ÜSLÛB-I BEYAN AYNIYLE İNSAN..
28 Ocak 2015 23:50:04
Fransız yazar Buffon, üslup ile ilgili düşüncelerini Üslûp, insanın ta kendisidir. diye özetler. Bizde ise üslûb-i beyan ayniyle insan diye bu düşünceyi ifade eder eskiler. Neyi, nasıl diyorsan sen de aynen öylesin anlamına geliyor bu deyiş. Üslûp; Kişinin duygu, düşünce ve hayallerini, istek ve dileklerini kendine özgü anlatma biçimidir. Başka bir anlatımla üslup, kendine özgülük, duyuş, görüş, anlatış, kişisel beğenileri anlatma amacı ile yine kişiye özgü ifade ediş anlamları da taşır. Özetle üslup, kişinin konuşma tarzı ve hareketleri, kişinin iç dünyasının ve karakterinin aynasıdır anlamına da gelmektedir.
Sözlü anlatımda; sözcükleri seçme ve kullanma, vurgulama ve mimikler de işin içine girer. Yazılı anlatımda ise; konu, anlatılan nesneyi, üslup da bunun nasıl anlatıldığını gösterir. Hatta aynı şeyi anlatmak istedikleri halde üslubun, alimde başka, cahilde başka olduğu görülür. Çünkü herkes anlatmak istediğini; kendi kültürü, eğitimi, bilgisi, görgüsü içinde, kelime dağarcığına göre kendi anlatım özelliklerini de katarak anlatır. Eskiler bu duruma herkes meşrebince ifade ediyor derler. Yazım kuralları kadar noktalama işaretlerini kullanış biçimi de yazılı anlatımda etkili olur. Buna göre kişinin, dili kullanış biçimi ve anlatım özellikleri, onun üslûbunu meydana getirir, diyebiliriz.
*****
Türkçemizde üslup sözcüğü için; anlatım tarzı, biçemi, yöntemi, yolu, metodu, tekniği tanımları da kullanılır. Yine üslup, kişinin yazım tekniği, sözcük seçimi ve cümle kuruluşlarındaki kendine özgülük, görüş, duyuş ve anlatış özelliği olarak da belirtilir. Bunu her üslup sahibini bağlar diye de söyleyebiliriz. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır atasözü, üslubun kişiye özgü olduğunu anlatır. Yazıyı yazı kılan, okuru yazıya bağlayan, yazının tadıdır. Üslup ise sözün tadını dilde duyuran çok önemli bir özelliktir.
Yazılı ve sözlü anlatımda kişisel özellikleri yansıtan üslubun, toplumsal ilişkilerde ve siyasette de çok büyük önem taşıdığı tartışılmaz bir gerçektir.
Siyaset; ülke ve toplum sorunları üzerinde farklı görüş ve bakışla tartışma, yasalar çerçevesinde değişik anlatım yol ve yöntemleri kullanarak, halkı bu doğrultuda etkileme işi, diye tanımlanabilir.
Ancak toplum önüne çıkan kişilerin, yöneticilerin, siyasetçilerin, kitle örgütü temsilcilerinin düşünce ve görüşlerini aktarırken, üsluplarına herkesten çok özen gösterme sorumlulukları olduğu da unutulmaması gereken bir gerçektir. Sadece onlar mı? Okuldaki öğretmenden başlayarak, toplum önüne çıkan, tv ekranlarında boy gösteren, yazan, çizen tüm kişilerin de aynı kurala uymaları, özenli olmaları gerekir. Bu sorumluluk, kişinin kendine olduğu kadar topluma da saygısının bir gereği olarak kabul edilmelidir.
*****
Ünlü Ziya Paşa, Terkib-i bendinde şöyle der: Cânan gide rindân dağıla mey ola rîzan /
Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde. Bu beyti günümüz Türkçesine şöyle çevirebiliriz: (Sevgili gitse, rintler -âşıklar- dağılsa, şarap dökülse
Böyle gecenin sabahından ne hayır umulur?)
Kimi kişiler de yazdıkları yazılarda veya toplum önüne çıktıklarında üslupları kadar kullandıkları kelimelerin, cümlelerin anlamları açısından da büyük yanlışlara düşebilirler. Kendilerince doğru şeyler söylediklerini düşünme güdüsüyle; afrayla-tafrayla kurdukları cümleler, temelsiz-dayanaksız suçlamalar, ben merkezli tavırlar ile inandırıcılıklarını yitirmiş, kendilerini küçültmüş olurlar ne yazık ki..
