ERTUĞRUL! SENİN ON FİDAN ROZETİ TAKMAYA NE HAKKIN VAR?
04 Ekim 2011 16:06:03
Kartal-Maltepe askeri cezaevindeyiz.. 1970’li yılların başları..
Bir gece Mahir ( Çayan ) yanıma geldi. Dedi ki:
“ Biz gidiyoruz!.. Sen de artık kararını ver!.. “
Haftalardır firar için tünel kazılıyordu. Tüneli kazmaya THKO’lu Cihan Alptekin ile arkadaşları başlamış, ancak ekip yeterli olmayınca bize gelmişlerdi. Firar, ortak planlanacak ve uygulanacaktı. Kimlerin kaçacağına sonra karar verilecekti. Gece devriyesi aralığı 15 dakikaydı; 15 dakikada kaç kişi kaçabilecekse, rakam da o olacaktı.
Mahir’e sordum.
“ Patladı mı? “
“ Tamam! “ dedi Mahir.
Bu, tünelin cezaevinin çevresindeki duvarın tam dibine geldiği ve çıkış deliğinin kısmen açıldığı anlamına geliyordu. Planlamaya göre, uygun bir saate kadar çıkış deliği tam açılmaya hazır hale getirilecek, delikten son çıkan, beraberinde bükerek götürdüğü bir plastik bulaşık leğen ile deliği kapatacaktı.
Sarıldık birbirimize. Dil alışkanlığı:
“ Kendinize dikkat edin! “ dediğimi anımsıyorum.
THKP-C yönetimi kendi içinde çatlamıştı. Ben, Yusuf Küpeli ve M.Ramazan Aktolga ile bazı diğer arkadaşlar, kırsal hareketi henüz erken buluyorduk. Tereddüt içindeydim. Kır mücadelesi için ne doğru- dürüst gerilla eğitimi görmüş bir kadro vardı elde, ne de yeterli silah ve mühimmat, ne de barınak!..
Mahir’se, hiç değilse, ölüm cezasına çarptırılan Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan için “ bir şeyler “ yapılmasında ısrarlıydı. Biz de istiyorduk bunu, ama Deniz’lerin asılmasını engellemek, hiç değil de erteletmek için çok önemli birisinin rehin alınması gerekiyordu ki buna olanak yoktu. Çünkü, çok iyi korunuyorlardı.
Gittiler.
Biz de kimlerin kaçtığı belli olmasın diye cezaevini işgal ettik. Uzun süre direndik, en azından çocukların kırsal bir alana kapağı atmalarını sağlayacak zamanı kazandırdık onlara.
( Kaçışın nasıl planlandığını ve direniş sırasında neler olduğunu ayrıca yazacağım. )
Sonrası biliniyor. NATO üssünden üç İngiliz teknisyenin kaçırılması.. Karadeniz kırsalına geçiş ve Kızıldere’de içlerinde Mahir, Hüseyin ve Ulaş ile Ziya Yılmaz’ın da bulunduğu 10 kişinin kolluk güçlerinin hava destekli bir operasyonu ile öldürülmeleri!..
Ölenler arasında Kızıldere muhtarı ile İngiliz teknisyenler de vardı.
Bu olaydan tek kişi sapsağlam kurtulmuştu:
Ertuğrul Kürkçü!
Dev-Genç’in Genel Başkanı!. THKP-C’nin Genel Komite üyesi!..
Burnu olsun kanamadan nasıl kurtulmuştu Kürkçü?
Çünkü ateş başlar başlamaz Kürkçü kendisini muhtarın ahırındaki samanlığa atmış ve samanların altına gizlenmişti! Arkadaşları dışarıda vuruşurken, Kürkçü saman altındaydı!...
Aradan yıllar geçti.
Bir de ne görelim? Bizim Ertuğrul, yakasına ölen on devrimciyi sembolize eden bir on fidan rozeti takmış, TMBB’nde yemin ediyor!..
Kimin için ve kimin adına?
ABD’nin dümteklediği Kürt Harekatı ya da BDP adına!..
Olur.. İnsandır bu.. Çiğ süt emmiştir… Dönen her zaman olur…
İyi ama, arkadaşları vuruşurken canını kurtarmak için samanlığa saklanan Ertuğrul’un yakasına o rozeti takmaya ne hakkı vardır?..
ETİKETLER : Yazdır
siz ne anlarsınız sayın ziyaretçi sosyalizm de THKP/C den varsa yoksa eleştirin 2 kelimeyi biraraya geitirip cümle kuramayan insanlarsınız, kimimizin babası kimimizin abisi bu yolda türkiye'nin şu an bulunduğu duruma gelmemesi için birşeyler yaptılar sizin gibi dar zihniyetli insanlar yüzünden bu haldeyizz....
Thkp/c'nin kurucucu olup da bugün geldiğiniz nokta acı verici. "Sosyalizm" adına konuşmayı bırakın. Çünkü, yazdıklarınızdan anlaşıldığı kadarıyla mücadele kaçkını, Kürt düşmanı ve ırkçısınız.
- s.
- 1