
zehra_ciladir@hotmail.com
LİMONLU SOHBET
01 Aralik 2025 16:21:46
Gıda zehirlenmesi olaylarının ardı kesilecek gibi değil. Hergün TV’ler, gazeteler yeni zehirlenme haberleri veriyorlar.
Haberlerden anlaşıldığına göre gıda zehirlenmeleri daha çok beyaz ve kırmızı et odaklı, özellikle tavuk ürünlerinde yoğun.
Bunlar ölümlere yol açan olaylar olduğu için doğal olarak halkın ilgisi daha çok hazır gıdalarda yoğunlaşıyor.
Oysa gıda zehirlenmelerinin bir başka çeşiti de var: Sebze ve meyvelere bulaşan tarım ilaçlarının yolaçtığı “tedrici” zehirlenmeler…
Tarım ilaçlarının yolaçtığı “tedrici” zehirlenmeler ölümlere yolaçmıyor gerçi, ama sürekli maruz kalındığında çeşitli hastalıkları tetikliyor.
Bu nedenle tarım ilaçları kullanılan sebze ve meyvelerin çok iyi yıkanmaları gerekiyor. İyi yıkanmadan yediğimiz çiğ sebze ve meyveler vücudumuzu zaman içinde toksin deposuna çeviriyor.
Sebze ve meyvelerde tarım ilâçlarının yanısıra kimyasal gübre kullanımının çoğalması, son yıllarda organik sebze ve meyve yetiştiriciliğini tetikledi. Organik ürünler doğal olarak ilgi görüyor.
Organik ürün yetiştiriciliği zaman içinde bireysel bir uğraşa da dönüştü. Bahçesi olanlar yiyecekleri sebzelerin hiç değilse bir kısmını bahçelerinde yetiştiriyorlar.
Organik ürünlere ulaşmak için daha çok “köylü pazarından ürün alan birisiyimdir. Köylü pazarları diğer pazarlara göre biraz pahalıdır, ama oralardan aldığımız sebze ve meyvelerde genellikle tarım ilacı yoktur.
Geçen yaz büyük kentlerdeki akıma ben de katılayım dedim. Terasta saksılara “yeşillik” ekerek başladım işe, ama itiraf edeyim pek başarılı olamadım. Ama pes de etmedim. Bu kez saksılarda limon ve mandaline yetirştirmeye karar verdim. Onun yanısıra çiçeklerimi de çoğaltacağım…
Apartman yaşamı yeşilliğe özlemi arttırır. Buna bir de organik ürün özlemi eklenince kendi yeşilini kendin yarat düşüncesi filiz verir içinizde.
Terastaki limon ağacı epeyce büyüdü, bu kez internetten mandalina fideleri sipariş ettim, bakalım organik ürün sevmemin bu yeni hamlesi başarılı olabilecek mi ?..
Aslında bu çok önemli değil. kendi yeşilliğini kendin yarat akımı bir tür rehabilitasyon aynı zamanda, çünkü insanı zihnen dinlendiriyor.
Canım oğlum Sina’nın cezaevine girişinden bu yana Yeni Ufuk’un yazıişleri müdürü olarak görevim daha da ağırlaştı. Bir yandan gazete, bir yandan ustamız Sina Çıladır’a asistanlık ve diğer işlerim nerdeyse zamanımın tümünü silip süpürüyor. Terasta birşeyler yetiştirmek için ayırdığım zaman bir tür rehabilitasyon oluyor.
**
Şu sıralar geçenlerde meclise sevkedilen yargı paketinin en yakın izleyicilerinden birisi haline geldim. Nasıl gelmeyeyim, paketteki infaz düzenlemesi canım oğlum Sinayı da kapsıyor, tasarının yasalaşması ile Sina aramıza dönecek. Yeni Ufuk’un başına geçecek. Oğluma kavuşacağım ve hem de işlerim biraz hafifleyecek… Limon mandalina serüvenine daha çok zaman ayırabileceğim…
Daha önce de yazmıştım. Basın özgürlüğü demokrasinin turnusolüdür. Basının özgür olmadığı demokrasiler öylesine demokrasidir.
Gazeteciler, düşünce insanları, yazarlar özgürlükleri oranında topluma ve ülkelerine katkı sağlayabilirler…
Kapının zili çalıyor, mandalina fidelerim geldi herhalde. Yahut Sina’nın ansiklopedi ciltleri…
ETİKETLER : Yazdır







