Umut Fakirin Ekmeği
14 Mayis 2011 02:20:07
Efendim iktidar 2023 programını açıkladı önceki gün. Ayrıca gazetelerde okuyunca ve tv ekranlarından duyunca, Orhon Murat Arıburnu?nun ?Dünya Döndükçe? şiiri takıldı dilimize: ?Umut fakirin ekmeği / Ye Mehmet ye / Ye Mehmet ye / Ye Mehmet ye..? Niçin bu şiiri anımsadık? Çünkü iktidarın hedefleri arasında benim yaşamımı, yaşamamı ilgilendiren bir ?açılım? yok!.. Neden mi?
Kamusen?in yaptırdığı araştırma sonuçları dudak uçuklatır cinsinden. Efendim, tek kişinin yoksulluk sınırı 1.512.-TL. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı: 3.023.- TL. imiş. Vay babo vay vaay! Hesaplamalar Mart-2011 fiyatlarına göre yapılmış. Herhalde çalışanların ve emeklilerin maaşları hesaplanırken ince, süzme, katakulluli hesabi işlemler yapılıyor ki, bizler, yoksulluk sınırı ne kelime, açlık sınırının da altına düşüyoruz da haberimiz olmuyor. Katakulli deyince yanlış anlaşılmasın efendim! Enflasyon hesaplamaları nasıl yapılıyorsa, açıklandığında ?hah işte rahata eriyoruz!? diyorum. Maaşımı alınca çarşı- pazar sadece yararlı maddeleri aldığımız halde iki yakamız bir araya gelemiyor.
İşte bu yüzden aliy-ül âlâ diye ilan edilen hedefler arasında işçinin, emeklinin, dar gelirlinin, gazi ve şehit ailelerinin, dulun, yetimin derdine bir çare görünmüyor..Yoksulluk nasıl ortadan kalkacak sorusunun yanıtı yok çünkü? Sadece vaatler var!. Efendim 2023?de kişi başına düşen ortalama gelirimiz 25.bin dolar olacakmış! Nasıl olacak bu iş? Sosyal Devlet politikasıyla mı?.. Bizde uygulanan politika ne? Sadaka ekonomisi!..Devlet yapması gereken ödevlerinden alıkoyuluyor. Dağıtılan kömür ve gıda maddeleri, gerekli eşyalar ile insanlar borçlu kılınıyor. Sonra da senin benim vergilerimle oluşan devlet kasasından yapılan bu hizmetin kendileri için oya dönüşmesi isteniyor.
Anayasa?mızın 2. maddesi ?laik, demokratik, sosyal, bir hukuk devleti? tanımını yapar. Evelallah laiklik iyice yıpratıldı. Demokrasi zaten ?yol aracı?. Hukuk devleti yerine de iktidarın isteğine uygun yasal kurumlar oluşturuldu. Sosyal devlet yerine de sadakacı devlet oluşturuluyor. Oh keka!..Ne kaldı geriye?
Söz, Orhan M. Arıburnu?ndan açılmışken devam edelim ve ?Şifre? adlı şiirini okuyalım: Kaşın şifre / Gözün şifre / Gülmen konuşman şifre / Seni çözmek için / Şifre müdürü mü olmalı??
Vallahi ?şifre müdürü? olmaya gerek yok..Yandaş dershanelerde kursiyer olacaksın, her denileni yapacaksın, hepsi bu!.. Bu kadar yetermiş basında yazılanlara göre. Ülkemizdeki en ciddi sınav sistemi ?yandaşlara kıyak çıkma anlayışı? ile işte böylece çökertiliyor herkesin gözünün önünde. Yine basından izlediğimiz kadarıyla bir çok şifreleme işlemi daha varmış bu sınavlarda uygulanan. Eh, hakkında bu kadar iddia öne sürülenbir kurumun başı -ki öğrencilere yazdığı mektupta kendi de itiraf ediyor şifrelemeyi- bir dakika orada durmamalı değil mi?.Ne demişti son yılların bir Türk büyüğü: Ben bakanımı yedirtmem. Sonra ?Ben valimi yedirtmem?. Herhalde devamı da : ?Ben başkanımı yedirtmem? olsa gerek..
Bir de her nasılsa bu bilgisayar denilen makine bir tıklama sonucunda -yine basında yer aldığına göre- 300 - 400 kız öğrenciyi aynı okula yerleştirivermiş. Bir tek erkek öğrenci bile yokmuş aralarında!. Bölücü, ayrımcı makine, ne olacak! Nasıl becermiş bu makine bu işi kimse bilmiyor. Hiçbir görevli de merak etmiyor mu? Bu makineler Tanrı imalatı değil kendiliğinden bir iş yapacak! Makineye hangi bilgi yüklenirse o işlem oluşur sonucunda..
Geçen yıl da böyle bir kopye skandalı daha yaşanmıştı. Ne oldu o işi yapanlar? Duyduğumuza göre ?üstün başarılarından ötürü!? başta TRT gibi devlet kurumları olmak üzere yerleştirilmişler. Herhalde masumane bir ?koruma ve kollama faaliyeti? olmuş oluyor değil mi?. Bunların hukuki, idari anlamda bir karşılığı yok demek ki yasalarımızda..
İkide bir tv ekranlarında, gazetelerde yer alan haberlere, yorumlara göre Devlet-İmralı görüşmeleri sonucu, ?Bütünlüğü bölünmez? olan Türkiye Cumhuriyeti eyaletlere ayrılacakmış!. O zaman soralım: Emperyalist Avrupa ülkelerinin dayattığı Sevr Antlaşması Türkiye?yi işte böyle bölgelere bölen bir anlaşma değil miydi?. Mustafa Kemal ve arkadaşları, Türkiye?yi bölüp parçalayan böyle bir anlaşmayı, bütün ulusça yapılan ?Kurtuluş Savaşı? ile parçalayıp tarihin çöplüğüne atmamışlar mıydı?
Şu feleğin işine bakın ki; Dünya?nın mazlum ülkelerine örnek olan bir Kurtuluş Savaşı ile yarattığımız özgür ve bağımsız ülkemiz; şimdi A.B.D ve A.B. (Avrupa Ülkeleri)?nin emir ve direktifleriyle yeniden böyle bir parçalanma tehdidi yaşayacak noktalara doğru sürüklenmek isteniyor demek ki...
Eh, bu yazının sonunu yine Orhon M. Arıburnu?nun bir şiiriyle bitirmek farz oldu..Ne diyor ?Paralel? şiirinde: Sen bana paralel / Sen bana paralel / Paralel paralel paralellim / Taralel / taralel taralellim.
Kamusen?in yaptırdığı araştırma sonuçları dudak uçuklatır cinsinden. Efendim, tek kişinin yoksulluk sınırı 1.512.-TL. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı: 3.023.- TL. imiş. Vay babo vay vaay! Hesaplamalar Mart-2011 fiyatlarına göre yapılmış. Herhalde çalışanların ve emeklilerin maaşları hesaplanırken ince, süzme, katakulluli hesabi işlemler yapılıyor ki, bizler, yoksulluk sınırı ne kelime, açlık sınırının da altına düşüyoruz da haberimiz olmuyor. Katakulli deyince yanlış anlaşılmasın efendim! Enflasyon hesaplamaları nasıl yapılıyorsa, açıklandığında ?hah işte rahata eriyoruz!? diyorum. Maaşımı alınca çarşı- pazar sadece yararlı maddeleri aldığımız halde iki yakamız bir araya gelemiyor.
İşte bu yüzden aliy-ül âlâ diye ilan edilen hedefler arasında işçinin, emeklinin, dar gelirlinin, gazi ve şehit ailelerinin, dulun, yetimin derdine bir çare görünmüyor..Yoksulluk nasıl ortadan kalkacak sorusunun yanıtı yok çünkü? Sadece vaatler var!. Efendim 2023?de kişi başına düşen ortalama gelirimiz 25.bin dolar olacakmış! Nasıl olacak bu iş? Sosyal Devlet politikasıyla mı?.. Bizde uygulanan politika ne? Sadaka ekonomisi!..Devlet yapması gereken ödevlerinden alıkoyuluyor. Dağıtılan kömür ve gıda maddeleri, gerekli eşyalar ile insanlar borçlu kılınıyor. Sonra da senin benim vergilerimle oluşan devlet kasasından yapılan bu hizmetin kendileri için oya dönüşmesi isteniyor.
