
BÜLTEN-15: Ergenekon(?) Ayıbı veya Rezaleti Üzerine bir Deneme: 2
28 Eylül 2011 13:20:36
İKİNCİ BÖLÜM
Türklerin geçmişini Batılı—veya Batı’da yaşayan Türk kökenli—tarihçilerin hamiyetine bıraktığımız çok uzun dönemlerde emperyalist merkezler diğer ülkelerin yanısıra Türkiye ülkesini kuran kavmin tarihini de yazma işini üstlenmişti. Üstelik bu tarih yazma işinde pek becerikli olan İngiliz-Amerikan düşünce merkezleri bunu çok sevmiştir. Onların yüzelli yıldır uygulamalı ders alanı olduğumuz için özellikle İngilizler bu işten çok iyi anlar. Anladıklarını,—CIA’nın kurulmasını dahi organize eden—İngiliz elitlerinin dış istihbarat örgütü olan Majestelerinin Chatham House adlı sivil toplum kuruluşu(?), Cumhurbaşkanımıza liyakat nişanı vererek zaten kanıtlamıştır. (Aşağıda, “haç”lı giriş kapısiyle Chatham House binası)…

Asıl adı “Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü” olan Chatham House, aslında çok önceleri İngiliz aristokrasisinin üstad-ı âzam masonları tarafından gizli olarak kurulmuştur. 1920’de resmen yeniden kurulan örgüt, 9 Kasım 2010 tarihinde TC Cumhurbaşkanı’na “Kristal Küre” armağanı verdi. Ne tuhaftır ki bu tarih, Çanakkale Boğazı’nın Müttefik Kuvvetler tarafından işgalinin 92. yılına tesadüf etmektedir; ve İngilizler böyle tuhaf tesadüfleri gayet iyi ayarlar… [Fotoğraf iki gün sonraki Zaman Gazetesi’nden alındı. Zaman, büyük bir iftiharla, Kraliçe’nin elinden alınan bu ödülü anlatmış. Aklıma Sultan Vahideddin geldi: “İngilizler çok âdildir; daha sonra onlarla anlaşırız” demişti… (Bkz. Murat Bardakçı’nın önemli kitabı “Şahbaba”; S. 97-98).]

[Yukarıdaki fotoğraf önümüzdeki yıllarda Afrika’nın, OrtaDoğu ve Asya’nın Hıristiyan olmaması ihtimali bulunan fukara ama yağ çekilip sömürülecek ülkelerinin “şahsiyet”lerine verilecek ödüller için hazırlanan kıytırık bir salondan alınmıştır. Ama aşağıdaki fotoğraf, bu ödülü ilk olarak 2005 yılında alan “Turuncu Devrim”(?) pratisyeni Ukrayna Cumhurbaşkanı—banker—Yuşenko’yu gösteriyor. Yani, Hıristiyanların kendi aralarında halvet olduğu zamanlardaki, kürsüsü “haç”lı gerçek toplantı salonunu… NOT: Ayrıca, aşağıdaki siteye bakarsanız, bugüne kadar ödül alanların arasında sadece Abdullah Gül’e ödülün niçin verildiğini yazmadıklarını göreceksiniz. “www. chathamhouse.org/events/special-events/chatham-house-prize”.]

Hiç unutmamak gerekir ki tarih, aynı zamanda bir politika malzemesidir. Özellikle de sömürmekte olduğunuz ülkelerin tarihini eğip bükerek, çıkarmalar ve saplamalar yaparak cılızlaştırabilir, zaafa uğratabilirsiniz. Böylece, eğitim sistemini de yönlendirdiğiniz Türkiye gibi ülkelerde, ilk eğitimden başlayarak tüm yeni nesilleri geçmişinden korkan, aşağılık duygusu içindeki çaresiz, tırsık ve güce tapan mahlûklar haline getirebilirsiniz. Üstelik günü-zamanı geldiğinde bu tarihsel mirası kullanarak onlara unutamayacakları dersler de verebilirsiniz… Nitekim süreç Türkiye’de böyle işlemiştir:
21. yüzyıl öncesinde bütün kavramlar emperyalizmin böylesine değerli düşünce(?) kuruluşları tarafından yeniden harmanlandı; çok uygun yeni bir kavram kargaşası yaratıldı. Meselâ artık “Türküm” demek ayıplanıyor; bazıları bunu bilim dışı diye görüyor, bazıları da sizi MHP’li varsayıyor. Dolayısiyle, daha önce yaratılmış olan koşullara uygun olarak, ABD yandaşı liberaller kadar Türkiye’deki Arap dincilerinin de hatırlamadığı, ancak MHP ve örgütlerince sahip çıkılan Ergenekon kavramı, bir gün birdenbire ortaya çıkarılıp ülke gündemine oturtuldu. Üstelik de “terör örgütü” tanımiyle… Sadece adı söylense, içeriği tam olarak bilinmese de Türklerin en büyük, en heyecanlı, en saf duygular uyandıran ve gerçeklerle de en fazla içiçe geçmiş olan destanı, pahalı ziynet eşyalariyle caka satmaktan haz duyan dinci AKP mensuplarının agresiv savcılığı eşliğinde bir dava zincirine isim olarak verildi. Gerekçesi de, bazı derin devlet mensuplarının bu isim altında bir gizli örgütlenme içinde oldukları iddiasıydı…
İddia edilen gerekçe ne olursa olsun, yüreği (vicdanı) ülkesine bağlı hiçbir görgülü Türk insanı bir kamu davasına “Ergenekon” adını veremez; Ergenekon kavramiyle “terör”ü aynı kaba koyamaz!.. Daha da açalım: Bir kısım insan toplanıp da kendilerine Ergenekon adını verdi diye, Türkiye Cumhuriyeti yargı erki bunu onların adıymış gibi kabul edip o isimle bir dava ikame edemez! Ederse, kendi Türklüğünden vazgeçmiş demektir. Hiç şüphesiz ki bu ismi bir dava adı olarak ilk öneren, ilk kabul eden ve kabulünü sağlamak için uğraşan kişi ve kişilerin tümü CIA ajanıdırlar… Bu adı kullanan medya da onların birinci dereceden suç ortağı… Ve de hiç şüphesiz ki hepsi birlikte çarpılacaktır; çünkü hep öyle olmuştur…
DEVAM EDECEK..
ETİKETLER : Yazdır