Kimi konuşmacıların da hitap ettikleri toplumun, kaderde ve kıvançta birlikte olma duygularını güçlendirmek yerine; geçmişte yaşananları, olayları, olguları sadece kendi çıkarları, hırsları, kinleri, kaprisleri, öfkeleri temelinde değerlendirdikleri görülür. Bu bireysel çıkış, içinden çıktıkları toplumu karşısına alarak; onları iteleme, incitme, hatta tahrik etme sonuçları doğurur. Yani, beyitte söylendiği gibi; sevilenler dağıtılırsa, şarap kadehleri gibi gönüller kırılırsa, insanlar küstürülürse, huzursuz edilirse bu durum kimseye kazanç sağlamaz.
Bu durumdaki kişiler; gelecekte o toplumun önüne hangi yüzle çıkacaklarını hesap etmeden, kendilerince bir kazanç sağladıklarını düşünürler. Oysa çoğu kez görülmüştür ki kazın ayağı öyle değildir. Yani gece, dostluk ve muhabbet meclisini dağıtırsanız, böyle gecenin sabahından hayır beklememelisiniz.
*****
Özellikle siyasete soyunmuş kişilerin ise toplum önünde asla ölçüsüz ve tahripkar olmamaları beklenir. Politika içinde kendilerine yer arayanların dikkat edecekleri diğer bir konu ise asla çelişkili olmamaları, bir dediklerinin sonraki ile örtüşmesine dikkat etmeleri gerektiğidir. Çünkü toplum hemen Bir dediği ötekini tutmuyor diye damgayı basar. Eskiler bu tutumda olanlar için deHerkes kendi meşrebince davranır, konuşur derler. Meşrep: huy, davranış, yaratılışta olan nitelik; tutum ve durum, diye tanımlanıyor sözlüklerde.
Karşı düşünceleri tartışırken bile üsluba, kullanılan kelimelerin anlamlarına, söyleyiş tarzına da dikkat edilmesinin bilinmesi gerekir. Yarın, hitap ettiklerinizle birbirinizin yüzüne bakamayacağınız söz ve davranışlardan da özenle kaçınmak gerekli değil midir? Toplum önüne çıkan kişilerin olumsuz örnek olmamaları; toplumsal ilişkileri koruyan, geliştiren, asla yıpranmasına izin vermeyen bir davranışta olmaları da akıldan çıkarılmamalı. Ağızlardan çıkanları da kulaklar duymalıdır. Ne yazık ki son yıllarda siyasetçilerimizin bir üslup zaafiyeti içinde olduğunun sayısız örneklerini istemeyerek de olsa görmekteyiz..
*****
Eskiler, "gönül deniz, dil sahildir, gönülde ne varsa kıyıya o vurur" derler. Bir insanın insanlığı kişiliği, karakteri, değeri, konuşmasına ve konuşmasında tercih ettiği üslûba (ifade tarzına) aynıyla yansır. Hani deriz ya, dervişin fikri ne ise zikri odur diye. Aynen öyle. Hayatı algılayış ve yorumlayışınız, sadece dil ile, dile gelenle değil, aynı zamanda haliniz ve durumunuzla da uyumludur. Bir olayı, bir olguyu, bir düşünceyi, duyguyu, durumu, tanımlama için seçtiğiniz sözler ve ifade ediş biçimi, tarif edilen kadar, tarif edeni de tasvir eder. Hatta içeriğinden, esas özünden sıyrılmış söz ve ifade, aslında sahibini de anlatır.
Aynı siyasal ve toplumsal örgütlenme içindeki kişileri, grupları toplum önünde itelemeğe yaslanan üslup sahiplerinin, dinleyenler ve izleyenlerce temelsiz-dayanaksız ve ölçüsüz şeklinde değerlendirildiğini görüyoruz. Bir hediyeyi vermedeki tavır ve üslup, hediyeden daha önemlidir diye bir söz vardır güzel Türkçemizde. Hediye verileni incitmeme, üzmeme, nazik ve kibar olma, anlamlarını içerir. İnsani ilişkileri olduğu kadar toplumsal değerleri de zedeleyen bu durum, şu önemli uyarıyı yapıyor: Her siyasetçinin kendine özgü üslubu olsun; ancak bu üslup, ulusal ve toplumsal değerlerin, insani ilişkilerin, kültürün, alınan eğitimin, ahlakın, görgünün, anlayışın, yaşam kurallarının dışında olmasın!..
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevinc TOGMAN
3 yıl önce
Bu denli derin ve degerli harmanlama Muthissiniz gunumuze ders olabilmesi ...
saygi sevgi selam Merhaba !
Sevket RYIGIT
6 yıl önce
Makale bilginin görgümün bilgiyi güzel ifade edebilme yeteneğinin yansımasıydı ve herkesin her zaman ihtiyac duyacagi bir konunun islenmesiydi.
- s.
- 1