Anayasa?mızın 2. maddesi ?laik, demokratik, sosyal, bir hukuk devleti? tanımını yapar. Evelallah laiklik iyice yıpratıldı. Demokrasi zaten ?yol aracı?. Hukuk devleti yerine de iktidarın isteğine uygun yasal kurumlar oluşturuldu. Sosyal devlet yerine de sadakacı devlet oluşturuluyor. Oh keka!..Ne kaldı geriye?
Söz, Orhan M. Arıburnu?ndan açılmışken devam edelim ve ?Şifre? adlı şiirini okuyalım: Kaşın şifre / Gözün şifre / Gülmen konuşman şifre / Seni çözmek için / Şifre müdürü mü olmalı??
Vallahi ?şifre müdürü? olmaya gerek yok..Yandaş dershanelerde kursiyer olacaksın, her denileni yapacaksın, hepsi bu!.. Bu kadar yetermiş basında yazılanlara göre. Ülkemizdeki en ciddi sınav sistemi ?yandaşlara kıyak çıkma anlayışı? ile işte böylece çökertiliyor herkesin gözünün önünde. Yine basından izlediğimiz kadarıyla bir çok şifreleme işlemi daha varmış bu sınavlarda uygulanan. Eh, hakkında bu kadar iddia öne sürülenbir kurumun başı -ki öğrencilere yazdığı mektupta kendi de itiraf ediyor şifrelemeyi- bir dakika orada durmamalı değil mi?.Ne demişti son yılların bir Türk büyüğü: Ben bakanımı yedirtmem. Sonra ?Ben valimi yedirtmem?. Herhalde devamı da : ?Ben başkanımı yedirtmem? olsa gerek..
Bir de her nasılsa bu bilgisayar denilen makine bir tıklama sonucunda -yine basında yer aldığına göre- 300 - 400 kız öğrenciyi aynı okula yerleştirivermiş. Bir tek erkek öğrenci bile yokmuş aralarında!. Bölücü, ayrımcı makine, ne olacak! Nasıl becermiş bu makine bu işi kimse bilmiyor. Hiçbir görevli de merak etmiyor mu? Bu makineler Tanrı imalatı değil kendiliğinden bir iş yapacak! Makineye hangi bilgi yüklenirse o işlem oluşur sonucunda..
Geçen yıl da böyle bir kopye skandalı daha yaşanmıştı. Ne oldu o işi yapanlar? Duyduğumuza göre ?üstün başarılarından ötürü!? başta TRT gibi devlet kurumları olmak üzere yerleştirilmişler. Herhalde masumane bir ?koruma ve kollama faaliyeti? olmuş oluyor değil mi?. Bunların hukuki, idari anlamda bir karşılığı yok demek ki yasalarımızda..
İkide bir tv ekranlarında, gazetelerde yer alan haberlere, yorumlara göre Devlet-İmralı görüşmeleri sonucu, ?Bütünlüğü bölünmez? olan Türkiye Cumhuriyeti eyaletlere ayrılacakmış!. O zaman soralım: Emperyalist Avrupa ülkelerinin dayattığı Sevr Antlaşması Türkiye?yi işte böyle bölgelere bölen bir anlaşma değil miydi?. Mustafa Kemal ve arkadaşları, Türkiye?yi bölüp parçalayan böyle bir anlaşmayı, bütün ulusça yapılan ?Kurtuluş Savaşı? ile parçalayıp tarihin çöplüğüne atmamışlar mıydı?
Şu feleğin işine bakın ki; Dünya?nın mazlum ülkelerine örnek olan bir Kurtuluş Savaşı ile yarattığımız özgür ve bağımsız ülkemiz; şimdi A.B.D ve A.B. (Avrupa Ülkeleri)?nin emir ve direktifleriyle yeniden böyle bir parçalanma tehdidi yaşayacak noktalara doğru sürüklenmek isteniyor demek ki...
Eh, bu yazının sonunu yine Orhon M. Arıburnu?nun bir şiiriyle bitirmek farz oldu..Ne diyor ?Paralel? şiirinde: Sen bana paralel / Sen bana paralel / Paralel paralel paralellim / Taralel / taralel taralellim.
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış