yapıya kavuşturan temel kuruluştur da ! Günümüzün gelişmiş/çağdaş Ereğlisinin toplumsal mimarı Erdemirdir. Dolayısıyla milli-demokratik kültürün gelişip güçlenmesinde de Erdemirin azımsanmayacak rolü vardır.
Erdemir gibi toplumsal fonksiyonu da bulunan bir sanayi devine sahip bir ilçenin, üvey evlat olduğunu söylemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Ereğli, Erdemir ile Zonguldakın bütünü içinde imtiyazlı bir ilçe olagelmiştir elli yıldır. Ereğli, imtiyazlı ilçe konumunu bugün de koruyor.
Buradan bakıldığında, ihmal edilmiş değil, ihya edilmiş bir kenttir Ereğli !
Ereğlinin il olup olmaması ise, siyasi olmaktan çok, ekonomik, teknik (planlama) ve idari bir konu.
Diyelim ki Ereğli il oldu. Alaplı dışında hangi ilçeleri bağlayacaksınız Ereğliye ? Fındık kadar Gülüç ile Gökçebey ve Kandilli beldelerini ilçe mi yapacaksınız ?..
Bektaşın, önseçim olmasa Ereğliden milletvekili bile çıkmaz görüşüne de katılmak zordur. Çünkü bu görüşe katıldınız mı, tüm siyasal parti genel merkezlerinin Ereğli düşmanı olduğu sonucuna varmanız kaçınılmaz hale gelir !
Sorun şurada: Ereğli 40 yıldır çaplı siyasetçi yetiştiremiyor !.. Önseçim esintisiyle gelenlerin genelde Ereğli dışından kişiler olmasının nedeni bu !..
Uzattım. Aslında üzerinde durmak istediği konu, bölgecilik/kentçilik
Bu konu çok önemli..
o o o
İlkten şunu söyleyelim:
Bölücülüğün her türü, halkı birbirine düşürmeyi amaçlayan bir provokasyondur:
Kent bölücülüğü, bölge bölücülüğü, etnik köken bölücülüğü; dil, din, mezhep bölücülüğü
Halka karşı işlenen suçtur !..
Ancak, Ereğli kökenlilerin, bu konuda (kabul edilemez olsa da) bir mazaretleri yok değil. Anlatayım:
Ereğli antik bir Yunan/Rum kolonisidir. Türk egemenliğine 14.yüzyılda geçtiği kabul edilir. Ancak, 14. Yüzyıldan günümüze kadar uzanan 600 yıl, Ereğlinin Müslüman yerlileri, Hristiyan azınlıklarla, özellikle de Rumlarla iç-içe yaşadı. Bu durum, 1925 mübadelesine kadar sürdü. 1925te Ereğlinin merkez nüfusu 8 bindi. Bunun 1200nü Rumlar oluşturuyordu.
Rumlar, nüfusun beşte birini oluşturdukları halde, ticaret ve yerel ocak işletmeciliğinde etkin durumdaydılar.
Yani Ereğli 600 yıl, ayrımcı politikaların yeşereceği/yeşerdiği bir kent konumundaydı. Irk, din, dil, kültür zenginliğimiz zaman zaman ayrımcı politikaların kurbanı oldu bu nedenle
Ayrımcılık, sadece din, dil, ırk zemininde de kalmadı. Bölgesel anlamda da kendisini gösterdi:
Örneğin 1867 tarihli Dilaver Paşa Nizannamesi, maden işçiliği imtiyazını Ereğliye bağlı 14 köyün 13-50 yaş arasındaki erkek nüfusuna mükellefiyet (zorunlu çalışma) şeklinde veriyordu. Dışardan işçi çalıştırılması yasaktı.
1880li yılların başlarında, dışardan işçi alımı serbest bırakıldı. Çünkü maden işletmeciliği gelişmiş, işçi ihtiyacı fazlalaşmıştı. Ereğli bu ihtiyacı karşılayamıyordu. Yasak kalkınca özellikle Doğu Karadeniz bölgesinden Ereğliye büyük çapta işçi akını oldu. Ereğlinin yerlileri, bu kez farklı bölgelerin insanlarıyla bir arada yaşamak durumuyla karşılaştı.
Günümüze kadar uzanan Yerli-Yabancı ayrımcılığının kökleri burada yatar.
Erdemirin yapımı sırasında yine Doğu Karadeniz ve Güneydoğu bölgelerinden de çok sayıda işçinin Ereğliye gelmesi, sadece bölgesel ayrımcılığı çeşitlendirmedi, bölücülük etnik bir boyutlanmaya da uğradı.
Yani
Bugün, merkezde azınlığa düşen Ereğli kökenlilerinin en azından bölgecilik yapma konusunda mazaretleri vardır. Bir tür savunma refleksidir bu.
Ama, onların ve Ereğli kökenli olmayanların, bölgeci tavırlar takınmalarının haklı olduğu anlamına gelmez bu. Her mazeret haklı değildir çünkü !
Bölgeciliğin kentlerarası ayrımcılığa doğru daraltılmak istenmesi ise, bölgeciliği teorikman kendi içinde nötralize ediyor da olsa, kabul edilemez !
Söyledim
Halkı bölen, birbirine düşüren her tavır/düşünce/eylem provokasyondur.
Halkı bölmek değil, çağdaşlık potasında bütünleştirmek gerekir.
Bölücülüğün panzehiri, ulusal ve sınıfsal bakış açısıdır.
Ereğliyi/Ereğli halkını, Zonguldakın/Zonguldak halkının karşısına dikerseniz bölücülük olur bu !
Bütünün çıkarı/esenliği, parçanın çıkarından/esenliğinden daha önemlidir !.. Kaldı ki böyle bir durum da yok yerel planda !..
Sevgili kardeşim Eyüp, bu konuyu bir kez daha düşünmelidir.
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış